22. Hukuk Dairesi 2015/8365 E. , 2016/13234 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, yıllık izin, hafta tatil ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, davalı şirkette 02.02.2013 tarihinde çalışmaya başladığını, 15.02.2014 tarihinde davalı tarafça iş sözleşmesinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin feshedildiğini, davacının dokumacı olarak aylık 1.300,00 TL ücret ile çalıştığını, müvekkilinin günlük en az iki saat fazla mesai yaptığını, kış döneminde ise bu fazla mesainin 4-6-8 saate kadar çıktığını, müvekkilinin pazar günlerinde, genel tatillerde çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını ve 1.300,00 TL maaş alacağının da ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının işe gelmemesi sebebi ile hakkında tutanak tutulup arkasından çekilen ihtar ile iş sözleşmesine 4857 sayılı İş Kanunu"nun 25/2 maddesi gereğince son verildiğini, davalı işyerinde üç vardiyalı haftalık kırkbeş saat çalışma yapıldığını, davalı işyerinde pazar günleri ve genel tatillerde çalışılmadığını, çalışıldığında ücretlerinin banka hesabına yatırıldığını, davacının ücret alacaklarının ödendiğini, bu hususun bordro ve banka kayıtları ile sabit olduğunu ve davacının yıllık izin ücretine karşılık olarak davacının hesabına 357,80 TL yatırıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun"un 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile ... İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Temyize konu davada, davacı dava dilekçesinde, aylık net 1.300,00 TL ücret aldığını iddia etmiş olup; davalı işveren davacının asgari ücret aldığını beyan etmiştir.Davacı tanıkları davacının ücretinin asgari ücret kısmının bankaya yattığını,kalan kısmının elden ödendiği yönünde beyanda bulunmuşlardır. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan davacının ücreti asgari ücret olarak kabul edilmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmaması hatalıdır. Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde emsal ücret araştırması yapılarak, ayrıca davacı tanığının davacının metrekareye göre de ayrıca ücret aldığı yönündeki beyanıda dikkate alınarak sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.