17. Hukuk Dairesi 2016/9463 E. , 2016/7629 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, dava dışı sürücü ... idaresindeki ... Kapalı Cezaevi Müdürlüğü"ne ait aracın karşı şeride geçerek dava dışı .... idaresindeki araç ile çarpışması sonucunda meydana gelen kazada resmi plakalı cezaevi aracında görevli (infaz koruma memuru)-yolcu olarak bulunan davacının eşi ..."nın vefat ettiğini, olayda davalıya ait araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, araçta yolcu olarak bulunan murise atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, davacının eşinin ölümü nedeniyle derin acı ve üzüntü duyduğunu belirterek 150.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın hizmet kusuruna dayandığını, davaya bakmakta idari yargı mercilerinin görevli olduğunu, esas yönünden de davayı kabul etmediklerini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davaya konu trafik kazasında aleyhine tazminat istenen kurumun kendi idaresindeki aracın yapmış olduğu kaza sebebiyle, hizmet kusurundan dolayı sorumluluğuna dayanılarak açılan davanın, İYUK"nun 2. Maddesi uyarınca idare mahkemelerinde açılıp karara bağlanması gerektiği, dava şartının her aşamada mahkemece resen nazara alınacağı gerekçesiyle yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK"nun 114/1-b ve 115/2. Maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 106. maddesinde “Genel ve katma bütçeli kuruluşlara, il özel idareleri ve belediyelere ve kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı bu kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır” denilmektedir. Anılan Yasanın sekizinci kısmının “İşletenin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde yer alan 85-90. maddelerinde, motorlu araçların trafik kurallarına ve gereklerine aykırı davranışları sonunda meydana gelen zararlar nedeniyle gerçek ve özel kişilerle, kamu tüzel kişilerinin ayrım yapılmadan aynı sorumluluk kurallarına bağlı olmaları ön görülmüştür. Bu düzenleme itibariyle yasa, kamu idare ve kurumlarına ait ve bu arada kamu hizmetine tahsis edilen motorlu araçların verdikleri zararlardan dolayı, trafik olaylarından doğan zararların özelliği gözönünde tutularak, kamu idare ve kurumlarının özel kişilerle eşit şartlarda aynı esaslara göre sorumlu tutulması gereğini ifade etmiştir. Aynı şekilde anılan yasanın görev ve yetkiye ilişkin 11/01/2011 tarihinde değişikliğe uğrayan 110. maddesinde "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür." şeklinde ifade edilmiştir. Yasanın anılan bu hükümleri karşısında, kamu araçlarının verdikleri zararlardan dolayı idare, kamu hukuku kurallarına göre değil, “işleten” sıfatıyla özel hukuk kurallarına göre sorumlu tutulabilecektir.
Somut olayda dava, davalı ..."na karşı hizmet kusuru iddiasına dayalı olarak değil; kazayı yapan resmi plakalı aracın işletenin davalı Bakanlık olduğu iddiasına dayandırılarak açılmıştır. Bu nedenle dava, davalı kuruma karşı hizmet kusuru iddiasına dayananılarak açılmadığından davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.