8. Hukuk Dairesi 2011/5264 E. , 2012/1678 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Almus Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.06.2011 gün ve 76/152 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 165 ada 49 ve 54 nolu parseller ile 105 ada 101 parsel, 158 ada 53 parsel, 101 ada 433 parsel ve 188 ada 102 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tesbit ve tescil edildiğini, bu tespitlerin hatalı olduğunu, dava konusu yerlerin evveliyatından miras bırakanı babası ..."e ait iken ölümü ile tüm mirasçılarına intikal ettiğini, zilyetliğin 50 yılı aşkın zamandan beri aralıksız çekişmesiz sürdüğünü açıklayarak Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset belgesindeki payları oranında kendisi ve davada yer almayan murisin diğer mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine, kadastro tespitlerinin doğru olduğunu, bu yerlerin uzun zamandan beri ekilip sürülmediğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, dava konusu 101 ada 433 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki dava, yanlış açıldığından, bu taşınmaz için açılan davanın reddine,
Dava konusu 165 ada 49, 54, 101 ada 433, 158 ada 53, 105 ada 101 ve 188 ada 122 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin davanın kabulüne, dosyada mevcut veraset belgesindeki payları oranında davacı ile dahili davalı olarak davaya katılan kişiler adına elbirliği mülkiyet şeklinde tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; keşifteki mahkemenin gözlemine göre; dava konusu 101 ada 433 parselle ilgili davanın sehven açıldığı aslında davanın 101 ada 431 parsele ilişkin olması gerektiği belirlenmiştir. Davacı kişi bu parselle ilgili davasını atiye terketmemiş ya da işlemden kaldırmamıştır. Bu nedenlerle 101 ada 433 parsele ilişkin davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum söz konusu değildir. Ancak, hükmün ikinci paragrafında 101 ada 433 parselle ilgili olarak sehven kabul kararı verildiği görülmüştür. Bu durumun dikkatsizlik ya da mahkemenin iş yoğunluğundan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle kabul hükmü maddi hata olarak değerlendirilmiştir.
Dava konusu 165 ada 49 ve 54 nolu parsellere ilişkin kadastro tutanakları getirilmiştir. Yapılan incelemede: 165 ada 49 ve 54 nolu parsellerin ahşap samanlık ve arsa ile ahşap ev, ahır ve arsa nitelikleriyle, 622.98 m2 ve 460.59 m2 olarak senetsizden sahibi bilinmediği için, 3402 sayılı Yasanın 18. maddesi dikkate alınarak Hazine adına, 8.1.2008 tarihinde tespit gördüğü, tespitlerin itirazsız olarak 14.8.2008 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. 188 ada 102 parsel senetsizden tarla niteliğiyle 5118.47 m2 olarak 10.03.2008 tarihinde Hazine adına 3402 sayılı Yasanın 18.maddesi gereğince tespit görmüş 14.8.2008 tarihinde kesinleşmiştir. 158 ada 53 parsel tarla niteliğiyle 828.18 m2 olarak, senetsizden 3.12.2007 tarihinde sahibinin kim olduğu anlaşılamadığından Hazine adına tespit görmüş 14.8.2008 tarihinde kesinleşmiştir. 105 ada 101 parsel belgesizden tarla niteliğiyle 3140.65 m2 olarak 3402 sayılı Kanunun 18.maddesi gereğince 6.3.2008 tarihinde Hazine adına tespit görmüş ve itirazsız olarak 14.8.2008 tarihinde kesinleşmiştir. 101 ada 433 parsel ise senetsizden, tarla niteliğiyle, 4057.73 m2 olarak sahibi bilinmediğinden 4.3.2008 tarihinde Hazine adına tespit görmüş itirazsız olarak 14.8.