7. Hukuk Dairesi 2015/6042 E. , 2016/5517 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı işçinin ücret miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacı ayda net 740,00 TL ücret aldığını iddia etmiştir. Mahkemece tanık beyanlarına itibarla davacının ücretinin asgari ücret ve kıdeme göre 10,00 TL ilavesiyle toplam günlük brüt 30,48 TL olduğu kabul edilmiştir. Dosya içeriği itibariyle sadece tanık beyanlarına itibar edilerek sonuca gidilmesi isabetli değildir.
Davacı işçinin kıdemi, yaptığı iş, işin kapsam ve kapasitesi belirtilerek meslek odasından emsal ücretler sorularak davacının ücreti belirlenip, tüm işçilik alacaklarının bu ücrete göre hesaplanması gerekirken, bilirkişi tarafından asgari ücret kıdeme göre her yıl için 10,00 TL eklenerek tespit edilen ücret üzerinden hesaplama yapılması hatalıdır.
3-Davacı işçinin kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücret miktarı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı işyerinde yemek ve servis yardımı yapıldığını iddia etmiş ancak tanıkların bu hususta beyanları alınmamıştır.
Mahkemece tanıklar yeniden dinlenerek işyerinde yemek ve yol yardımı yapılıp yapılmadığı tespit edilmeli ve davacının kıdem tazminatına esas alınacak giydirilmiş ücreti buna göre belirlenmelidir. Bu husus dikkate alınmadan hesaplama yapılması, eksik inceleme ve yetersiz araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
4-HMK"nun 297/2.maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir.
Davacı davalı işyerinde haftanın 7 günü 3 vardiya 07.00-15.00, 15.00-23.00 ve 23.00-07.00 saatleri arasında çalıştığını, bu çalışma saatleri dışında en az 5-6 saat fazla mesai yaptığını belirterek fazla mesai ücreti ve hak ettiği yıllık izinlerinin kullandırılmadığını belirterek yıllık izin ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Ancak mahkemece bu alacaklar yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Mahkemece yıllık izin ve fazla mesai alacakları hakkında hüküm kurulmamış olması bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.