8. Hukuk Dairesi 2018/7421 E. , 2019/2194 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, 147 sayılı parselin 1/2 hissesinin müvekkillerine ait olduğunu, davalının müvekkillerinin rızası olmadan taşınmazı kullandığını, müvekkillerinin bütün uyarılarına rağmen, davalının tarla sınırları içerisinde ev yaptığını ve bir kısmını da ekmek suretiyle mahsul aldığını belirterek, müdahalenin men"ine, binanın kâl"ine ve geriye dönük beş yıllık ecrimisil bedeli olan 1.500,00 TL"nin işgal tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahil Hazine vekili, dava konusu taşınmazın 1/2 hissesinin Suriye uyruklu kişiye ait olması sebebiyle 1062 sayılı Yasa gereğince müvekkili İdare tarafından el konulduğunu, bu nedenle müvekkili İdarenin davaya dahil edildiğini belirterek müdahalenin men"ine, inşaatın kâl"ine ve ecrimisil yönünden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı davacıların rızası ile kullandığını, taşınmazın üç parçaya bölünerek bir kısmının Hazinece kiraya verildiğini, bir kısmının başka şahıslarca ekildiğini, bir kısmının ise davacılar tarafından kullanıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 2004/614 Esas 2007/14 sayılı karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2009/7304 Esas 2009/9447 Karar sayılı ilamı ile keşif sonucu düzenlenen raporun, keşfi izlemeye ve denetime olanak tanımadığı, yapılan uygulamanın ölçüm verilerinin belirtilmediği, yıkımına karar verilen ağaçların ve taşınmazın hangi bölümlerinin davalı tarafından kullanıldığının gösterilmediği ve faiz yönünden çelişkili hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verilmiş hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, müdahalenin men"i, kâl ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve ilamda belirlenip dayanılan gerektirici sebeplere göre davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Öncelikle belirtmek gerekir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak ecrimisil miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirme gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK"nin 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle; özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Arsa ve binalarda ise kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olaya gelince; hükme esas alınan ecrimisil hesabına ilişkin raporda, taşınmazın değerinin tarla olarak getirebileceği net gelir hesap edilerek bulunduğunun, ekilen ürünün getirebileceği gelir üzerinden hesaplama yapıldığının belirtildiği, ancak raporda hangi verilerin kullanıldığının tam olarak anlaşılamadığı, raporda ürün geliri yöntemi ve kira geliri yönteminin birbirine karıştırıldığı, ürün gelirine göre hesap yapıldığı belirtilmesine rağmen, ecrimisil istenen son dönem için bir miktar belirlenip önceki dönemler ecrimisil bedelinin bu miktara TEFE uygulanarak bulunduğu, ayrıca raporun kendi içerisinde çelişkiler olduğu, sonuç olarak, hükme esas alınan ecrimisil hesabını gösterir raporun, yukarıda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmaksızın düzenlendiği ve Mahkemece bu rapor ile sonuca gidildiği anlaşılmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, bilirkişi raporu, somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermeli; tarafların, mahkemenin ve Yargıtayın denetimini sağlayacak bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Hâl böyle olunca; Mahkemece, yeniden bilirkişi heyeti oluşturulmak suretiyle, dava konusu taşınmazın ne şekilde değerlendirilebileceği ve talep dikkate alınarak, belirlenen kullanım şekline göre yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
Kabule göre de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 297/2. maddesinde “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan bu düzenleme karşısında uyuşmazlığın çözümlenmesine karar veren mahkemenin, kuracağı hükmün açık, net ve infaza elverişli olması gerekir. Ne var ki; Mahkemece kurulan hükmün infaza elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece hüküm fıkrasında, hüküm altına alınan miktarın ne kadarlık kısmının hangi döneme ait olduğu, hangi miktara hangi tarihten itibaren faiz işletileceği açıkça belirlenmemiştir. O halde Mahkemece, her dönem için hükmolunan ecrimisil miktarı ve her dönem için faiz başlangıç tarihi açıkça belirtilerek hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde ("....3.000,00 TL ecrimisil bedelinin yıllara faiz başlangıcı kabul edilerek.... ") hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalının 2. bentte yazılı nedenlerle temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalının sair temyiz itirazlarının 1.bentte yazılı nedenlerle REDDİNE, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğin ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 04.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.