8. Hukuk Dairesi 2011/3061 E. , 2012/843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.06.2010 gün ve 526/480 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava dilekçesinde satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 110 ada 1, 108 ada 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazların davalı Hazine üzerindeki tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazların sit alanında bulunduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 110 ada 1, 108 ada 2 ve 4 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın sit alanlarının kazanılamayacağından bahisle reddine ilişkin önceki hüküm davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairenin 17.07.2008 tarih, 3416 Esas ve 3986 Karar sayılı ilamıyla özet olarak “....2863 sayılı Kanunda 30.05.2007 tarihinde 5663 sayılı Yasayla yapılan değişiklik çerçevesinde inceleme yapılması, nizalı parsellerin zemininde kazanıma engel kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığının tespiti,....” gereğine işaretle bozulmuştu. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan 01.04.2010 tarihli keşfe bağlı arkeolog bilirkişi Çilem Uygun tarafından düzenlenen 15.04.2010 havale tarihli raporda; dava konusu taşınmazların üçüncü derece doğal ve arkeolojik sit alanı içinde kaldığı, üzerinde birinci grup olarak tescil ve ilan edilmesi gereken kültür varlığının bulunmadığı, birinci derece doğal sit alanı olarak belirlenen Kelebekler Vadisine 108 ada 2 parselin 1200 m, 108 ada 4 parselin 1125 m ve 110 ada 1 parselin 1150 m mesafede bulunduğu, Babadağ"ın eteklerindeki Devrent Boğazından doğan Sarp Deresinin yardığı 1500 metre uzunluğundaki vadinin kuzey ve güneyde 350 metre yüksekliğinde Gökdemir kaya duvarlarıyla sınırlandığı, karstik dik duvarların ortasında yetişen endemik bitkileriyle Mayıs ve Ekim aylarında yoğunlaşan Kaplan Kelebeğinin Kelebekler Vadisinin birinci derecede doğal sit alanı niteliğiyle tescillenmesini sağlayan özgün nitelik olduğu, bu bağlamda dava konusu parsellerin de mevcut jeolojik yapıyı ve florayı koruma amaçlı olarak üçüncü derecede sit alanı olarak değerlendirildiği, yüzeyde gözle görünür taşınır ve taşınmaz kültür varlığına rastlanmadığı, dava konusu parsellerin bulunduğu alandaki kullanım haklarının 2863 sayılı Yasanın 658 numaralı ilke kararında belirtilen esaslar çerçevesinde olması gerektiği, aynı Yasanın 728 numaralı ilke kararları dışında gerçekleştirilecek her türlü fiziki müdahalenin doğal yapıya zarar verebileceği belirtilmiştir.
2863 sayılı Kanunun 3. maddesinin Tanımlar başlıklı (a) bendinin ikinci fıkrasına göre; tabiat varlıkları “...ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” Dava konusu taşınmazlara yakın Kelebekler Vadisi ve bu bölgede yaşayan Kaplan Kelebeği de bu anlamda tabiat varlığıdır. Yine aynı Kanunun 5. maddesine göre; tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir. 2863 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasındaki örneklemeden hareketle dava konusu taşınmazları çevresiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp aynı kapsamda değerlendirmek mümkündür. O halde, 2863 sayılı Kanunda 22.05.2007 tarihinde 5663 sayılı Kanunla yapılan değişiklik mutlak manada birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarıyla birinci ve ikinci derece arkeolojik alanların dışındaki taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılacağı anlamına gelmez.
Dosya içeriğine, Kültür Bakanlığının değişik tarihli yazılarına, Dairemizin bozma ilamından önceki bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmazlara yakın mesafede bulunan Kelebekler Vadisi ülkemizin jeolojik ve doğal peyzajında ender görülebilen bir yapı özelliğine sahiptir. Bu vadi olağanüstü yapısı gereği çeşitli ve zengin bitki ve hayvan türleri için süreç içinde başka yerlerde görülmeyen eşsiz bir yaşama alanı oluşturmaktadır. Vadi, yeryüzünde Rodos Adası dışında Kaplan Kelebeğinin son ve tek yaşama alanıdır. Çevresindeki arazi parçalarının da içinde bulunduğu bölge ekolojik zenginliğinin yanında son derece önemli peyzaj değere sahiptir. Kelebekler Vadisini de içine alan bu bölgede Uluslararası Doğayı Koruma Birliğince tanımlanan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri yaşamaktadır. Bu tür kültür ve tabiat varlıklarını barındıran alanlara verilen tahribatın hiçbir zaman geri dönüşü olmayacağından, söz konusu alanlardaki taşınmazlar tek tek değil çevresiyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip korunarak bir sonraki kuşaklara devredilmelidir. Bu açıklamalara göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Her ne kadar davacı yanın tutunduğu vergi kayıtlarının dava konusu taşınmazları kapsadığı belirtilmiş ise de, Yargıtay"ın ve Dairemizin kararlılık gösteren uygulamalarına göre, vergi kaydı mülkiyet belgesi olmayıp, tek başına mülkiyetin varlığını kanıtlamaz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,16.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.