Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/13133
Karar No: 2016/5161
Karar Tarihi: 07.04.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/13133 Esas 2016/5161 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/13133 E.  ,  2016/5161 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    Davacı, davalı işverenler nezdindeki çalışmalarında 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi kapsamında itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitini istemiştir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davalılardan.... yönünden sehven davaya dahil edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, davalı... yönünden HMK 150/5. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, davalılar Simge Yayıncılık ve...ve ... yönünden davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
    Hükmün, davalı Kurum,.... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Somut olayda; davacı, davalı işverenler nezdinde sayfa operatörü olarak 01.06.1993 – 01.10.2008 tarihleri arasındaki çalışmalarında tarihleri arasındaki çalışmalarında 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi kapsamında itibari hizmet süresinden faydalanması gerektiğinin tespitini istemiş, Mahkemece, davalılardan.... yönünden sehven davaya dahil edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, davalı Basın İşletmecilik Kağıt Matbaa San. A.Ş. aleyhine davacı tarafça takip edilmemesi nedeniyle anılan davalı yönünden HMK 150/5. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, davalılar ...Ş.) yönünden davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
    1-Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 4-a bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin olduğu ancak, geçiş hükümlerini içeren aynı Yasa"nın geçici 7. maddesi hükmünde
    ./....


    "Bu Yasanın yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Yasalar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Yasa"nın geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Yasa hükümlerine göre değerlendirilirler" hükmü ve genel olarak Yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, 506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesi ve 5953 sayılı Kanundur.
    506 sayılı Kanunun Ek 5. maddesinde, 212 sayılı Kanunla değiştirilen 5953 sayılı basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki münasebetleri düzenleyen kanun kapsamına tabi olarak çalışan sigortalıların 5953 sayılı Kanunu değiştiren 212 sayılı Kanunun birinci maddesi kapsamına giren işyerlerinde geçen çalışmalarının ve basın kartı yönetmeliğine göre basın kartına sahip olmak suretiyle gazetecilik yaparken, kamu kurumlarına giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili görevlerde istihdam edilen sigortalıların basın müşavirliklerinde geçen çalışmalarının itibari hizmeti gerektiren çalışmalar olduğu belirtilmiş, öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 40. maddesine 19.01.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Kanunun 15. maddesi ile eklenen düzenleme ile de, basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen çalışanların ve .... Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle; Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmetinde fiilen çalışanların bu çalışma sürelerinin fiili hizmet süresi zammının hesabında gözetileceği hüküm altına alınmış, 21. maddede de, anılan düzenlemenin 2008 yılı Ekim ayı başından itibaren geçerli olacağı belirtilmiştir.
    Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı işverenlerin işyerinden hizmet bildirimi yapılan, 01.06.1993 – 01.10.2008 tarihleri arasında davacının yaptığı işin fikir ve sanat işi kapsamında bulunup bulunmadığı ve bu hali ile 5953 sayılı Kanun kapsamına girip girmediği, 01.10.2008-27.10.2010 tarihleri arasındaki çalışmaların da basın ve gazetecilik mesleğinde Basın Kartı Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak suretiyle fiilen geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.
    Mahkemece, yargılama aşamasında işletmeci, finansçı iş güvenliği uzmanından alınan kök ve ek raporda davacının fikir ve sanat işlerinde çalışma zihinsel bir faaliyeti ve gideerk üstün yaratıcılık yeteneği gerektirdiği, yine 506 sayılı Kanunun Ek 5/II maddesinde belirtilen olumsuz dış etkenlerin olayda gerçekleşmediği kanaati bildirildiği, hükme esas alınan avukat bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise tanık beyanlarından davacının yaptığı işin sayfa sekreterliği olduğu kabul edilip 5953 sayılı Basın İş Kanunu kapsamında bir çalışma olarak kabul edilerek 506 sayılı Ek 5. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek kanaat bildirildiği anlaşılmaktadır.
    Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında 5953 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde, bu Kanun hükümlerinin Türkiye"de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki "işçi" tarifi kapsamı dışında kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanacağı, bu Kanunun kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci deneceği belirtilmiştir.
    Görüldüğü üzere anılan Kanunun uygulanabilmesi için öncelikle maddede yer alan işyerlerinden biri olmalı, aynı zamanda işyerinde fikir ve sanat işinde çalışılmış bulunulmalıdır. Fiilen yapılan işin de bu konuda dikkate alınması gerekir. Hal böyle olunca, Mahkemece, davacının dava edilen tarihlerdeki çalışmasının yukarıda belirtilen 5953 sayılı Kanun"un 1. maddesinde belirtilen kapsamda olup olmadığı, o tarihlerde davacının yaptığı iş ile ilgili olarak sarı basın kartının bulunup bulunmadığı da araştırılarak, davalı işveren tarafından Kuruma verilen ihtilaf konusu döneme ait dönem bordroları celp edilerek, resen belirlenecek davacı ile birlikte ihtilaf konusu dönemde çalışan kişilerin tanık sıfatı ile bilgilerine başvurularak, ihtilaf konusu dönemde yaptığı işin niteliği tereddütsüz olarak belirlenmeli, yapılan işin 5953 sayılı Kanun kapsamında fikir ve sanat işi niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi için iletişim fakültelerinde görevli bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden rapor alınmalı, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
    2-Taraf ehliyeti konusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114"üncü maddenin 1"inci fıkrasının (d) bendi uyarınca dava şartlarındandır, davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
    Taraf ehliyeti konusu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114"üncü maddenin 1 inci fıkrasının (d) bendi uyarınca dava şartlarındandır, davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
    Öte yandan, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50’inci ve devamı maddelerinde, davaya ehliyet medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir denmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48’inci maddesi hükmüne göre tüzel kişiler hak ehliyetine sahiptirler ve dolayısıyla davada taraf olabilme ehliyeti de ancak tüzel kişiliği bulunan yapılanmalar için geçerlidir.
    Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 90. maddesinde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK"nın 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile AŞ."nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.
    Somut olayda; 01.10.2003 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde davalılardan (Tasfiye halinde) B."nin 2002 yılı hesap dönemi ve tasfiye dönemi sonu işlem ve hesapları yönünden yönetim kurulu ve denetim kurulu ile tasfiye memurunun ibra edildiği ve şirketin tasfiyesinin sonlandırılarak ticaret sicilinden terkinine 22.09.2003 tarihli olağan genel kurulu kararının, 26.09.2003 tarihinde tescil edildiği ilan edildiği ve anılan şirketin ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmasına göre, anılan şirkete yargılama aşamasında usulen tebligat yapılmadığı ve taraf teşkili sağlanamadığı gözetilerek davacı tarafından takipsiz bırakıldığından bahisle HMK 150/5. maddesi kapsamında hüküm kurulamayacağı gözetilmeden karar verilmesi isabetsizdir.
    3-Davada husumet ve sıfat kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekir.
    Davacının, davalılardan nezdinde çalışması bulunmadığı, anılan şirketin davacının işvereni olmadığı dosya kapsamından anlaşılmasına göre, davaya dahil edilen .... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalılardan Kurum ve...... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde......’ye iadesine, 07.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi