Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı E.. K..vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalı E..K.. aleyhine açılan davanın kabulüne, diğer davalıların muvazaalı işlemin tarafı olmadıkları gerekçesiyle pasif husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan K.. K..’ın 21.11.2006 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak çocukları davacılar ve davalıları bıraktığı, maliki olduğu Bursa İli, .. .. mahallesi, 2302 ada 14 parsel sayılı taşınmazını 31.12.2002 tarihinde 6.600,00.-TL bedelle davalı oğlu E.. K..’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın yaptığı temlik işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davalı E..K.., davacıların Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/287 Esas sayılı dosyasına verdikleri 25.06.2007 tarihli ortak dilekçedeki “ evden haklarını aldıkları için E.. K.. hakkında açılan davanın reddi gerektiğine, haklarının kalmadığına” ilişkin imzalı ve yazılı beyanlarına karşılık, taşınmazdaki miras paylarını talep ederek dava açmalarının iyi niyetle bağdaşmadığını, davalıların anılan dosyaya sundukları 25.06.2007 tarihli dilekçenin iradelerinin yanıltılıp sakatlanması sonucu verildiğini, belgenin geçersiz olduğu iddiasının da samimi olmadığını savunmuştur.
İddia ve savunma doğrultusunda öncelikle; davacıların Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/287 Esas sayılı dosyasına sundukları 25.06.2007 tarihli dilekçedeki beyanlarının bu davada davacıları bağlayıp bağlamadığı ve bu davaya etkisi üzerinde durulmalıdır.
Eldeki davada, dava konusu edilen 14 parsel sayı taşınmazla ilgili olarak, miras bırakan K.. K.. mirasçılarından A.. A.. tarafından Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/287 Esas sayılı dosyasında muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak E.. K.., Ş..K.., V.. Ç.. C.. A.., S.. S.., A.. A.. aleyhine açılan davada, davalılar Ş.. K.., V.. Ç.., C.. A.., S.. S.. ve A.. A.. 25.06.2007 tarihli cevap dilekçeleri ile “ …Davaya konu ev üçbuçuk katlıdır. Annem birbuçuk kat olarak bu evi satın aldı. E.. K..evin üzerine iki kat daha ev yaptı. E..K.. daha sonra anneme parasını ödeyerek bu yerin tamamını satın aldı. Annem de bana miras payıma düşen payımı verdi. Bu bakımdan davanın reddini istiyorum. Dava konusu ev E.. K..’ındır. Herhangi bir hakkım kalmadığı için bir hak talep etmiyorum.” diyerek miras paylarını aldıklarını ve 14 parsel sayılı taşınmaz yönünden herhangi bir haklarının kalmadığını ikrar etmişlerdir.
Anılan dava da, eldeki davanın davacıları S.. K.. (S..) ve A.. A.. 20.09.2007 tarihli dilekçeleriyle; miras payı karşılığı paranın ödeneceği vaadiyle 25.06.2007 tarihli dilekçeyi imzaladıklarını, hileyle iradelerinin sakatlandığını, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davacı olarak davanın kabulünü istemişler ise de, davadaki sıfatları nedeniyle, davacıların ikrarı ve irade sakatlığı iddiası incelenmeyerek, E..dışındaki davalılar hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
İkrar, bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü bir olgunun( vakıanın) tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmesidir. İkrar, 1086 sayılı HUMK’nun 236. maddesi ve aynı yönde düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nun 188. maddesinde “ (1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.(2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez. (3) Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.” hükmüyle düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme uyarınca ikrar olunan vakıalar çekişmeli sayılmaz.
Bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerlidir ve kesin delil teşkil eder.(HGK 13.05.1992 gün, 1992/14-249/ Esas, 1992/ 323 karar)
İkrar eden, kural olarak ikrarından dönemez; başka bir deyişle ikrarı ile bağlıdır. Ancak, ikrar eden, ikrarının maddi bir hatadan kaynaklandığını ispat ederek ikrarından dönebilir.( HMK’nun 118/2 Md.) Maddi hata halinde, ikrar eden bundan dönebilmek için, ikrar edilen vakıanın gerçeğe uygun olmadığını ve ikrarın maddi bir hata sonucu yapıldığını ispat etmek zorundadır. Taraf gerçeğe uygun olmayan bir vakıayı bilerek ikrar etmiş ise, bu durumda da ikrarından dönemez.
Somut olaya gelince; Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/287 esas sayılı dosyasında, davacıların 25.06.2007 tarihli dilekçeyle, miras paylarını aldıkları ve 14 parsel sayılı taşınmaz yönünden herhangi bir hakları kalmadığı yönündeki beyanlarının mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu ancak, 20.09.2007 tarihli dilekçeyle de ikrardan döndüklerini bildirdiklerine göre, ikrarın maddi bir hataya dayalı olduğunu davacıların öncelikle ispatlamaları gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, ikrarın maddi hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespiti yönünden tarafların gösterdiği tüm delillerin toplanması, tanıklarının dinlenmesi, maddi hatanın ispatlanamaması halinde mahkeme içi ikrarın bu davada da geçerli olduğu ve kesin delil teşkil edeceği, ikrara rağmen açılan davanın TMK’nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerekeceği gözetilerek, açıklanan ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı E..K..’ın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali- tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden tarafların mirasbırakanı K.."in 21.11.2006 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davanın tarafları ile dava dışı çocuklarının kaldığı, çekişme konusu iki katlı kargir ev niteliğindeki 14 parsel sayılı taşınmaz murise ait iken, vekili aracılığı ile 31.12.2002 tarihinde satış suretiyle davalı E.."a temlik edildiği, mirasçılardan A.. tarafından diğer tüm mirasçılar hasım gösterilerek muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali -tescil davası açıldığı, o davanın yargılaması sırasında davalı E.. dışındaki mirasçılar tarafından imzalanan “ davaya konu evin üçbuçuk kat olduğu, annelerinin evi bir buçuk kat olarak satın aldığı, E.. tarafından bu evin üzerine iki katın daha yapıldığı, E..un daha sonra annelerine parasını ödeyerek bu yerin tamamını satın aldığı annelerinin de miras paylarına isabet eden parayı kendilerine verdiği, davanın reddinin gerektiği” şeklinde dilekçe verildiği, bilahare eldeki davanın davacıları tarafından paylarının karşılığı paranın ödeneceği vaadi ile iradeleri yanıltılarak bir önceki dilekçenin imzalattırıldığı, gerçek bir satış olmadığı, beyanı geri aldıkları şekilde yeni bir dilekçe verildiği, mahkemece yapılan inceleme sonucu temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle 2010/195-248 sayılı kararla o davanın davacısının payı oranında davanın kabul edildiği ve kararın Dairece onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Temlikin muvazaalı olduğu hususu hükmen belirlendiğine göre, artık mirasçılardan bir kısmının 25.6.2007 günlü dilekçedeki “işlemlerin gerçek satış” olduğu yönündeki beyanlarına itibar edilemiyeceği gibi bu beyandan dönmenin geçerli olup olmadığı yönündeki bir incelemenin de sonuca etkili olmadığı ve murisin iradesinin bölünmesi sonucunu doğuracağı düşünülmektedir. Kaldı ki bu hususun bir önceki davada, incelenmesi gerektiği de kuşkusuzdur.
Tüm bu nedenlerle mahkemece kabul yönünde kurulan hükmün doğru olduğu düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.