1. Hukuk Dairesi 2012/16546 E. , 2013/4307 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TENKİS
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, babası miras bırakanın kayden maliki olduğu 2941 ada 4 parsel sayılı taşınmazı ölümünden kısa bir süre önce tek oğlan çocuğu olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, satış işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, pay oranında iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusu gerçekleşmediği gerekçesiyle iptal tescil; 1 yıllık süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle tenkis istekleri bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.15.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26.03.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı...’in 05.09.2008 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ..., davacı kızı ..., davalı oğlu ... ile dava dışı kızları ... ve...yı bıraktığı, maliki olduğu ... mevkii 2941 ada 4 parsel 23 nolu bağımsız bölümdeki tek taşınmazı olan oturduğu evini intifa hakkını üzerinde tutarak mülkiyetini 03.03.2008 tarihinde 11.000.00 TL bedelle davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan babasına ölümünden bir yıl önce kanser teşhisi konulduğunu, tedavisi devam ederken ölümünden kısa bir süre önce tek malvarlığı olan oturduğu evini tek erkek evladı olan davalıyı, kız çocuklarına nazaran daha üstün tutarak mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak devrettiğini, emekli olan miras bırakanın sattığı dükkan nedeniyle parasının olduğunu, evini satmasını gerektiren ciddi ve makul neden bulunmadığını, davalının anne ve babasıyla aynı evde oturduğunu alım gücünün bulunmadığını satış işleminin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Davalı, babasının 1999 yılında kanser nedeniyle mide ameliyatı olduğunu, ölümünden 2-3 yıl önce sattığı dükkanın parasıyla borçlarını ödediğini, çalışmaya başladıktan sonra maddi ve manevi olarak babasının hastane masrafları ve evin ihtiyaçlarıyla ilgilendiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı eldeki davada; yerleşik Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Karar’ında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706, Türk borçlar kanununun 237 (B.K 213) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilir.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın en küçük ve tek erkek çocuğu olan davalı, temlik tarihinde yirmi beş yaşında olup Vatan Bilgisayar İşletmesinde 1.186,33.-TL maaşla çalışmakta, dava konusu evde miras bırakan babası ve annesi ile birlikte yaşamaktadır. Miras bırakanın ise emekli maaşı aldığı, eşine ait evden kira gelirlerinin bulunduğu, ölümünden 2-3 yıl önce dükkanını sattığı, satıştan elde edilen para ile miras bırakanın tüm borçlarının ödendiği bizzat davalı tarafından beyan edilmiştir.
Davalı, hastalığı döneminde babasının bakımını ve tedavi giderlerini karşıladığını temlikin bu nedenle ivazlı olduğunu savunmuş, tarafların annesi...mide kanseri olan eşinin son bir yıl da yatalak olduğunu bu sürede tüm tedavi giderlerinin davalı tarafından karşılandığını beyan etmiştir. Dosyaya bulunan hasta kayıtları ve masraf belgelerine göre; miras bırakanın 02.09.1999- 07.09.1999 tarihleri arasında...servisinde yatarak tedavi gördüğü,... ve Eğitim Hastanesinde 2006 yılında çeşitli tarihlerde Üroloji polikliniğin de prostat şikayetiyle ayakta tedavi edildiği, 2007 yılında aynı hastanede... polikliniğinde ayaktan tedavisinin yapıldığı, miras bırakana 21.01.2008 tarihinde bronş ve akciğer maling neoplazmı, 13.03.2008 tarihinde de mide maling neoplazmı tanısıyla ilk kanser teşhisinin konulduğu ölüm tarihine kadar tüm tedavisine aynı hastanede devam edildiği davalının aldığını bildirdiği yedi günlük kullanımlı pompalar da dahil tüm tedavi harcamalarının ... Kurumunca karşılandığı anlaşılmaktadır.14.04.2008 tarihli ... fakültesi hastanesince miras bırakan adına düzenlenen 1.300,00.-TL bedelli faturanın davalı tarafından ödendiği kanıtlanamadığı gibi yine 2008 yılı Temmuz ayında başlayıp 2010 yılı Şubat ayında son bulan aylık 200,00.-TL bedelli toplam 4.000,00.-TL apartman genel bakım gideri ve 2008 yılına ait aylık 40,00.-TL bedelli apartman aidatlarına ilişkin ödemelerin tarih ve miktarı dikkate alındığında davalının fiilen kullandığı ev için yapılması gereken olağan harcamalar olarak kabul edilmelidir.
Evladın ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki görevidir, ana babanın normal bakımın ötesinde özel bakıma muhtaç olması durumunda aşırı hizmet karşılığı bir şey istenebilir ve sunulan aşırı hizmet semen olarak değerlendirilebilir, bu durumda temlikin ivazlı kabul edilmesi mümkün ise de, davalının babasını hastalığının akut dönemin de makul oranı aşan emek ve harcama yaptığı kanıtlanamamıştır.
Mahkemece, miras bırakanın minnet duygusuyla düşük bedelle satış yaptığı gerekçesiyle dava ret edilmiş ise de, yargılama sırasında davalı temlikin gerçek satış olduğunu ileri sürmemiş miras bırakanın davalı oğluna "çekişme konusu evi bırakacağı" şeklindeki ifadesinden, temlik her ne kadar satış şeklinde görülmekte ise de bedelsiz ve bağış amacıyla yapıldığı tanık ...’nun beyanı ve dosya kapsamı ile sabittir.
Bu olgular ve ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; miras bırakanın tek mal varlığı olan devir tarihinde 115.000,00.-TL bedelli evini, birlikte yaşadığı erkek evladına yapmış olduğu temlikin kız çocuklarından mal kaçırma amacıyla, muvazaalı olarak gerçekleştirdiği kabul edilmelidir. Bu gerekçelerle davanın kabulü gerektiği görüşünde olduğumdan, davanın reddine ilişkin kararın onanmasına yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.