Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7629
Karar No: 2016/5072
Karar Tarihi: 07.04.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/7629 Esas 2016/5072 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/7629 E.  ,  2016/5072 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin iptaline ilişkin davalı Kurum işleminin iptali, anılan sürelerin isteğe bağlı sigortalılık süresi sayılması gerektiğinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti ile ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-) Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
    Davaya konu somut olayda, 21.03.1986-31.12.2001 tarihleri arasında vergi kaydı, 07.04.1987-23.08.2005 tarihleri arasında sicil kaydı ve 07.04.1987-11.08.2005 tarihleri arasında da oda kaydı bulunan davacının, vergi kaydı esas alınarak 21.03.1986 tarihi itibarıyla 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 21.03.1986-04.11.2011 tarihleri arasındaki zorunlu Bağ-Kur sigortalılık süresi ve askerlik borçlanması gözetilerek davalı Kurumca 01.12.2011 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun hükümlerine göre yaşlılık aylığı bağlanan davacının, 1977/2. dönemde 13 gün, 1985/3. dönemde 23 gün ve 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki dönemde de 40 gün olmak üzere toplam 76 günlük SSK süresinin tahsis işlemlerinde dikkate alınmadığı yönündeki 24.02.2012 tarihli dilekçesi üzerine Kurumca 25.4.2012 tarihinde gerçekleştirilen işlemle, 01.08.2004-04.11.2011 dönemine ilişkin zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının ve yaşlılık aylığının iptal edildiği, davacının anılan döneme ilişkin prim borcunu 6111 sayılı Kanundan yararlanarak 30.05.2011 tarihinde ödediği, 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının da 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı ile çakıştığı anlaşılmaktadır.
    İş bu dava ile davacı, 1479 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu ...sigortalılık sürelerinin iptaline ilişkin davalı Kurum işleminin iptalini, anılan sürelerin isteğe bağlı sigortalılık süresi sayılması gerektiğinin ve 01.12.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini, ödenmeyen aylıkların da yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiş, mahkemece, 6111 sayılı Kanundan yararlanarak yaptığı prim ödemeleri dikkate alınarak davacının 01.06.2011-04.11.2011 tarihleri arasındaki dönemde isteğe bağlı sigortalı sayılması gerektiğinin tespitine, diğer istemlerin ise reddine karar verilmiştir.
    İnceleme konusu davada, mahkemenin, 23.08.2005-30.05.2011 tarihleri arasındaki döneme ilişkin davacı isteminin reddine dair kararı yerinde ise de, davacının sicil ve oda kaydının bulunduğu 01.08.2004-23.08.2005 tarihleri arasındaki dönem yönünden verilen karar eksik incelemeye dayalıdır. Anılan dönem yönünden öncelikle çözülmesi gereken sorun, davacının çakışan 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki dönemde hangi yasal düzenleme çerçevesinde sigortalı olduğu hususudur.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu ...sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
    22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da ... veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
    02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
    Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
    Davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalığının başlatıldığı tarihte yukarıda açıklanan 2654 sayılı Kanun ile getirilmiş şekli yürürlükte olup, çakışan 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki sürede sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, anılan düzenleme doğrultusunda çözümlenmelidir. Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine ve meslek kuruluşuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
    Hâl böyle olunca, mahkemece, öncelikle çakışan 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki dönemde, davacının kendi nam ve hesabına çalıştığına ilişkin iş yeri kayıtları araştırılarak, sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, davacının anılan dönemdeki oda ve sicil kaydının dayanağı olan soğuk demircilik işinden dolayı kendi nam ve hesabına çalışmasının varlığı araştırılmalı, varılacak sonuç uyarınca, anılan dönemde, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yapılacak araştırma sonucu, çakışan 01.08.2004-10.09.2004 tarihleri arasındaki dönemde 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılık şartlarının varlığı halinde; 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın söz konusu olmaması nedeniyle, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı araştırılmalı, bu çerçevede davacı; emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalı, davalı Kuruma 506 sayılı Yasa kapsamında bildirilen hizmetlerin eylemli olup olmadığı araştırılmalı, davacının ekonomik yönden yaşamına etkin olan çalışmanın hangisi olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Anılan dönemde, davacının ekonomik yönden yaşamına etkin olan çalışmanın soğuk demircilik işinden dolayı kendi nam ve hesabına çalışması olduğunun tespiti halinde, 01.08.2004-23.08.2005 tarihleri arasındaki dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmelidir.
    Öte yandan davacı tarafından 30.05.2011 tarihinde toplu prim ödemesi yapılmış olup, sigortalıların amacının uzun vadeli sigorta kollarından sağlanacak
    haklara ulaşmak olduğu değerlendirildiğinde, talebin varlığı halinde ödenen primlerin ödeme tarihinden itibaren karşıladığı süreye isteğe bağlı sigortalılık verilmelidir. Mahkemece, 30.05.2011 tarihli toplu prim ödemesinin, ödeme tarihinden itibaren karşıladığı süre Kurumdan sorulmalı, anılan prim ödemesinin, mahkemece kabul edilen 01.06.2011-04.11.2011 tarihleri arası süre için ödenmesi gereken primden daha fazla olması durumunda, 04.11.2011 tarihi sonrası için de 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında olmak üzere isteğe bağlı sigortalılık verilmelidir. Yaşlılık aylığı tahsisi ve ödenmeyen aylıkların tahsili talepleriyle ilgili olarak da, sigortalılık süresi yukarıda belirtilen şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi