10. Hukuk Dairesi 2015/1004 E. , 2016/5430 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Esas dava, 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamındaki 01.12.2012 tarihinde re’sen tescil edilen sigortalılığa yönelik Kurum işleminin iptali; birleşen dava, 01.12.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sigortalıya ödenen sağlık masraflarının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde esas davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı-birleşen dava davacısı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Eldeki dosyada, esas davada davacı davalıların 01.12.2012 tarihinde re’sen 1 günlük tescil edilen sigortalılığa ilişkin Kurumca tesis edilen işlemin iptali istemli açmış olduğu davada arada ilişkinin eser sözleşmesi olduğu gerekçesiyle mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, verilen karar hatalı ve yanılgılı değerlendirme nedeniyle isabetsizdir.
Dava konusu uyuşmazlık, davacının çalışmalarının hizmet akdine mi, yoksa, eser sözleşmesine mi dayalı olduğu noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmüne göre; bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılan kimse anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılır. Bir başka anlatımla, sigortalı ile işveren arasındaki iş ilişkisinin hizmet akdine dayanması
gerekir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın 4/1-a bendi aynı yönde düzenleme içermekte olup, gerek, anılan her iki Kanunda ve gerekse İş Kanununda hizmet akdi tanımlanmamıştır. Borçlar Kanununun 313. maddesinde ise, hizmet akdinin tanımı yapılmış olup, madde hükmüne göre; “hizmet akdi, bir mukaveledir ki, onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder.” bu tanıma göre hizmet akdinin unsurları ücret, zaman ve bağımlılıktır.
Ancak, 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun sistematiği dikkate alındığında, “ücretin” sigortalı sayılmanın koşulu olmadığı, sigortalı olmanın belirleyici özelliklerinin “zaman” ve “bağımlılık” unsurları olduğudur. Bu çerçevede, belirli, ya da, belirsiz bir sürede iş gücünü sunan kimse (=sigortalı) ile bunu kabul eden kimse, ya da, kimseler arasındaki iş ilişkisini hizmet akdi olarak tanımlamak mümkündür. Bağımlılık unsurunun varlığı için de, işverenin her an ve durumda çalışanı denetleme ve isteğine göre sigortalıya iş edimini yaptırma gücünün varlığı şarttır.
Borçlar Kanununun 355. maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı, bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise; çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda somut olayda,... sigortalılığın iptaline karar verilen davalıların ve soruşturmada dinlenen tanık beyanlarından, savcılık soruşturmasındaki alınan ifadelerden, kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan davalılar ... ve ...’ın çalışmalarının fiili olarak, zaman, bağımlılık ve ücret unsurlarını taşıdığı ve dolayısıyla hizmet akdine dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Birleşen dava olan itirazın iptali davası da bu durum göz önüne alınarak karara bağlanması gereklidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı-birleşen dava davacısı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.