8. Hukuk Dairesi 2011/4324 E. , 2012/1084 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 27.04.2011 gün ve 421/183 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 164 ada 6 parselin kayıt maliki ...’un 1951 yılından evvel öldüğünü, tapu kaydının intikal görmediğini, vekil edeninin miras bırakanı ...’ın 1951 yılında kayıt maliki mirasçısından haricen satın ve zilyetliği devraldığını ve ölümüyle taksimen zilyetliğin davacı tarafından sürdürüldüğünü, ayrıca kayıt maliki ve mirasçılarının da bilinmediğini açıklayarak, tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, harici satışın geçersiz bulunduğunu, kayıt malikine defterdarın kayyım atandığını, Hazinenin son mirasçı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kayıt maliki ve mirasçılarının bilinmeyen kişiler olduğu, harici satışın geçersiz bulunduğu, kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölmüş ise mirasının son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edeceğinden, bu durumda zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 164 ada 6 parsel, 90-91 yoklama tarih ve 8 numaralı tapu kayıtlarına istinaden Hasan oğlu ... adına kayıtlı olduğu, kayıt malikinin çok seneler önce öldüğü ve mirasçılarının bilinemediğinden bahisle 16.4.1947 tarihinde Hasan oğlu Mehmet adına tespit görmüş ve itirazsız kesinleşerek 5.7.1947 tarihinde bu kişi adına tapuya tescil edilmiştir.- 2 -2011 / 4324 - 2012 / 1084
Davacı taraf, dava dilekçesinde, kayıt maliki ve mirasçılarının bilinmediğini belirtmekle birlikte, kayıt malikinin öldüğünü ve taşınmazın kayıt maliki mirasçısından haricen satın alındığını da ileri sürmektedir. Dava, harici satış, TMK.nun 713/2 maddesinde düzenlenen malikinin kim olduğunun bilinmemesi ve ölüm nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava dilekçesindeki açıklamalara, mirasçıdan satın alma iddiasına ve tapu kaydındaki bilgilere göre, kayıt malikinin bilinmeyen kişi olduğundan söz edilemez. Uyuşmazlık konusu taşınmazın kayıt maliki mirasçısından satın alındığı iddia olunan tarih itibariyle ise taşınmaz tapuya kayıtlı bulunmaktadır. Tapulu bir taşınmazın haricen satışı da kural olarak satın alan kişiye mülkiyetin devrine ilişkin herhangi bir hak bahşetmez. Ancak, TMK.nun 713/2. maddesinde öngörülen hukuki sebepler bakımından harici satış senedinin yapıldığı tarih, taşınmazı kullananın zilyetliğinin başlangıcı bakımından önem taşır. Bunun dışında başkaca bir hukuki değer taşımaz. Mahkemenin açıklanan sebeplere dayalı değerlendirmesinde isabetsizlik bulunmamıştır.
Ne var ki, dava dilekçesi içeriğine göre davacının TMK.nun 713/2 maddesinde düzenlenen ölüm nedenine de dayandığı anlaşılmaktadır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan bilahare Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptaline karar verilen TMK.nun 713/2 maddesinde yazılı ölüm sebebine dayalı istek incelenmemiştir. Bu tür davalarda kayıt maliki mirasçı bırakmamış ise, Hazinenin son mirasçı olarak TMK.nun 501.maddesi gereğince davada yer alması doğrudur. Kural olarak, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise tespit edilecek mirasçılarına yöneltilerek açılır. TMK.nun 713/2 maddesi uyarınca açılan tapu iptali ve tescil davalarında, taraf teşkilinin yargılama sırasında yerine getirilmesi mümkündür. Çünkü bu tür davalar kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bir bakıma resen araştırma ve inceleme ilkesine tabi bulunmaktadır. Bir davada dava koşulu yerine getirilmeden; bir başka anlatımla taraf teşkili sağlanmadan davanın yürütülmesi HMK.nun 27. (HUMK.nun 73.) maddesine aykırıdır. Dava koşulu kamu düzeniyle ilgili olup mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulur.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; kayıt maliki Hasan oğlu Mehmet’in hasımlı mirasçılık belgesinin (Hazine ve ilgililer hasım gösterilecek) alınması için davacı tarafa süre ve imkan verilmesi, mirasçılık belgesi sunulduğunda kayıt malikinin mirasçılarına davanın yöneltilmesi, hiç mirasçı bırakmaması halinde son mirasçının yasa gereği Hazine olduğunun dikkate alınması, taraf teşkili bu şekilde sağlandıktan sonra TMK.nun 713/1 ve 2.fıkralarında yer alan tüm olumlu ve olumsuz koşulların saptanması; kayıt maliki mirasçı bırakmadan ölmüş ise, murisin terekesi TMK.nun 501. maddesi gereğince doğrudan ve kanunlar gereği Hazineye intikal edeceğinden, bu tür taşınmazların kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığının düşünülmesi (Hazineye kanunlar gereği intikal eden veya edecek taşınmazlar; 1-Padişah malları 2-Mirasçı bakımından ölen kişinin terekesi 3-Kaçak ve yitik şahısların malları, 3402 s.K.nun m.18 ve 766 s.TK.nun m.33/son fıkrası), ondan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre işin esası bakımından bir karar verilmesidir. Ölüm sebebine dayalı iddia bakımından taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 18.40 TL peşin - 3 -2011 / 4324 - 2012 / 1084 harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 23.02.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
K A R Ş I O Y
Davacı vekilleri, kadastro çalışmalarında dava konusu 164 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Hasan oğlu (ölü) ... adına tespit ve tescil edildiğini, davacının miras bırakanı ...’ın bu yeri haricen satın aldığını, Antalya Noterliğinin 4.7.1951 tarih 3723 yevmiye numaralı resen hususi vekaletname ile Bekir Açıkbaş’ın tapuda intikal için vekil tayin edildiğini, kayıt malikinin 1951’den önce ölü olduğunu ve mirasçılarının kim olduğunun bilinmediğini, kayıt malikinin de bilinmediğini açıklayarak TMK. nun 713/1. maddesindeki koşulların gerçekleştiğini belirterek TMK. nun 713/2. maddesi nedeniyle iptal ve tescil talep etmişlerdir.
Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, haricen satışın geçerli olmadığı, satıcıları kayıt malikinin mirasçısı bulunmadıkları, kayıt malikinin bilinen bir kişi olduğu vs. gerekçeleriyle TMK. nun 713/2. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 164 ada 6 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı getirilmiştir. Malikinin ölü ..., baba adının Hacı Hasan olduğu, müstenidatının 90, 91 yoklama tarih 8 nolu tapu kaydı olduğu, tespitin itirazsız kesinleşerek 5.7.1947 tarihinde kayıt oluşturulduğu görülmüştür.
Davacı taraf, davada TMK. nun 713/1. maddesindeki koşulların gerçekleştiğinden bahisle 713/2. maddedeki “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” hukuki sebebi ile yine “maliki 20 yıl önce ölmüş” hukuki sebeplerine dayanarak iptal ve tescil istemiştir. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamalarına göre; TMK. nun 713/2. maddesindeki üç hal ayrı ayrı dava sebebi olup; iki ya da üç hukuki sebebe dayanılarak açılan davalarda birden fazla sebep birlikte incelenmemektedir. Bu nedenle, davacı tarafa hangi hukuki sebebe dayandığının açıklattırılması, araştırma ve incelemenin buna göre yapılması zorunludur.
Ancak, dosyadaki bilgi ve belgelerden malikin tapu kütüğünden anlaşılan kişi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Ölüm sebebine dayalı istek yönünden ise, Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 gün, 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla bu bölüm iptal edildiğinden ve eldeki derdest davalara Anayasa Mahkemesinin iptal kararının uygulanacağı HGK. nun kararlılık kazanmış kararları gereği olup (Y. 1. H. D. ve 5. H. D. nin kararlarına direnmesi nedeniyle) artık davacının bu talebinin yasal dayanağı kalmamıştır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı olduğu üzere red kararı verilmesi sonucu itibariyle doğru olmuştur. Yerel mahkeme kararının açıkladığım gerekçelerle onanması gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenlerle Dairenin sayın çoğunluğunun bozma şeklinde tecelli eden görüşlerine katılmam mümkün olmamıştır. 23.02.2012