14. Hukuk Dairesi 2015/2851 E. , 2015/10536 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.11.2010 gününde verilen dilekçe ile miras yoluyla intikal eden işletme hakkına dayalı ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, miras yoluyla intikal eden işletme hakkına dayalı ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi ...."dan intikal eden işletmenin, mirasçılardan davalı ......."un tasarrufunda bulunmasına muvafakat ettiğini ancak elde edilen gelirden kendisine pay verilmediğini, muvafakatnamenin verildiği 12.06.2006 tarihinden dava tarihine kadar payına düşen ecrimisil bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı, intifadan men şartının oluşmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının kabul beyanı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Davalı, yargılama sırasında sözlü olarak davayı kabul edebilir. Bu halde, davalının kabul beyanı duruşma tutanağına yazılır. Tutanağın kabule ilişkin bölümü, davalının önünde okunarak kendisine imza ettirilir. Kabul beyanının davalıya okunduğunun ve ondan sonra imza ettirildiğinin de tutanağa yazılması zorunludur. Bu şekil şartlarına uygun olmayan kabul beyanı geçersizdir.
Davalı, duruşmada mahkemeye vereceği bir dilekçe ile de davayı kabul edebilir. Bu halde, davalının dilekçe ile yaptığı davayı kabulün geçerli olabilmesi için, dilekçedeki kabul beyanının ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesine ve kendisine okunarak imza ettirilmesine gerek yoktur. Böyle bir kabul dilekçesinin mahkemeye verildiğinin tutanağa yazılması yeterlidir.
Davayı kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir (HMK m. 308). Davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı (açık) bir irade beyanı ile olur. Davayı kabulün geçerliliği için bunun davacı ve mahkeme tarafından kabul edilmesine gerek yoktur. Kabul ile dava tamamen veya (kısmı kabulde) kısmen sona erer. Davalı, davanın açılmasından dava hakkında verilen hükmün kesinleşmesine kadar davayı kabul edebilir. Davalı, davacının talep sonucunun tamamını veya bir kısmını kabul edebilir. Davanın kısmen kabulünde, kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir (HMK m. 309/3). Davalının davacının talep sonucunun bir kısmını kabul etmesi halinde, talep sonucunun kabul edilmeyen diğer kısmı hakkındaki uyuşmazlık son bulmuş olmaz. Dava kabul edilmeyen kısmın hakkında devam eder.
Davayı kabul ile dava konusu uyuşmazlık ve bununla dava, esastan sona erer. Kabul, kayıtsız ve şartsız olacağından ( HMK m. 309/4 ), şarta bağlı kabul geçerli değildir.
Somut olayda; davalı vekilinin davayı kabul ettiği gerekçesiyle belirttiği rakam üzerinden davanın kabülüne karar verilmiş ise de davalı vekili 06.03.2013 tarihli celsede alınan beyanında öncelikle intifadan men şartı oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, mahkemece bu şart aranmayacak ise bilirkişinin belirlediği rakam üzerinden karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu durumda davalının kabülünün şartlı olduğu, yasanın kabul yönünden aradığı koşulların oluşmadığı, kaldı ki kabul beyanı olarak düşünülse bile sözlü kabulün yukarıda açıklanan şekil şartlarına da uyulmadığından geçersiz olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu yerin davalı tarafından işletildiği, davalının ve dava dışı mirasçıların .... Noterliğinin 12.06.2006 tarih ....... yevmiye numaralı işletme haklarını davalıya bedelsiz olarak devrettikleri, davacının bu muvafakati karşısında davalının haksız kullanımından bahsedilemeyeceği, davacının muvafakatini geri aldığına dair herhangi bir ihtarın da bulunmadığı dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.11.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.