14. Hukuk Dairesi 2019/2248 E. , 2020/3671 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki temliken tescil, 2. kademede tazminat davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 22/01/2019 gün ve 2016/10180 Esas, 2019/668 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde bir kısım davalılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, TMK’nin 724. maddesi uyarınca temliken tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, ... ili, ... ilçesi, 128 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bodrum, zemin ve 1 normal kattan oluşan 3 katlı bina, ot deposu ve ahır olarak kullanılan müştemilatın müvekkili tarafından inşa edildiğini, taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların davacı tarafından yetiştirildiğini, 14 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 50 yıldır davacının kullanımında olduğunu, öncesinde de davacının babası tarafından kullanıldığını, tarım arazisi haline dönüştürme işinin davacı tarafından yapıldığını, davacının iyiniyetli olduğunu, öncesinde kullanıma davalıların itirazının bulunmadığını, 1970 yılında evin temelinin atıldığını, zaman içinde ilk iki katının tamamlandığını, 1995 yılında 3. kat inşa edilirken davalıların evin yapımını engellemek için mahkemeden tedbir talebinde bulunduğunu, taşınmazın tamamının dava konusu edildiğini, Kadastro çalışmaları başlayınca anılan davanın kadastro mahkemesine devredildiğini, ... Kadastro Mahkemesinin 13.07.2009 tarihli 2004/4 Esas, 2009/16 sayılı Kararı ile davalılar adına tescil edilip kararın kesinleştiğini, davacı tarafından dava konusu taşınmaz ile ilgili ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/229 Esas sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, bir kısım davalıların adı geçen davayı kabul ettiklerini belirterek TMK’nin 724. maddesi gereğince mahkemece belirlenecek inşaat, iyileştirme ve yapım işlerine ait toplam maliyet bedelinin arsa değerinden fazla olması halinde arsanın davacı adına temliken tesciline, aksi takdirde 723. madde gereğince belirlenecek tazminatın yapım tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ..., ..., ... ve ... 04.10.2012 tarihli müşterek olarak verdikleri cevap dilekçesinde; ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/16 Esas ve ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/229 Esas sayılı dava dosyasında dava konusu taşınmaz üzerindeki evin davacıya ait olduğunu kabul ettiklerini, davacının dava konusu tazminatı davalılar ... ve..."dan talep etmesi gerektiğini, nizanın davacı ile davalılardan ... ve... arasında meydana geldiğini belirterek kendileri yönünden davanın reddini savunmuşlardır.
Davalılar ... ve ... vekili; ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/229 Esas sayılı dosyasında 128 ada 14 parsel hakkında davacı tarafından açılan tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verildiğini, davacının ... Kadastro Mahkemesinin 2004/4 Esas sayılı dosyasında verilen kararı geçersiz kılmak için işbu davayı açtığını, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/16 Esas sayılı dava dosyasında ... tarafından davacıya karşı müdahalenin men’i ve kal davası açıldığını, davanın derdest olduğunu beyan etmiştir.
Davalılar ... ve ... davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 22.01.2019 tarih 2016/10180 Esas, 2019/668 Karar sayılı ilamı ile "...Davalılar ... ve ..., davacı tarafından açılan ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/229 Esas sayılı dava dosyasındaki ortak beyanlarında “128 ada 14 parselin davacılar İsmail, ... ve ...a ait olduğu, taşınmazda herhangi bir hakları olmadığını, yıllardan beri davacının kullanımında olduğunu” belirtmişlerdir. Mahkemece anılan paylı maliklerin bu beyanları güçlü delil sayılarak temliken tescilin yukarıda belirtilen koşulları araştırılıp temliken tescilin koşulları oluşmadığı takdirde davacının tazminat istemi yönünden mahkemece bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece değinilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Davalılardan ... ve ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
TMK’nin 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nin 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nin 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nin 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nin 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olaya gelince; 12.08.2003 tarihli kadastro tutanağında, dava konusu taşınmazda 1985 tarihinde davacı tarafından 2 katlı ev inşa edildiği, davacının zilyet ve tasarrufunda olduğu, ancak dava konusu olduğundan malikleri mahkemece belirleneceğinden malik hanesinin boş bırakıldığı belirtilmiştir.
... Kadastro Mahkemesinin 13/07/2009 tarih 2004/4 Esas, 2009/16 sayılı Kararı ile 128 Ada 14 No"lu parselin 192/1152 hissesinin ... oğlu ..., 264/1152 hissesinin ... oğlu ..."na, 264/1152 hissesinin ... oğlu ..., 156/1152 hissesinin ... oğlu ..., 69/1152 hissesinin ... oğlu ..., 69/1152 hissesinin ... oğlu ..., 69/1152 hissesinin ... oğlu ..., 69/1152 hissesinin ... oğlu ..."na ait olmak üzere tapuya kayıt ve tesciline, ... tarafından 128 ada 14 nolu parsele yapılan müdahalenin men’ine, 128 ada 14 nolu parsel üzerindeki ..."a ait olan evin kal-i"ne yönelik talepler bakımından görev nedeniyle reddine, üzerindeki ... tarafından inşa edilen evin 128 ada 14 parselin beyanlar hanesinde gösterilmesine dair kararın ... tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 11/05/2010 tarih ve 2010/4102 Esas, 2010/6239 Karar sayılı ilamı ile tarafların tapu kaydının ortak hududunun 154 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ile 128 ada 14 ve 13 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki mahalle yolu olduğunun saptandığı ve davanın açıldığı tarihte çekişmeli yerde ev bulunmadığı, davanın devamı sırasında yapıldığı belirtilerek, hükmün ...’a ait evin tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine ilişkin kısmı çıkarılarak onanmasına karar verilmiş, karar 12.11.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davalıların kal talebi yönünden dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/16 Esas sayılı dava dosyasında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
... Kadastro Mahkemesinin 13/07/2009 tarih 2004/4 Esas, 2009/16 sayılı Kararına yönelik temyiz incelemesinde Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 11/05/2010 tarih ve 2010/4102 Esas, 2010/6239 Karar sayılı ilamında eldeki davanın davacısı tarafından dava konusu taşınmazda inşa edilen yapının muhdesat olarak tapunun beyanlar hanesinde gösterilmeyeceği yönünde karar verilmiştir. Kesinleşen bu karar taraflar açısından bağlayıcıdır.
Davacı tarafından dava konusu taşınmaz ile ilgili ... 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2011/229 Esas sayılı dosyası ile açılan kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptal ve tescil davasında bir kısım davalıların davayı kabul etmelerinin temliken tescil isteminin niteliği gereği hukuki bir sonucu yoktur. Mahkemenin temliken tescil isteminin reddine dair kararı doğru görülmüştür. Davacının temliken tescil talebi yanında tazminat talebi de bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının tazminat istemi yönünden inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken davanın tümden reddi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Açıklanan bu yönler gözetilmeden, verilen mahkeme kararının belirtilen nedenlerle bozulması gerekirken Dairemizin 22.01.2019 tarihli ve 2016/10180 Esas, 2019/668 Karar sayılı ilamında yazılı gerekçeyle bozulması maddi hataya dayalı olduğundan bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Dairemizin 22.01.2019 tarihli ve 2016/10180 Esas, 2019/668 Karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının yatırana iadesine,
15.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.