Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece, terditli ilk isteğin reddine, tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, çekişme konusu bağımsız bölümün miras bırakanları M.."in parası ile alındığı halde eşi olan O.. üzerine tescil edildiğini, O.."ın ölümü üzerine muris M.."in intikal eden miras payını da davalı üvey çocuklarına satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, gizli bağış sebebi ile taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile payları oranında tescile, mümkün olmaz isa miras bırakanın temlik ettiği pay üzerinden iptal ve tescile karar verilmesi istemişler, davalılar ise, temlikin miras bırakana bakıp gözetmeleri karşılığında yapıldığını savunmuşlardır.
Mahkemece, gizli bağış iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile terditli ilk isteğin reddine, miras bırakan M.. tarafından davalılara yapılan pay temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kat mülkiyeti kurulu 578 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 2/24 arsa payına isabet eden 5 nolu mesken O.. U.. adına kayıtlı iken 13.10.2003 tarihinde ölümü ile ikinci eşi, davacıların da miras bırakanı olan M.. U..ile ilk eşinden olma çocukları olan davalılara intikal ettiği, M.."in ise payının intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 20.02.2004 tarihinde davalı üvey çocuklarına satış suretiyle devrettiği, 13.07.2010 tarihinde ölüm ile de geride mirasçı olarak davacı yeğenlerinin kaldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu taşınmazın miras bırakanın parası ile alınarak O.. üzerine tescil ettirildiği iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek terditli ilk isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay"ın yerleşik kararlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Öte yandan, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, davalıların taşınmazın bakım amacıyla devredildiğini savundukları, dinlenen davalı tanıklarının yanısıra davacı tanıklarından M.. E.., H..K..ve F.. K.."ın da miras bırakanla özellikle davalı Ö..ve eşinin ilgilendikleri, tüm ihtiyaçlarını Ö.."in karşıladığı, son zamanlarında ise bakıcı tutarak murise baktırdıkları şeklinde davalıların savunmalarını teyit eder biçimde beyanda bulundukları görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın değerinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin, başka bir ifadeyle, malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda değinildiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuksal dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifadeyle, murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak olmadığı bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir
Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.