8. Hukuk Dairesi 2012/623 E. , 2012/1755 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.09.2011 gün ve 341/508 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.03.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili tarafından davalı ... aleyhine açılan tapu iptali ve tescil, olmazsa alacak davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 19.10.2010 tarih 2010/3275 Esas 2010/4915 Karar sayılı ilamı ile tapu iptali ve tescil isteği bakımından hükmün onanırken, terditli alacak isteği bakımından ise bozulmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme isteği de reddedilmiştir. Mahkemece bozma doğrultusunda yapılan değerlendirme sonunda davanın kabulüne dava konusu 90.000 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece uyulan Dairenin bozma ilamında, taraflar arasında uyuşmazlık konusu taşınmazın davacıya devri ve bu devrin nedeni ile bedeli hakkında düzenlenmiş yazılı bir sözleşme bulunmamakta ise de; davacı tarafın geçersiz sözleşme konusu bedeli ödediği ve bu sözleşmeye karşı beslediği güven nedeniyle fiilen davalıdan devraldığı konuta bir takım masraflar yaptığı iddiasının maddi olaylara ilişkin bulunduğu, maddi olaylara ilişkin iddiaların tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği, dava konusu meskenin davacıya devri nedeniyle bir bedel ödenip ödenmediği, eğer bir bedel ödenmiş ise ne miktar ödendiği hususu, ödendiği ileri sürülen miktar dikkate alındığında kural olarak yazılı belge ile kanıtlanması gerekmekte ise de; somut olayda tarafların kardeş oldukları ve bu sebeple HUMK.nun 293. maddesi hükümleri uyarınca davacının tüm iddialarını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabileceği, mutlaka yazılı belge ve yemin varlığının aranması gerekmediği açıklanarak mahkemece, bu olguların üzerinde durulması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller tekrar ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm tesis edilmesi gerektiği şeklinde bozma sevk edilmiştir.
Mahkemece bozma doğrultusunda dosyada dinlenen tanık beyanları değerlendirilerek yazılı şekilde taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bozma ilamına uyulduktan sonra taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu bakımdan uyulan bozma ilâmı çerçevesinde hüküm kurulması zorunlu hale gelir. Mahkemece bozma ilamına uyularak tanık beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmakla birlikte dava konusu taşınmazın rayiç bedeline hükmedilmiş olması doğru olmamıştır.
Rayiç bedel ifa bedeli olup ortada geçerli bir sözleşme bulunması durumunda talep edilebilir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerin iadesi ise “denkleştirici adalet” kuralına göre olmalıdır. İadeye karar verilirken paranın alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Kural olarak geçersiz sözleşmeye dayalı taşınmaz alım satımlarında herkes verdiğini geri alır. 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ile 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı buna imkan tanımaktadır. Sözü edilen içtihatı birleştirme kararları uyarınca davacı ancak harici satış senedinde yer alan bedelin tahsiline karar verilmesini isteyebilir. Taşınmazın dava tarihindeki gerçek bedelinin tahsilini isteme olanağı bulunmamaktadır. Harici satış senedinde yer alan satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gözönünde tutularak satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilmek suretiyle hüküm altına alınması olanaklıdır.
Bu açıklamalar karşısında davacı tarafından davalıya geçersiz sözleşmeye (sözlü sözleşme) göre verildiği ispatlanmış bulunan 23.000 doları davacının davalıdan geri iadesini istemesi mümkündür. Ancak dosyaya sunulan Şişli 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/541 Esas sayılı dava dosyasında 01.12.2005 tarihli yargılama oturumunda Şükriye’nin “…aslında ben ona 23.000 dolar verdim ancak sonra bana 8.000 dolarını geri verdi…” şeklindeki ifadesi ve bu ifadeyi destekleyen diğer tanık beyanları karşısında davalı ... tarafından 8.000 doların Şükriye’ye geri ödendiğinin ve bu miktarın da hesaplamada dikkate alınarak düşülmesi gerektiğinin kabulü gerekir. Ancak gerek 23.000 doların gerekse 8.000 doların hangi tarihte ödendiği ve geri iade edildiklerinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde mahkemece açıklığa kavuşturulması gerekir.
Bu açıklamalar karşısında mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle 23.000 doların davalıya ödendiği yine 8.000 doların da geri iade edildiği tarihleri net olarak belirlendikten sonra davacının ödediği kabul edilen 23.000 doların ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün (enflasyon, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınarak sözleşmenin ifasının olanaksız hale geldiği dava tarihi olan 13.08.2008 tarihinde ulaşacağı alım gücü (sürüm değeri); enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan (bir uzman görüşçü, bir mali müşavir ve bir inşaat mühendisinden) nedenlerini açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemek, daha sonra davalının geri ödediği 8.000 doların da benzer şekilde iade tarihinden itibaren dava tarihinde ulaşacağı alım gücü belirlendikten sonra bu belirlenen miktarlar birbirinden çıkartıldıktan sonra kalan miktara hükmetmek olmalıdır. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde taşınmazın rayiç değerine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlı Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL Avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 1337,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 13.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.