8. Hukuk Dairesi Esas No: 2011/5341 Karar No: 2012/1338 Karar Tarihi: 01.03.2012
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/5341 Esas 2012/1338 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2011/5341 E. , 2012/1338 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Çameli Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 04.05.2011 gün ve 130/119 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR
Davacı, dava konusu 131 ada 6 parselin öncesinin ortak miras bırakan ...’a ait iken 20.07.1987 tarihli adi senetle satın ve devraldığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kendi adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, taşınmazın ortak miras bırakandan kaldığının doğru olduğunu; ancak, davacının satın almadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazın ortak muristen kaldığı, zilyetliğin davacıya geçtiğinin kanıtlanamadığı, tüm mirasçılar adına da tescil isteğinde bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Kargir ahır ve arsası niteliğindeki dava konusu 131 ada 6 parsel, tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı, ceddinden intikalen ve taksimen kaldığı, 20 yılı aşkın süreden beri zilyet ve tasarrufunda olduğu belirtilerek kadastro yoluyla 05.04.2007 tarihinde davalı ... adına tescil edilmiştir. Çekişme konusu taşınmazın tarafların ortak murisleri ...’dan kaldığı dosya içeriğine göre sabittir. Uyuşmazlık muris tarafından sağlığında davacıya satılıp satılmadığı ya da murisin ölümünden sonra tüm mirasçılarının katılımıyla yöntemine uygun biçimde taksim yapılıp yapılmadığında odaklanmaktadır. Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; özellikle yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre; çekişme konusu taşınmaz, muris ... tarafından öldüğü 1992 yılına kadar, daha sonra da üzerine ahır yapmak suretiyle davalı ... tarafından zilyet ve tasarruf edildiği, davacının iddia ettiği gibi bağımsız zilyet ve tasarrufuna geçmediği anlaşılmıştır. Her ne kadar, haricen düzenlenen 20.07.1987 tarihli satış senedinde taşınmazın muris tarafından davacıya satıldığı belirtilmiş ise de, zilyetliğin davacıya geçişi kanıtlanamamıştır. Satış tarihi itibariyle tapusuz olan uyuşmazlık konusu taşınmaz; satış ve devir bakımından TMK’nun 762 ve 763.maddeleri uyarınca taşınır mal hükmünde olup, zilyetlik devir ve teslim edilmedikçe satış tamamlanmaz. Tüm bu açıklamalara göre taşınmaz üzerinde Faruk Karul’un tüm mirasçılarının miras haklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar; davacı haricen satın aldığı bu yerde zilyetliğin kendisine devir ve teslim edildiğini kanıtlayamamış ise de; dosya içeriğine göre miras payı bulunmaktadır. Mirasçılar arasında, miras hakkına dayanılarak açılan bu tür davalarda tüm mirasçıların oybirliği ile dava açmalarına gerek yoktur. Ne var ki, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, taşınmazın tamamının iptaliyle adına tescilini isteyen davacının bu isteğinin miras payı oranında, tescili isteğini de kapsadığının kabulüyle, davacının miras payı oranında davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken; mahkemece yanlışa düşülerek yazılı gerekçeyle davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacının temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 37,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 01.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.