Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/16082
Karar No: 2013/4437
Karar Tarihi: 28.03.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/16082 Esas 2013/4437 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, yaşlı ve okuma yazması olmayan bir kişi olduğu için yanıltılmaya açık olduğunu ve dava dışı kişiler tarafından tapuya götürülerek çekişme konusu payın satışını gerçekleştirdiğini iddia ederek tapu iptali ve satış bedelinin tahsili davası açmıştır. Mahkeme, davayı reddetmiştir. Ancak, kararı temyiz eden davacı vekili, mahkemenin yetersiz soruşturma yapıldığı gerekçesiyle verilen kararının bozulmasını talep etmiştir. Yargıtay ise, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayandığı sonucuna varılmaktadır. Davacının ehliyetinin olup olmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadığından kararın bozulmasına karar vermiştir. Kararda geçen kanun maddeleri: Medeni Kanun 9, 10, 13, 15, 409/2, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 282 ve 2659 sayılı Yasa'nın 7 ve 16. maddeleri.
1. Hukuk Dairesi         2012/16082 E.  ,  2013/4437 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KADİRLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/06/2012
    NUMARASI : 2011/441-2012/271

    Yanlar arasında görülen tapu  iptali  ve  tescil,olmazsa   bedelin  tahsili davası sonunda, yerel mahkemece  davanın, reddine  ilişkin olarak verilen karar davacı  vekili  yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,  Tetkik Hakimi  raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise satış bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 438 parsel sayılı taşınmazın 52513/82800 payının davacı adına kayıtlı iken 20000/82800 payını ipotekli olarak 17.02.2009 tarihinde  aynı taşınmazda paydaş olan  davalı torununa  satış suretiyle temlik ettiği, davacının, yaşlı olup, okuma yazmasının bulunmadığını, sağlık sorunları sebebi ile doğru ve yanlışı ayırt etmesinin son derece zayıf olduğunu, yanıltılmaya açık olduğunu, dava dışı D... isimli oğlu ile torunu olan davalının “resmi dairede imza atman gerekiyor, senin yararına” diyerek kandırarak tapuya götürüp imza attırarak çekişme konusu payını davalıya satış göstermek suretiyle devrini sağladıklarını, iradesinin fesada uğratıldığını, herhangi bir para ödenmediğini, öte yandan işlem yapma ehliyetinin bulunduğu yönünde raporunun da aldırılmadığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayandığı sonucuna varılmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde ise, kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir "biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış,. 10. maddesinde de, “fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir.  “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve Yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 282. maddesinde (1086 Sayılı HUMK"nin 286 maddesinde) belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Somut olayda; ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamış ve Adli Tıp Kurumu 4. ihtisas Kurulundan rapor alınmamıştır.
    O halde, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek  önemine  binaen  öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde  bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta  müşahade kağıtları, reçeteler vs.  istenmesi, tüm dosyanın 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri hükümleri gereğince Adli Tıp Kurumuna  gönderilmesi, akit tarihinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde  raporunun alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde  hile iddiası üzerinde durularak  sonucuna göre bir karar verilmesi, yok eğer ehliyetsiz olduğu belirlendiği takdirde vasi tayini ve husumet izni alınması için (Türk Medeni Kanunu"nun  405. maddesi hükmü gereğince) gerekli işlemlerin yapılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde  hüküm kurulması doğru değildir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir.  Kabulü ile hükmün
    (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  28.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi