Ceza Genel Kurulu 2017/532 E. , 2019/271 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 251-311
Davacı ..."un, kasten öldürme suçundan ve kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraatine karar verilmesinden sonra, bu suçlardan dolayı tutuklulukta kaldığı süre nedeniyle 76.350 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın davalı ... Hazinesinden tahsili talebiyle açtığı davada, talebin kısmen kabulü ile 52.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın haksız tutuklama tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.12.2012 tarihli ve 265-389 sayılı hükmünün, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 01.04.2014 tarih ve 29305-8012 sayı ile;
"1- Davacının, 28.11.2008-22.07.2009 ve 06.08.2009-21.01.2010 tarihleri arasında 404 gün süreyle tutuklu kaldığı, tutuklanmadan önce çay ocağı işletmeciliği yapan davacının, bu dönem içerisindeki maddi zararını vergi kaydı, gelir vergisi beyannamesi gibi resmi bir belgeyle ispatlayamadığı nazara alınıp davacının vasıfsız bir işçi gibi değerlendirilerek tutuklu kaldığı dönemde geçerli olan net asgari ücret üzerinden kesinti yapmadan hesaplanacak miktarın maddi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Tazminat davasına dayanak olan ceza dava dosyasında, davacı hakkındaki tutuklama kararının infazına 22.07.2009 ile 06.08.2009 tarihleri arasında ara verilmesi nedeniyle, davacının gerçekte 28.11.2008-22.07.2009 ve 06.08.2009-21.01.2010 tarihleri arasında 404 gün süreyle tutuklu kaldığı, buna karşılık mahkemece tutukluluk süresinin 420 gün olarak belirlenmesi suretiyle fazla maddi tazminata hükmedilmesi,
3- Davacı ...’un beraat ettiği ceza davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinin anlaşılması ve beraat hükmünün verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden hesaplanacak 2.000 TL vekâlet ücretinin maddi zararına ilave edilmesi gerekirken, beraat hükmünden önceki bir tarihte tanzim edilen serbest meslek makbuzu bulunmamasına rağmen vekâlet ücreti olarak 10.000 TL’nin maddi zarara ilave edilmesi suretiyle fazla miktarda maddi tazminata hükmedilmesi,
4- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup Ulusal Yargı Ağı Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi ise 11.09.2014 tarih ve 251-311 sayı ile;
"Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 01.04.2014 tarihli bozma ilamının (2) ve (3) numaralı bentlerinde belirtilen bozma nedenlerine uyulmasına, (1) ve (4) numaralı bentlerde belirtilen konularda ise önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesince (1) numaralı bozma nedeninde; tutuklanmadan önce çay ocağı işletmeciliği yapan ve bu dönem içerisindeki maddi zararını vergi kaydı, gelir vergisi beyannamesi gibi resmi bir belgeyle ispatlayamayan davacının, vasıfsız bir işçi gibi değerlendirilip tutuklu kaldığı dönemde geçerli olan net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak maddi zararının belirlenmesi gerektiği belirtilmiş ise de dosyada mevcut Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğünün 23.11.2012 tarihli cevabi yazısı ve ekleriyle Kartal Vergi Dairesi Müdürlüğünün 19.03.2007 tarihli cevabi yazısı ve ekli belgelere göre, davacının 19.06.2006 tarihinden itibaren kahvehane işletmeciliğinden vergi mükellefi olduğu, mükellefiyetini 07.04.2010 tarihinde sona erdirdiği, Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğünün cevabi yazılarına göre de, davacının çay ocağı işletmesinin bulunduğu bölgedeki diğer çay ocaklarının aylık gelirinin 5.000-6.000 TL aralığında olduğu, bu durumda aylık gelirin günlük gelire bölünmesi durumunda 100 TL"nin çok üzerinde bir gelir elde ettiği anlaşılmaktadır.