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahallinde keşif yapılmıştır. Mahkemenin gözleminde: 188 ada 102 parselin yabani otlarla kaplı olduğu üzerinde tarımsal ürün ekili olmadığı, 101 ada 433 parselle ilgili davanın yanlış açıldığı davanın 431 parsele açılması gerektiği, dava konusu diğer tüm parsellerin yabani otlarla kaplı olduğu tarımsal ürün ekimi yapılmadığının belirlendiği görülmüştür. İki yerel bilirkişi dinlenmiştir. Bu kişiler özetle: taşınmazların hepsinin evveliyatının davacının babası ..."e ait olduğunu, bu kişinin 2009 yılında öldüğünü, taşınmazların çocukları arasında taksim edilmediğini söylemişlerdir. Ziraat bilirkişisi raporunu sunmuştur. Dava konusu 165 ada 49 ve 54 nolu parsellerin köy içinde ahşap samanlık ve arsası ile ahşap ev, ahır ve samanlık niteliğinde olduğunu açıklamıştır. Dava konusu 188 ada 102, 158 ada 53, 105 ada 101 nolu parsellerin tarla vasfında olduğunu, yaklaşık 10 yıldan beri ekilip sürülmediğini tabanlarının yabani otlarla kaplı olduğunu 53 ve 101 parsel içerisinde birer adet 30-50 yaşlarında yabani armut ağaçlarının bulunduğunu, bu taşınmazların tarım aletleri ile gerek toprak işlemesi ve gerekse diğer tarımsal işlemler için tarımsal alet ve makinaların kullanılmasına müsait olmadığını açıklamıştır. Fen bilirkişisi ile inşaat bilirkişi rapor ve krokilerini dosyaya sunmuşlardır. Veraset belgesi dosyadadır davacının babası ..."ün 24.1.2009 tarihinde öldüğünü mirasçısı olarak dul eşi Emine ile müşterek çocukları Ömer, İbrahim, Halil, Hüseyin, Bekir ve Zeynep"in kaldığı bunlardan ..."ün davacı olduğu görülmüştür. Diğer mirasçılar dahili davalı olarak davaya dahil edilmişlerdir. Bu kişiler 17.6.2011 tarihli 4 nolu oturuma katılmışlar açılan davaya bir diyecekleri olmadığını miras payları oranında adlarına tapuya kayıt ve tescilini beyan etmişler beyanlarını imzalarıyla onaylamışlardır. Davacı, muris Mahir"in tüm mirasçıları adına iptal ve tescile karar verilmesini istediğine ve dava üçüncü kişi durumunda bulunan davalı Hazine"ye karşı açıldığına göre yargılama sırasında taraf teşkilinin sağlanması ve eksikliğin giderilmesi mümkündür. O halde taraf teşkilinin sağlanması için, dava dışı kalan muris Mahir"in diğer mirasçılarının davacı yanında davaya katılmasının sağlanması, ya da açılan davaya karşı olurlarının alınması veya TMK.nun 640.maddesi uyarınca murisin terekesine temsilci atanmak suretiyle ve onun huzuruyla davanın yürütülmesi gerekmektedir. Dava dışı mirasçılar 17.06.2011 tarihli yargılama oturumunda davaya olur verdiklerine ve payları oranında iptal ve tescil istediklerine göre davada taraf teşkili sağlanmış ve artık dahili
davalılardan sözedilemez. Bunların davacı sıfatını aldıkları açıktır. Öte yandan iki yerel bilirkişi beyanı ile sonuca ulaşılması olanaklı değildir.
Bilindiği üzere, bu tür davaların kazanmayı sağlayan zilyetliğin yasal hasım olan davalılara karşı kanıtlanması gerekir. Zilyetlik hukuki niteliği yanında maddi olaylardandır tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. HUMK.nun 275 ve HMK.nun 266.maddesi kapsamına göre bilirkişilerin bilgisine hangi amaçla müracaat edileceği açıklanmıştır. Bir başka anlatımla, yerel bilirkişilerden taşınmazın bulunduğu yerin mevkii, sınırları, niteliği ve zilyetleri hakkında kapsamlı bilgileri alınır. Bunun dışındaki diğer bilgilerin tarafların gösterecekleri tanıklarıyla kanıtlanması gerekir. Öte yandan, ziraatçi bilirkişinin raporu ile taktiri delil niteliğindeki yerel bilirkişilerin sözleri örtüşmemektedir. Noksan soruşturmayla yetinilerek hüküm kurulması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, taraflara varsa tanıklarını bildirmesi için süre imkanı tanınması, bildirildiği takdirde HMK.nun 243 ve 244. maddeleri uyarınca keşif mahallinde hazır olmaları için davetiye ile çağrılmaları, aynı Kanunun 259 ve 290.maddeleri uyarınca mümkün olduğunca taşınmaz başında dinlenerek dava konusu yerlerin öncesinden kime ait olduğu, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş biçimi hakkında kapsamlı bilgilerin alınması, tüm bu saptamaların tapu fen memuru yetki ve yeteneğine haiz uzman bilirkişiye düzenlettirilecek ölçekli kroki ve rapora yansıttırılması, özellikle ilk keşifte görevlendirilen ziraatçi bilirkişinin yukarıda irdelemesi yapılan raporunun gözönünde bulundurulması ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK.ya göre dahili dava diye bir hukuki müessesenin söz konusu olmadığının dikkate alınması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde ve hukuki nitelemelerde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.