Esas No: 2017/691
Karar No: 2021/534
Karar Tarihi: 29.04.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/691 Esas 2021/534 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “muarazanın giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Söke 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasındaki ihale süreci sonunda 14.03.2013 tarihinde imzalanan mal alım sözleşmesi çerçevesinde teslim edilen malların muayene ve kabul komisyonunca sözleşmeye uygun olmadıkları gerekçesiyle kabul edilmediğini, itiraz incelemesinin de ret ile sonuçlandığını, ret gerekçelerinin haksız olduğunu, bir kısım mallar yönünden değişim imkânı tanınmadığını, bir kısmının ise yüklenicinin garanti taahhüdünün bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiğini ancak bu işlemin usule uygun olmadığını ileri sürerek sözleşmenin haksız feshinin iptaline ve davaya konu malların sözleşmeye uygunluğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; davaya konu iddianın haksız olduğunu, malların sözleşmeye uygun teslim edilmemesi nedeniyle kabul edilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Söke 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.05.2014 tarihli ve 2013/442 E., 2014/290 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşmenin 30.1.19. maddesinde yüklenicinin fiziki muayene sonucuna itirazı hâlinde yapılan itiraz muayenesi sonucunda verilen kararın taraflar için kesin olduğu ve muayene sonucu hakkında ihtilaf olması durumunda mahkemede tarafların bu raporu delil olarak kabul edeceğinin kararlaştırıldığı, bu hükmün yazılı delil sözleşmesi mahiyetinde olduğu, somut olayda itiraz üzerine yapılan ikinci muayene sonucunda ise davacı tarafından teslim edilen ürünlerin sözleşmede kararlaştırılan şartlara uygun olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle taraflarca delil olarak kabul edilen ikinci muayene raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 15.10.2015 tarihli ve 2014/32308 E., 2015/30219 K. sayılı kararı ile; “…Dava, taraflar arasındaki mal alımına dair ihale sözleşmesinden doğan muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı, sözleşmeye göre teslim ettiği malların ilk inceleme ile kabul görmediğini, itiraz üzerine yapılan ikinci incelemede eksiklik olarak bildirdikleri hususları da gidermesine rağmen yine itirazının reddine karar verildiğini, ret gerekçelerinin doğru olmadığını, mahkemece bu durumun incelenerek malların sözleşmeye uygun teslim edildiğinin tespit edilmesini istemiştir. Mahkemenin ret gerekçesinin dayanağı taraflar arasındaki 14.3.2013 tarihli mal alım sözleşmesinin 30.1.19 maddesi olup, buna göre mal kabulünde ilk muayene olumsuz sonuçlanır ve itiraz konusu edilirse ikinci yapılan muayenede verilen kararın taraflar için kesin olacağı, bu konuda ihtilaf doğarsa bu raporun mahkemede delil olarak taraflarca kabul edileceği kararlaştırılmıştır. İhale sürecinde bu maddedeki durum vücuda gelmiş ve davacı ikinci raporun da haksız olduğunu dava konusu etmiştir. Bu maddeye göre ikinci muayene raporu yeniden bir itiraz komisyonu oluşturmaya engel olmak için kesin olarak tanımlanmış, buna dayalı olarak açılacak davalarda da delil kabul edileceği taahhüt edilmiş olup, davacının bu delilin aksini ispatı sağlamaya yönelik iddia ve delilleri üzerinde durulup inceleme yapılmaksızın Mahkemece bu raporun taraflar için kesin delil oluşturduğu neticesine varılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 10.02.2016 tarihli ve 2015/488 E., 2016/50 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçelerinin yanında, ikinci muayene sonucunda alınacak raporun delil olarak kararlaştırılmış olması nedeniyle bu delilin aksinin artık başka bir delille ispatının mümkün olmadığı, Özel Dairece de benzer yönde bozma kararları verildiği belirtilmek suretiyle direnme hükmü kurulmuştur.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mal kabulüne itiraz üzerine verilen ve ihtilâf doğması hâlinde mahkeme önünde taraflarca delil olarak kabul edileceği kararlaştırılan ikinci muayene raporunun aksinin eldeki dava ile ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece sadece bu delile dayanılarak ihalenin feshinin iptali isteminin reddedilmesinin hukuka uygun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle delil sözleşmeleriyle ilgili açıklama yapılması faydalı olacaktır.
13. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 193. maddesinde düzenlenen delil sözleşmesi; ortaya çıkan uyuşmazlıkta belli bir hususun ne tür deliller ile ispatlanacağının taraflarca yazılı olarak saptanmasıdır.