Çoğu vergi mükelleflerinin zaman zaman bilerek veya ihmal sonucu vergi beyannamelerini vermedikleri ve gelirlerini eksik gösterdikleri bir gerçek olup vergi beyannamesi ve vergi kaydının temini ile buna göre maddi zararın hesaplanması, temin edilememesi durumunda asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması sonuca etkili olmadığı gibi yukarıda belirtildiği üzere Kartal Vergi Dairesinin cevabi yazısına göre, davacının kahvehane ve çay ocağı işletmeciliği yaptığı sabit olup aynı zamanda Pendik İlçe Emniyet Müdürlüğünün diğer cevabi yazısına göre de, bir çay ocağı işletmesinin aylık gelirinin mahkememizce hükmedilen gelirden çok daha fazla olduğunun anlaşılması karşısında, mahkememizce günlük olarak esas alınan 100 TL maddi kaybın normalin dahi altında bulunması, vergi mükellefi olduğu kesin olarak anlaşılan bir kişinin asgari ücret üzerinden gelirinin saptanmasının olanaksız olması ve hukuka uygun olmaması sebebiyle bu konudaki bozma ilamına karşı direnilmiştir.
Diğer yandan, Yargıtay bozma ilamının (4) numaralı bendinde belirtilen hususla ilgili olarak; davalı konumda bulunan Maliye Hazinesinin mükerrer dava açıldığı yönünde herhangi bir cevabı bulunmamaktadır. CMK"nın 142. maddesinin altıncı fıkrasına göre; istemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat miktarının saptanmasında tazminat hukukunun genel prensiplerine göre mahkemelerce araştırma yapılabileceği, ancak taraflarca ileri sürülmeyen bir konuda mahkemelere araştırma ve soruşturma yükümlülüğünün getirilemeyeceği, varsa mükerrer dava ve ödemenin davalı ... Hazinesince bildirilmesi gerektiği, mahkemelerce hukukun genel ilkelerine göre karar verilebileceği, mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması şeklindeki bir gerekçenin tazminat davalarına gerekçe olarak esas alınamayacağı, bu sebeple bu yönde bir araştırma yapma yükümlülüğü ve zorunluluğunun bulunmadığı," gerekçesiyle, talebin kısmen kabulü ile 42.400 TL maddi tazminatın haksız tutuklama tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "temyize konu hükmün Yerel Mahkemece eylemli uyma sonucu verilmiş yeni bir hüküm olduğu" görüşünü ve "bozma" isteğini içeren 25.06.2015 tarihli ve 353914 sayılı tebliğnamesiyle gelen dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 10.11.2015 tarih ve 12161-17451 sayı ile;
"...Yerel Mahkemece, 11.09.2014 tarihli oturumda, bozma kararının (1) ve (4) numaralı bentlerine direnme kararı verildiği"nden bahisle Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 1203-884 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.03.2017 tarih ve 170-2421 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5271 sayılı Kanun uyarınca koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin davada;
1- Eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının,
2- Eksik araştırma ile hüküm kurulmadığının kabulü hâlinde, hükmolunan maddi tazminat miktarının dosya içeriğine uygun olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkeme kararının “yeni hüküm” niteliğinde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece ilk hükümde; davacının tutuklu kaldığı sürenin 420 gün, maddi tazminata eklenecek vekâlet ücretinin ise 10.000 TL olarak esas alınmak suretiyle maddi tazminat miktarının 52.000 TL olarak belirlendiği, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bozma kararından sonra ise (4) numaralı bozma nedeni yönünden tensiple, davacı tarafından aynı konu ve haksız tutuklama nedeniyle açılmış başka bir tazminat davası bulunup bulunmadığının bildirilmesi için Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği Muhakemat Genel Müdürlüğüne yazı yazılmasının ve ayrıca bu hususun UYAP kayıtlarından da araştırılmasının karara bağlandığı, bu hususta yazılan yazı üzerine Muhakemat Hukuk Müşavirliğince, aynı konuda açılmış başka bir dava olmadığının bildirildiği, ayrıca (2) ve (3) numaralı bozma nedenleri doğrultusunda davacının tutuklu kaldığı sürenin 404 gün, vekâlet ücretinin ise 2.000 TL olarak esas alınmak suretiyle davacı lehine 42.400 TL maddi tazminata hükmedilerek ilk hükümden farklı bir hüküm verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp Özel Dairenin (4) numaralı bozma nedeni doğrultusunda işlem yapılması ve maddi tazminat miktarının yeniden belirlenerek ilk hükümden farklı bir hüküm verilmesi nedeniyle "yeni hüküm” niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün olmadığından, tüm uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirilmek üzere dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.09.2014 tarihli ve 251-311 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.04.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.