7. Hukuk Dairesi 2015/40985 E. , 2016/5483 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin fesih bildiriminin 26.05.2015 tarihinde yapılmasına rağmen baskı ile tutanaklara eski tarihler attırıldığını, feshin geçerli nedene dayanmadığını belirterek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, davanın süresinde açılmadığını, feshin ise düşük performans nedenleriyle geçerli olarak yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından dolayı davanın reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, davanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir.
İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikâyet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, davacının ihbar önelinin sonu olan 26.05.2015 tarihinde ibranameyi itirazsız imzaladığı görülmüştür. Söz konusu ibraname içeriğinde ihbar öneli 30.03.2015 tarihinde bildirildiği ve ihbar önelinin sonuna kadar çalışma bu süreye dair ücreti ödendiği için ihbar tazminatı ödenmesine gerek kalmadığı şeklinde açıklama olduğu anlaşılmıştır.
Davacı asil duruşmadaki beyanlarında fesih bildirimindeki sol alt tarafındaki 31.03.2015 tarihi üzerindeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiş ancak bu belgenin diğer belgelerle birlikte 26 Mayıs 2015 günü imzalatıldığını bildirmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde tanık beyanına dayanmış ancak tanık isimlerini bildirmemiştir. Ön inceleme tutanağından da anlaşıldığı üzere tanık isimlerini bildirmek için süre talep etmiş ancak mahkeme aynı duruşmada davayı reddetmiştir.
Öncelikle davacının fesih bildiriminin geçmiş tarihli imzalatıldığı yönündeki iddiasını ispatı için davacıya imkan sağlanmalı ve varsa tanıklarını bildirmesi için süre verilmeli ve neticesinde tanık gösterilmesi halinde bu tanıkların da dinlenmesi gereklidir.
Ayrıca davacının temyiz dilekçesinde ihbar tazminatının ödendiğini iddia ederek ibranamede ve cevap dilekçesinde iş akdinin sonlanması sebebiyle 3.799,00 TL Nisan ayı aktivasyon ücretinin ödendiğinin belirtildiğini, ancak aylık aktivasyon ücretinin 1.000,00 TL civarında olduğunu, son aylık brüt ücretinin ise 2.050,00 TL olup 8 haftalık net ihbar tazminatının 3.250,00 TL civarında olacağını, Nisan ayında ise yapmış olduğu 500,00 TL aktivasyon ücreti de eklendiğinde davalının Nisan ayı aktivasyon ücreti adı altında ödenen meblağa denk geleceği iddiası üzerine durularak ve gerekirse uzman bilirkişi incelemesi de yaptıralarak Nisan ayı aktivasyon ücreti adı altında yapılan ödemenin aktivasyon ücreti mi yoksa davacının iddia ettiği gibi ihbar tazminatı ödemesi mi olduğu tereddütsüz belirlenmelidir.
Dolayısıyla davacının varsa tanıkları dinlenmeden, Nisan ayı aktivasyon ücreti karşılığında ödendiği belirtilen miktarın ihbar tazminatı mı yoksa aktivasyon ücreti mi olduğu tereddütsüz belirlenmeksizin ve davacının geriye dönük belge imzalatıldığı iddiası üzerinde yeterince durulmaksızın davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi eksik incelemeye dayanmakta olup bozmayı gerektirmiştir.
Yapılacak iş, mahkemece davanın süresinde açılıp açılmadığı tereddütsüz belirlenmeli, süresinde açıldığı kabul edildiğinde işin esasına girilerek feshin geçerli olup olmadığı incelenmeli aksi halde ise şimdiki gibi davanın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.03.2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.