
Esas No: 2018/504
Karar No: 2019/235
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/504 Esas 2019/235 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 1058-420
Sanık ...’ın çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından beraatine ilişkin Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.01.2013 tarihli ve 1234-55 sayılı hükümlerin katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih ve 10891-4969 sayı ile;
"Sanıkla arasında dosyaya yansıyan herhangi bir husumet bulunmayan mağdurun aşamalardaki samimi anlatımları, olayın intikal şekli ve tüm dosya içeriğine göre olay günü malzemeci olarak çalışan sanığın, yaz kursuna gelen mağduru "gel seninle aşağıda top şişirip gelelim" diyerek futbol odası olarak kullanılan bodrum kattaki odaya götürüp kapıyı kapattıktan sonra mağdurun yüzüyle boynunu öpüp, kucaklayarak sıktığı ve arkasına geçerek cinsel organını elbise üzerinden mağdurun kalçasına sürttüğü bu şekilde yaklaşık bir dakika kadar eylemini sürdürdükten sonrada mağdurun tuvalet ihtiyacı geldiğini söylemesi üzerine bıraktığı anlaşıldığından, atılı suçlardan mahkûmiyeti yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi B. Aköz; “Sanığın müsnet suçu işlediğine dair, mağdurun soyut ve hiçbir delille desteklenmeyen beyanı dışında mahkûmiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve ceza yargılamasının temel ilkelerinden olan yüz yüze ilkesi gereğince mağduru dinleyen mahkemenin beraat kararında bir isabetsizlik bulunmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluğun mahkûmiyet yönündeki görüşüne katılmıyorum” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yerel Mahkeme ise 07.05.2018 tarih ve 1058-420 sayı ile bozmaya direnerek sanığın ilk hükümler gibi beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2018 tarihli ve 60808 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 23.10.2018 tarih, 7197-6206 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1-Mahkemece davaya katılan olarak kabulüne karar verilen mağdurun babasına yapılan tebligatın geçerli olup olmadığının, bu bağlamda yeniden usulüne uygun tebligat yapılmasının gerekip gerekmediğinin,
2-Tebligat yapılmasına gerek olmadığı sonucuna ulaşılması halinde sanığın aleyhe bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ...’in, kayden 25.12.2001 doğumlu olup suç tarihinde 11 yaşının içinde bulunduğu,
Mağdur ... ve babası ...’in 17.08.2012 tarihli oturumda sanıktan şikâyetçi olup kamu davasına katılma taleplerinin olduğunu belirtmeleri üzerine Yerel Mahkemece aynı tarihte mağdur ve babası ...’in kamu davasına katılan olarak kabullerine karar verildiği,
Katılan ...’in duruşmada “Gödene Mahallesi, ..., B2 No: 12, ..., Toki/KONYA” adresinde ikamet ettiğini beyan ettiği, yerel mahkemece yokluğunda verilen ilk hükmün de bu adreste bizzat kendisine tebliğ edildiği,
Yerel Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada “Kurtuluş Mahallesi, 184. Sokak, No: 17/17, İç Kapı No:2” adresine gönderilen duruşma çağrı kağıdının 04.02.2017 tarihinde adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği,
Yokluğunda verilen kararın ise katılan ...’e “Kurtuluş Mahallesi, 184. Sokak, No: 17/17, İç Kapı No:2” adresine 25.05.2018 tarihinde çıkarılan tebligatın, katılanın adresinden taşınması nedeniyle Yerel Mahkemeye iade edildiği, bunun üzerine katılanın mernis adresi olduğu şerhi düşülerek aynı adrese gönderilen kararın, 11.06.2018 tarihinde Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre mahalle muhtarına teslim edilip katılanın kapısına haber kağıdının yapıştırılması suretiyle tebliğ edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için bu konudaki anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi;
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...",
“Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi ise;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır...” şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
5271 sayılı CMK"nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;
"Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",
“Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;
"(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır" biçiminde düzenlenmiş olup 5271 sayılı CMK"nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanunun 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.
Konumuzla ilgisi bakımından kararların açıklanması ve tebliği ile temyiz talebi ve süresi üzerinde de durulmasında fayda bulunmaktadır.
Temyiz mahkemesince temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmeleri kanuni bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CMK"nın “kanun yollarına başvurma hakkı” başlıklı 260. maddesinin birinci fıkrası ise;
"(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır" şeklindedir.
Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan sonra, işleme muhatap olan kişilere hangi adreste ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun hangi maddeleri dikkate alınarak tebligat yapılacağı, tebliğ saatinde ilgiliye ulaşılamaması hâlinde bir başkasına tebligat yapılıp yapılamayacağı, yapılabileceğinin kabulü hâlinde bu işlemin hangi usul gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiği hususuna gelince;
7201 sayılı Tebligat Kanununun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. maddesinde;
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya iş yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde, muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır. (Canan Ruhi, Ahmet Cemal Ruhi, Tebligat Hukuku, Seçkin Yayınevi, s.82)
Bu bilgiler ışığında önsoruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece yokluğunda verilen kararın katılan ...’e 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10. maddesine göre, öncelikle en son bilinen adresi olan ve katılanın 17.08.2012 tarihli oturumda beyan ettiği “Gödene Mahallesi, ..., B2 No: 12, ..., Toki/KONYA”adresine tebliğe gönderilmesi gerekirken, taşınmış olduğu tespit edilen “Kurtuluş Mahallesi, .......” adresine tebliğe gönderildiği, bu tebligatın katılanın adresinden ayrılması nedeniyle iade edilmesi üzerine de kararın mernis adresi şerhi düşülerek aynı adrese Tebligat Kanunu"na aykırı olarak tebliğ edildiği anlaşıldığından, tebligatın geçerli olmadığı ve usulüne uygun olarak yeniden tebliğ yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla dosyanın, öncelikle gerekçeli kararın, katılan ...’e tebliğ edilmesi için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verilmiş, ulaşılan bu sonuç karşısında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Dosyanın, Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.05.2018 tarihli gerekçeli kararın katılan ...’e tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verilmiştir.