8. Hukuk Dairesi 2011/4264 E. , 2012/1162 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine ve Kamış Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.04.2011 gün ve 59/50 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, miras yoluyla intikal, eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edilen 101 ada 25, 26, 27 ve 28 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... temsilcisi ise, dava konusu taşınmazların miras yoluyla davacıya ve diğer mirasçılara kaldığını, mirasçıların paylaşım yapmadıklarını açıklamıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 101 ada 25, 26, 27 ve 100 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacının miras bırakanı İsmail Uysal’ın veraset belgesindeki payları oranında mirasçıları adına tapuya tesciline, 101 ada 99 parsel sayılı taşınmaz ile yola ilişkin taşınmazlar bakımından ise davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 101 ada 25, 26, 27 parsel sayılı taşınmazlar 1999 yılında yapılan afet kadastrosu sonucu arsa niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiş aynı yıl kesinleşen tutanaklara istinaden tapu kayıtları oluşmuştur. Aynı ada 99 ve 100 parsel sayılı taşınmazlar ise öncesi 101 ada 28 parsel olup, az yukarıda belirtilen şekilde Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, ardından dava dışı 3. kişinin Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesinde 2003/66 Esas ve 2006/48 Karar sayılı dava dosyasında açmış olduğu iptal ve tescil istekli davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, anılan mahkeme hükmünün infazı sonucu, 99 parsel sayılı taşınmaz 3.kişi, 100 parsel ise Hazine adına tescili sağlanmıştır.
Davacı dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazların babası İsmail Uysal’dan miras yoluyla kaldığını, 18.03.2010 günü yapılan keşifte ise aynı beyanını tekrarla, kardeşleri arasında taksim yaptıklarını, ancak bunun kimse tarafından bilinmediğini, bu bakımdan kardeşlerinin muvafakatını sağlayacağını ileri sürerek adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler dava konusu taşınmazların davacının
babasının 20 yıldan fazla süre ile tasarruf ettiğini ölümü ile mirasçılarına kaldığını, taksim yapmadıklarını, tanıklar ise mirasçıların icar yoluyla kullandıklarını, taksimi bilmediklerini bildirmişlerdir. Dosya arasında yer alan nüfus kayıt örneğine göre miras bırakan İsmail Uysal 18.09.1980 tarihinde ölmüştür. Miras bırakanın davacıdan başka mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı, dava konusu taşınmazların kendisine paylaşım sonucu kaldığını ileri sürmüş, yerel bilirkişiler paylaşım yapılmadığını, tanıklar ise mirasçıların tasarrufunda bulunduğunu, paylaşım yapılıp yapılmadığını bilmediklerini açıklamışlardır.
Şu halde gerek davacının, gerekse yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına göre miras bırakanın terekesi paylaşılmadığına göre, miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. TMK.nun 701. maddesinde; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılardan birisinin kendi payı hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini (TMK.640.mad.) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle de davaya devam edilemez. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığı gibi, mirasçılar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini suretiyle (TMK.nun 640 md) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle davaya devam edilemeyeceğinden, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 27.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.