18. Hukuk Dairesi 2015/5980 E. , 2016/240 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Dava dilekçesinde, davacı kurum, evlat edinmede anne ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, evlat edinmede anne baba rızasının aranmamasına karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece duruşma açılmadan dosya üzerinden davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 317. maddesinde; davalıya tebligat yapılması gerektiği, 320/1. maddesinde ise; “Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, bu madde hükmü gözetilerek, dosya üzerinden karar verilmişse de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
Bilindiği üzere HMK.nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa"nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C.Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK.nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.01.2016 gününde sonucunda oybirliği, gerekçesinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili, dava dilekçesinde; 20.07.2012 doğumlu küçük ..."ın evlatedinme hizmetlerinden yararlandırılacağını, ancak ana ve babasının rızasının eksik olduğunu, annesinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek, evlatedinmede ana ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesini istemiş; mahkemece, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ve duruşma açılmadan evrak üzerinde inceleme yapılarak "davanın reddine" karar verilmiştir. Mahkeme, "küçüğün, davadan önce çocuk yuvasına yerleştirildiğini, bundan sonra talep konusunda evlat edinme işlemleri sırasında karar verilebileceğini" gerekçe olarak göstermiştir.
Kararı davacı kurum temyiz etmiştir.
Dava, evlat edinmede ana ve babanın rızasının aranmamasına karar verilmesine ilişkindir. Küçüğün, evlilik dışında doğduğu ve annesinin bekarlık hanesinde "onun bekarlık soyadı" ile nüfusa kayıtlı olduğu, babasının bilinmediği, çocuk hakkında ... Çocuk Mahkemesinin 24.09.2012 tarihli 2012/5 sayılı kararıyla 54395 sayılı Çocuk Korumu Kanununun 5. maddesinin (1.) fıkrasının (c) bendi uyarınca "bakım tedbiri uygulanmasına" karar verildiği, bu karara istinaden çocuğun yuvaya alındığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 312"nci maddesinin (1.) fıkrasının son cümlesinde yer alan "küçüğün yerleştirilmesinden önce" ifadesiyle kast edilen, koruma amacıyla kurum çatısı altına alınmış olma değil, gelecekte evlat edinilmek amacıyla yerleştirmedir. Küçük, davacı kurum tarafından gelecekte evlat edinme amacıyla "Küçüklerin Evlat Edinilmesinde Aracılık Faaliyetlerinin Yürütülmesine İlişkin Tüzük" (R.G. 15.03.2009 gün ve 27170 sayı) hükümleri çerçevesinde henüz bir yerleştirme işlemine tabi tutulmadığına göre, küçüklerin evlat edinilmesinde aracılık faaliyetlerini yürütmekle görevli olan davacı kurum, evlat edinmede rızanın aranmaması kararı isteyebilir. (TMK. 312/1) Başka bir ifade ile aracı kurum, başvuru zamanını geçirmiş değildir. Bu bakımdan kurumun başvurusunun esastan incelenmesi gerekir. Dava dilekçesinde, annenin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yerine getirmediği ileri sürüldüğüne ve anne "davalı" olarak gösterildiğine göre, açıklamada bulunma, bu çerçevede savunmalarını ileri sürme ve ispat hakkı tanımak bakımından (HMK. m. 27) dava dilekçesinin davalıya tebliği (HMK. m. 122), göstermesi halinde delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalıya hukuki dinlenme hakkı tanınmadan hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Bu sebeple bozma kararına sonucu bakımından katılmakla birlikte gerekçesine iştirak etmiyorum.12.01.2016