17. Hukuk Dairesi 2016/4136 E. , 2016/7562 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ..."ın aleyhine açılan ve 19.9.2011 tarihinde kesinleşen boşanma, nafaka tazminat davası sonucu hükmedilen alacaklar ile 19.4.2011 tarihinde açılan ve halen derdest olan katkı payı alacağı davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacakların tahsilinin imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı iki taşınmazı 3.5.2011 tarihinde arkadaşı davalı ..."na sattığını belirterek muvazaalı tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu ..., 2011/244 Esas sayılı davanın konusu ile eldeki davanın konusunun aynı olması nedeniyle eldeki davanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazları nakit sıkıntısı nedeniyle sattığını, .... ile satışta tanıştığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazlardan birini davalı ... ile kardeşinden, diğerini ..."den rayiç bedelle aldıklarını satış nedeniyle tanıştıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere göre davanın tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, satış işleminin boşanma davası devam ederken yapılmış olması, tapudaki satış bedelleri ve tanıkların bedele ilişkin beyanları göz önünde bulundurulduğunda davalı ..."nin yatırım amaçlı her iki taşınmazı aldığı yönündeki beyanına ve davalı ..."nin zor durumda olduğu için taşınmazların sattığına ilişkin beyanına itibar edilemeyeceği, ..."nin boşanma davası devam ederken bütün malvarlığını devrettiği, istihkak ve tasarrufun iptali davalarının devam ettiği gözönüne alındığında davacının davasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dava konusu tasarrufların iptaline karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı temlik işleminin iptali istemine ilişkindir.
Bir davada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK"nun madde 33)Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda Mahkemece dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de Mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan ve kesinleşen boşanma nafaka ve tazminat davası dışında; katkı payı alacağına ilişkin açılan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/244 Esas sayılı dava dosyasının sonucu da beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde mevcut delilerin her iki dosya da gözönüne alınarak TBK"nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yapılan hata sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre; boşanma davası sonucu hükmedilen nafaka ve tazminat alacaklarına ilişkin yapılan 2011/6898 sayılı takip dosyasından sunulmuş aciz belgesi bulunmadığı, 28.9.2012 tarihli keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunun tasarruf tarihindeki değerleri içermemesi ve denetime elverişli olmaması nedeniyle hükme esas alınmasının isabetli görülmediği gibi mevcut delillerin İİK"nun 278,279,280 maddelere göre değerlendirilmediği ve tasarrufların davacının hangi alacağına ilişkin iptal edildiği de belli olmadığından bu yöndeki hüküm de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 21.6.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.