14. Buna göre “Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispat öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler (HMK, m.193/1). Maddenin ikinci fıkrasında ise delil sözleşmeleri ile ilgili olarak önemli bir hüküm getirilmiş ve taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu ortaya konularak bu konuda uygulamada doğan birtakım tereddütlerin önüne geçilmiştir.
15. Delil sözleşmesinin geçerli olması, sözleşme hürriyetinin doğal bir sonucudur. Genel hükümler uyarınca yapılacak bazı sözleşmelerde, yanlara bazı kanıtlarla yazılı biçimde ispat hakkının sınırlı olarak tanınması hâlinde, bu sınırlar dışında delil gösterilmesi olanaksızdır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 48. maddesinde sözleşme özgürlüğü esası benimsendiğine göre, bu esaslar uyarınca düzenlenecek sözleşmenin ispat biçimi de belirlenebilir ve sınırlanabilir olmalıdır.
16. Delil sözleşmesinin konusu ispattır. Bu nedenle delil sözleşmesi ile ispat şartı olan yazılı şekil öngörülebilir veya var olan yazılı şekil (senet) ile ispat zorunluluğuna istisna (mesela, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği) kabul edilebilir. Ne var ki delil sözleşmesi ile geçerlilik (sıhhat) şartı olan yazılı şekil yerine başka bir şekil kararlaştırılamaz.
17. Bu sözleşmeler usul hukukuna ilişkindir. Çünkü, delil sözleşmesi asıl etkisini usul hukuku alanında gösterir. Delil sözleşmesi, belli bir hukuki ilişki için yapılabilir ve hangi hukuki ilişkinin hangi delil ile ispat edilebileceği konusundaki kararlaştırmanın açıkça gösterilmesi gerekir.
18. Bir davanın tarafları, dava açılmadan önce veya sonra, bir hususun yalnız belli bir delil ile ispat edileceği hakkında bir sözleşme yaparlarsa, buna münhasır delil sözleşmesi denir. Yani bu hâlde, o husus yalnız delil sözleşmesi ile kabul edilmiş olan delil ile ispat edilebilir; başka bir delil ile ispat edilemez.
19. Bir hususun ispatı için münhasır delil sözleşmesi yapılmış ise delil sözleşmesinde kararlaştırılan delilden (veya delillerden) başka delil kabul olunmaz. Buna göre taraflar, delil sözleşmesi ile aynı zamanda delillerini hasretmiş olurlar, yani taraflar, delil sözleşmesinde kararlaştırdıkları deliller dışında başka delil gösteremezler (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c. 3, s. 2881 vd.).
20. Münhasır delil sözleşmelerinin en önemli örneği hakem bilirkişi sözleşmeleridir. Hakem bilirkişi sözleşmesiyle taraflar aralarındaki belli bir uyuşmazlık konusunun miktarının ve niteliklerinin belirli kişiler veya kurullar tarafından tespit edileceğini ve bu tespiti kabul edeceklerini kararlaştırırlar. Hakem bilirkişinin usulüne uygun biçimde düzenlenmiş tespiti gerek tarafları gerekse mahkemeyi bağlar. Ancak bunun için hakem bilirkişi sözleşmesinin içerik bakımından geçerli olması, hakem bilirkişilerin usulüne uygun şekilde, bilhassa taraflardan bağımsız ve tarafsız kişiler arasından, seçilmiş bulunması ve yetkileri dâhilinde rapor düzenlemiş olmaları gerekir. Hakem bilirkişi bu görevi yapacak vasfı haiz değilse yahut hakem bilirkişinin tespiti hukuk normları ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı gerçekleştirilmişse raporun iptali dava edilebileceği gibi, bu delile dayanılarak açılan davada karşı tarafça raporun hukuka, adalet ve nesafete aykırı olmakla geçersizliği savunmasında bulunulabilecektir. Bu durumda hâkim bu delilin usulüne uygun oluşturulup oluşturmadığını denetleyecektir.
21. Münhasır olmayan delil sözleşmelerinde ise taraflar delillerini hasretmez; bilakis bir hususun başka bir delil ile de ispat edilebileceğini kararlaştırırlar. Senetle ispatı zorunlu olan bir hukuki işlemin, tanıkla da ispat edilebileceği hakkında yapılan delil sözleşmesi bu mahiyettedir.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ihale süreci sonunda imzalanan 14.03.2013 tarihli sözleşmeyle ile davacı 52 kalem kırtasiye ürününü sözleşme ve ekinde yer alan şartnamelere uygun teslim borcu altına girmiştir.
