Esas No: 2021/8274
Karar No: 2022/1261
Karar Tarihi: 01.02.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/8274 Esas 2022/1261 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/8274 E. , 2022/1261 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sigorta tahkim davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı itirazın reddine dair verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 19/05/2010 tarihinde davalının trafik sigortacısı olduğu araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin dava dışı araç ile karıştığı trafik kazası neticesinde yaralandığını belirterek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.100,00 sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL bakıcı giderinin davalıdan tahsilini talep etmiş,talebini sürekli iş göremezlik için 150.719,00 TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatı için 3.289,00 TL’ye, bakıcı gideri için 2.721,00 TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı vekili, başvurunun reddini savunmuştur.
Sigorta Hakem Heyeti tarafından, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; başvurunun kabulü ile 150.719,00 TL sürekli iş göremezlik, için 3.289,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 2.721,00 TL bakıcı giderinin 27/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir.
Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından itirazın reddine dair karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, hakem heyeti kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını ve malul kaldığını, cismani zararın tazmini amacı ile davalı ... şirketi aleyhine bu başvurudan önce yine başvuru yapıldığını, yapılan başvuru neticesinde davacıda oluşan maluliyet oranının %8 olarak tespit edilerek bu oran üzerinden davacıya ödeme yapıldığını, davacı tarafından maluliyete ilişkin alınan ikinci raporda ise bu kez davacının maluliyet oranının %37.2 olarak
tespit edildiğini açıklayıp maluliyet oranındaki bu artış sebebine ilişkin maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafından ödemeye esas alınan rapor, dosya içerisinde bulunmayan, Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen Sağlık Kurulu raporunda %8 maluliyet oranı belirlenmiştir. Davacı tarafça alınan ve dosyaya sunulan 21/12/2017 tarihli Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen raporda, meydana gelen kazadan dolayı maluliyet oranı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği hükümlerine göre %37.2 olarak belirlenmiştir.
Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir.
Trafik kazası sonucu yaralanmalar nedeni ile ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık "gelişen durum" ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacaktır.
Gelişen durumun varlığı halinde gelişen durum yönünden yeniden dava açılabilmesi mümkündür. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği gerçek zararın tespiti açısından önemlidir.
Dosya kapsamından, %8 oranında maluliyet oranı tespitine ilişkin rapor bulunmadığı için hangi yönetmelik hükümlerinin uygulandığı, davacının mesleğinin ne olarak alındığı, maluliyet oranının tespitinde hangi organlarında araz meydana geldiği denetlenememekte, davacının davalı kuruma ilk başvurusundan sonra tedavisine devam edilip edilmediği, davacı tarafın bu maluliyet raporuna itirazlarının bulunup bulunmadığı da anlaşılamamakta olup davacının tedavisinin devam ettiğine, yeni ve gelişen durumlar nedeni ile tıbbi müdahale yapıldığına ilişkin bilgiler bulunmamaktadır. Maluliyete ilişkin raporda da gelişen durum olup olmadığı ve bunun sebebi açıklanmamış, maluliyet oranının %37,2 olduğu belirlenmiştir.
Buna göre,davacının tedavisine ilişkin tüm belgeler, 27/09/2011 tarihinde yapılan ödemeye ilişkin hasar dosyası ve dosyada bulunmayan %8 maluliyet oranına ilişkin raporun temin edilmesinden sonra; davacının dosyaya sunduğu 21/12/2017 tarihli raporda maluliyet oranının % 37,2 ve davadan önce alınan (davalının ödemesine esas kabul ettiği) ilk raporda ise %8 olarak belirlendiği, iki rapor arasında maluliyet oranları bakımından fark bulunduğu dikkate alınarak, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ile oran farklılığının maluliyette artış olarak kabul edilip edilemeyeceği,davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği/erdiği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, davacıdaki maluliyet
oranındaki artışın kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı, maluliyet oranının artışında davacıya da izafe edilebilecek bir kusur bulunup bulunmadığının, maluliyet oranındaki artışın nedenlerinin denetime açık şekilde belirlendiği rapor alınması ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre; hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nın 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Ayrıca hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi, indirim yapacak ise de Dairemizin uygulamalarına göre %20 oranında hatır taşıması indirimi yapması gerekmektedir.
Davalı vekilince davacının araçta hatır yolcusu olarak bulunduğu iddia edilmiştir.
Somut olayda, davacı sigortalı araçta yolcu konumundadır. Soruşturma ifade tutanaklarına göre, davacı ile dava dışı sürücünün komşu oldukları ve birlikte pazara gittikleri anlaşılmaktadır. Davacının sigortalı araçta taşınması için bir bedel ödediğinin iddia edilmediği; davacının taşıma karşılığında sürücü olan komşusuna bir ücret ödemesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususları dikkate alınarak, davalı ... şirketinin hatır taşıması savunmasına itibar edilmesi, 6098 sayılı TBK md. 51 gereği tazminattan makul oranda, hakkaniyete uygun (Dairemiz uygulamaları ile % 20) indirim yapılmak suretiyle, davalı ... şirketinin sorumlu olduğu tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre, Sigortacılık Kanun’unda 30/17 maddesi ile 19/01/2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13. maddesine "Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir." hükmü eklenmiştir. Heyetçe verilen kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 17. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi, ancak hesaplanan miktarın karar tarihinde AAÜT’de belirlenen maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin hesap raporuna ilişkin itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin hesap raporuna ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 01/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.