8. Hukuk Dairesi 2011/4878 E. , 2012/1447 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Türkoğlu Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 30.04.2010 gün ve 345/148 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; 160 ada 9 sayılı parseli 3.5.1999 yılında vekil edeninin annesi ... tarafından, Mehmet Pınarbaşından satın alındığını, sözleşmede annesinin isminin yazılı bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak anılan parselin tapu kaydının iptaliyle, vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 160 ada 9 sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin görüşlerine katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile yabani Antep fıstığı ve menengiçlerin aşılanması ve mahsuldar hale getirilmesi gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Böyle bir yerin kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihyayla edinilebilmesi için diğer kazanma koşulları yanında imar ve ihya koşullarının da gerçekleşmesi gerekir. Kural olarak, imar ve ihyaya muhtaç yerlerin zilyetlikle edinilebilmesi için imar ve ihyanın tamamlandığı, aşılanmak suretiyle imar ve ihyaya ihtiyaç duyulan konularda ise aşının yapıldığı tarihten itibaren davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolması gerekir.
Uyuşmazlık konusu 160 ada 9 sayılı parsel 6.8.2002 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında fıstıklık niteliğiyle belgesizden öncesi ormandan açılan yerlerden olduğu gerekçesiyle maliye Hazinesi adına tespit ve tescil edilmiş olup, kadastro tutanağının 27.3.2000 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kaydı oluşmuştur. 15.5.2009 ve 26.6.2009 tarihlerinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar; dava konusu taşınmazın, davacının zilyet ve tasarrufunda olduğunu bildirmişler, birinci keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi ... raporunda; taşınmaz üzerinde bulunan badem ve erik ağaçlarının yabani formda olduklarını, Antep fıstığı ağaçlarının da yabani formda büyüyen menengiç ağaçlarının aşılanarak yetiştirildiğini, meyve ağaçları içerisinde en yaşlısının erik ve badem ağaçları olduğunu, bu ağaçlarında 16-17 yaşlarında ve yabani formda yani çekirdekten yetiştiğini, taşınmazın büyük çoğunluğunu kaplayan menengiç üzerine aşılı, 83 adet 10-12 yaşlarında Antep fıstığı ağacının bulunduğunu, dava konusu taşınmazın 20 yıl fasılasız kullanılmadığını açıklamıştır. Üçüncü keşifte dinlenen zirai uzman bilirkişiler Ömer Doğan ve arkadaşlarının raporunda ise; dava konusu taşınmazın üçüncü sınıf tarım arazisi olduğunu, meyve ağaçlarından eriklerin 16-18, incirin 10-13, armutun 7-9, bademin 16-30 ve Antep fıstığı ağaçlarının ise 10-35 yaşlarında bulunduğu yazılıdır. Uzman bilirkişi orman mühendisi Nuri Bozali ise raporunda; uyuşmazlık konusu yerin orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildirmiştir.
Yukarıda açıklanan bilgiler ile keşif tutanağı kapsamları, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde uzman bilirkişi ziraat mühendisi ...’in raporuna göre; taşınmazın 20 yıl aralıksız olarak davacı tarafından kullanılmadığı, aşılı ağaçların sayısının 83 olduğu, aşı yaşının 10-12 olarak açıklandığı, diğer ağaçların yaşlarının da 16-17 yaş olarak belirlendiği, bu durum karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde öngörülen imar ve ihya koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Kural olarak aşının yapıldığı tarihten itibaren 20 yıllık sürenin geçmesi ve diğer koşulların davacı yararına oluşması halinde, taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlik imar ve ihya yoluyla edinilmesi mümkündür. Dosya arasında bulunan ve uzman bilirkişi orman mühendisi Nuri Bozali tarafından dosyaya sunulan raporu ekindeki 26.6.2009 tarih 8:53 ve 1 nolu şekil olarak eklenen fotoğraf üzerinde yapılan incelemede; taşınmazın dört tarafının orman bitki örtüsü ağaçlarla çevrili bulunduğu açıkça görülmektedir. Bundan ayrı taşınmazın 20 yıl fasılasız kullanılmamış olması, dava konusu yerin iradi olarak terk edildiği anlamına gelir. Bu nedenle sözü edilen fotoğraf ve birinci keşif sonucu uzman bilirkişi ziraat mühendisi ..."den alınan raporlar ile dosya arasında bulunan diğer yan deliller birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamıyla örtüşmeyen diğer keşifler sonucu alınan uzman bilirkişi raporlarıyla keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına değer verilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.