23. Sözleşmenin 30.1.12 maddesinde, teslim edilen malın muayenesinin yürürlükteki Mal Alımları Denetimi, Muayene ve Kabul İşlemlerine Dair Yönetmeliği, TSK Mal Alımları Denetimi, Muayene ve Kabul İşlemleri Yönergesi ve ilgili mevzuat hükümlerine ve teknik şartnamedeki esaslara göre niteliklerine uygun bulunmayan malların reddedileceği belirlenmiştir.
24. Teslim ettiği mallarda yapılan ilk fiziki muayenede malların gereken koşulları sağlamadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine davacı, sözleşmenin 30.1.17 maddesi çerçevesinde muayene sonucuna itiraz etmiş ancak itiraz muayenesi de ret ile sonuçlanmıştır.
25. Sözleşmenin itiraz muayenesinin sonuçlarına ilişkin ve uyuşmazlığın odağı olan 30.1.19 maddesi hükmü ise aynen “Yüklenicinin fiziki muayene sonucuna itirazı hâlinde, ilk muayene kabul komisyonunda görev almamış kişilerden oluşturulacak başka bir komisyona malın itiraz muayenesi yaptırılacaktır… Bu muayenede verilen karar taraflar için kesindir. Muayene sonucu hakkında ihtilaf olması hâlinde mahkemede, taraflar bu raporu delil olarak kabul edeceklerdir.” şeklindedir.
26. Sözleşmenin malın ilk muayanesi sonucunda verilecek karara karşı öngördüğü itiraz mekanizması usulüyle, inceleme sonunda verilecek komisyon kararının etki ve mahiyeti delil sözleşmesi niteliğindedir. İtiraz muayesini yapan komisyonun taraflardan birinin bünyesinde çalışan kişilerden oluştuğu gözetildiğinde bağımsızlık ve tarafsızlık unsurunu taşımayan kişilerin hakem bilirkişi ve bu delil sözleşmesinin de münhasır delil sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.
27. Taraflar komisyonun itiraz üzerine verdiği kararın kesin olduğunu kararlaştırmışlardır. Ne var ki bu hükümde geçen kesinlik mal alım sürecindeki işlemler ve malın kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin kararlarla ilgilidir. Söz konusu düzenleme itiraz muayenesi komisyonu kararına karşı yargı yoluna başvuralamayacağı şeklinde yorumlanamaz. Aksi düşünce hem HMK’nın 193/2. maddesindeki emredici hükmü hem de anayasal güvence altına alınmış hak arama özgürlüğünü ihlâl edecektir. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olan silahların eşitliği ilkesi uyarınca, kamu gücünü elinde bulunduran idare ile birey arasında gerçek anlamda bir eşitlik ve denge sağlanması son derece önemlidir. İdare kamunun ihtiyaçlarını giderme amacıyla giriştiği ihalelerde tıpkı ihaleye katılanlar gibi konuyla ilgili mevzuat hükümleriyle bağlıdır. İdarenin bu çerçevede hazırlanan özel hukuk sözleşmelerinde, idare bünyesinde oluşturulmuş bir kurula taraflar arasında doğacak ihtilafı çözümleyecek ve kararı denetlenemeyecek bir son merci yetkisi verilmesi, çözümü taraflardan birinin keyfiyetine bırakmak anlamına gelecektir.
28. Oysa taraflar, ilgili mevzuat hükümlerine ve ihale dökumanına uygun teşekkül edeceği düşüncesi çerçevesinde delil sözleşmesiyle kendilerini bağlamışlardır. Aksinin iddia olunması hâlinde mahkeme bu delilin yasa ve sözleşme hükümlerine uygun oluşturulup oluşturulmadığını denetlemek durumundadır.
29. Nitekim somut uyuşmazlıkta taraflar da muayene sonucu hakkında anlaşmazlık doğması durumunda konunun mahkeme önüne taşınması hâlini mümkün görmüş ve yapılacak yargılamada raporu delil olarak kabul edeceklerini açıkça ifade etmişlerdir.
30. Bu durumda mahkemece hem taraflar arasındaki delil sözleşmesi çerçevesinde oluşturulan delil yukarıda yapılan açıklamalar ışığında denetlenmeli, davacının idarenin sözleşmeyi fesih işleminin haksız, hukuka ve sözleşmeye aykırı olduğu iddiası tartışılmalı ve varılacak neticeye göre hüküm kurulmalıdır.
31. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 20.02.2020 tarihli, 2019/13-43 E., 2020/186 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ve aynı yöne işaret eden bozma kararına uymak gerekirken, hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın salt itiraz muayenesi raporunun kesin olduğu, aksinin iddia edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
33. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 29.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.