8. Hukuk Dairesi 2011/5176 E. , 2012/1539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Mihrap Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.05.2011 gün ve 591/311 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın vekil edenin babasından kendisine kaldığını, babasının ölümünden itibaren davacı tarafından tasarruf edildiğini, 25 yılı aşkın zilyetliği bulunduğunu açıklayarak 8300 m2 yüzölçümlü yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle edinilecek yerlerden bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Muhtarlığını temsilen köy muhtarı dava konusu yerin davacıya ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece, teknik bilirkişinin 29.12.2010 tarihli raporuna ekli krokide yeşile taralı 8282,28 m2 yüzölçümlü taşınmaz bakımından davanın kabulüyle, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava koşulu üzerinde durulmadığı gibi dava konusu taşınmazın niteliği konusunda da duraksama söz konusudur.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz 1971 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi gereğince tapulama dışı bırakılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacının babasından kaldığını bildirmiş, hangi yolla davacıya intikal ettiği konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarda dava konusu taşınmazın davacının babasından kaldığını, babasının ölümünden itibaren 25 yılı aşkın bir süreden beri davacı tarafından tasarruf edildiğini bildirmişler, herhangi bir paylaşımdan söz etmemişlerdir. Uyap üzerinden alınan davacının babası ...’a ait nüfus aile tablosuna göre ...’ın 26.4.1981 tarihinde öldüğü ve davacı dışında birçok mirasçısının bulunduğu belirlenmiştir. Taşınmaz ...’tan kaldığına ve 26.4.1981 tarihinde öldüğüne göre, TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince ...’ın terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde; murisin tüm mirasçıları adına tescil isteğinde bulunmamış, sadece vekil edeni adına tescile karar verilmesini istemiştir. TMK.nun 702. maddesi uyarınca; tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları gerekmektedir. Bu nedenle, dava konusu taşınmazın satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan tereke paylaşımı sonucu davacıya kalmış ise, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesi gerekir. Şayet satış, bağış ve paylaşım yoluyla uyuşmazlık konusu taşınmaz davacıya kalmamış ise, bu taktirde terekenin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, davacının tek başına tasarrufi işlem niteliğinde bulunan davayı açamayacağı ve yalnızca kendi adına tescil isteğinde bulunduğu da gözetilerek davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.
Az yukarıda da açıklandığı gibi taşınmazın zilyetlikle edinilmeye uygun olup olmadığı ve niteliği konusunda duraksama söz konusu olduğundan dava konusu taşınmaza komşu 108 ada 207, 208 ve 209 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanaklarında yer alan tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, yerel bilirkişilerin HUMK.nun 258 ve 259. (HMK. m.243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, komşu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, beyanlar arasındaki aykırılığın HUMK.nun 265. (HMK. m.261) maddeleri gereğince giderilmesi, TMK.nun 713/4 ve 5. fıkraları gereğince yöntemine uygun bir biçimde yerel ilanların yapılması, üç aylık esas sürenin dolmasının beklenilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.