Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/346
Karar No: 2019/221

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/346 Esas 2019/221 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/346 E.  ,  2019/221 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 20. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 134-21

    Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ..."in, TCK"nın 188/3, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 14 yıl hapis ve 100.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, müsadereye ve mahsuba, sanık ... hakkında ayrıca TCK"nın 58. maddesi uyarınca hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.01.2015 tarihli ve 134-21 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 05.11.2015 tarih ve 15255-4746 sayı ile;
    "...Olay tutanağının içeriğine göre; sanıkların haklarında uyuşturucu satışı yapacakları yönünde bilgi edinilmesi üzerine yapılan iletişimin tespitinden sonra sanık ..."nin içerisinde bulunduğu aracın durdurulduğu ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 23.09.2013 ve 2013/1253 D. iş sayılı önleme araması kararına istinaden yapılan aramada ..... plakalı kamyonun kasa kısmında dört ayrı gizli bölme içerisinde net 117404 gram esrar ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
    Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 2013/610-2014/512, 2013/841-2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda arama kararı alınmadan önleme arama kararına dayanılarak arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu "hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş" olacağından, ikrar bulunsa bile Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.
    27.09.2013 tarihli olayda suç konusu esrarın ele geçirildiği araçta CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde "adli arama kararı veya yazılı adli arama emri" alınmadan, yapılan hukuka aykırı arama sonucu ele geçirilen uyuşturucu maddelerin, sanıklar hakkında "uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan" açılan kamu davasında, "suçun maddi konusu" ve "suçun delili" olarak hükme esas alınamayacağı ve bu eylemler hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.01.2016 tarih ve 198034 sayı ile;
    "...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık; somut olayda araç aramasında ele geçirilen suç konusu, 23.10.2013 tarihli uzmanlık raporuna göre net 117404 gram esrar elde edilebilecek nitelikte net 335440 gram kenevir bitkisinin, hukuka aykırı yöntemle elde edilip edilmediği, buna bağlı olarak hükme esas alınıp alınmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
    27.09.2013 tarihli "Olay, fiziki takip, arama, yakalama ve el koyma" tutanağı ile dosya içeriğine göre somut olay şu şekilde meydana gelmiştir. Sanık ..."in Diyarbakır ilçelerinden temin edeceği yüklü miktarda uyuşturucu esrar maddesini batı illerine sevk edeceği istihbari bilgisine ulaşılması üzerine, bu sanığın ve bu sanıkla irtibatlı olduğu düşünülen diğer sanıklar ..., ... ve ... hakkında mahkeme kararları ile iletişimin tesbitine başlanıldığı, teknik takip sırasında 25.09.2013 tarihinde sanıklar ... ve ..."in Diyarbakır iline gelecekleri değerlendirilip, kollukça yapılan çalışmalarda ..... plaka sayılı araç ile bu iki sanığın Diyarbakır iline giriş yaptığı tespit edilmiştir. Teknik takip sonucu diğer sanıklar ... ve ..."in de 25.09.2013 tarihinde Diyarbakır iline geldikleri ve sanıklar ..., ... ile ..."in 26.09.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında uyuşturucu sevkiyatını yapmak için Silvan yolundan hareket edecekleri değerlendirilmiş olduğundan, Silvan yolunda kollukça çalışmalara başlanılmıştır. Saat 23.05 sıralarında ..... plaka sayılı kamyonun Silvan Yolu 450 Evler kavşağından Bölge Trafik Denetleme İstasyonu istika.....e seyir halinde olduğu görülerek fiziki takip altına alınmış, bu takip sırasında bu aracın eski Hani yolu üzerinde Sarıca yol ayrımından yaklaşık 300 metre içeriye girdiği, kısa bir süre bekledikten sonra tekrar eski Hani yolu üzerine çıkarak il merkezine doğru devam ettiği, bu esnada içerisinde sanık ..."in olduğu teknik takip ile değerlendirilen .....plaka sayılı araç Sarıca yol ayrımını geçerek il merkezine doğru devam ettiği, ..... plaka sayılı kamyon ile aralarındaki mesafeyi koruyarak senkronize bir şekilde il merkezine doğru devam ettikleri, ..... plaka sayılı kamyon Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala yolun sağ tarafında bulunan stabilize yoldan içeri girerek devam ettiği, yaklaşık 500 metre sonra yolun kenarında park ederek beklemeye geçtiğinin anlaşılması üzerine, saat 03.20 sıralarında kamyonun yanına gelinerek bu kamyonun sürücüsünün sanık ... olduğu görülmüş ve Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1253 değişik iş nolu önleme araması kararına istinaden ..... plaka sayılı kamyonda yapılan aramada, kamyonun kasa kısmının zemininden 30 santimetre yüksekliğinde demir tabaka sac ile tamamen kapatıldığı, kamyon kasasının orijinal alt taban ile sonradan 30 santimetre yüksekliğinde sacla kapatılan tabana dört eşit bölmenin yerleştirildiği, bu bölmelerin arka kapak açıldığında görünmemesi için sac profil ile kapatıldığı, dört ayrı bölme içerisine şeffaf naylon jelatine sarılı 93 adet paket şeklinde toplam net 335440 gram kenevir bitkisinin konulmuş olduğu görülerek bu maddelere el konulmuştur. Daha sonra da .....plaka sayılı öncü araç Şanlıurfa yolu Polis Lojmanları önünde durdurularak, araçta bulunan sanıklar ... ve ... de yakalanmıştır.
    Ceza muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
    Ceza muhakemesi hukukumuz "delil serbestliği" ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanımıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur. Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağında şüphe yoktur. Ancak, somut olayda PVSK"ya göre suçların işlenmesinin önlenmesi ve tehlikelerin önlenmesi hususlarında da görevli olan ve elinde mahkeme tarafından verilmiş bir önleme araması kararı bulunan kolluk görevlilerinin, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermesi ve CMK"nın 116-117 ve 119. maddelerine uygun "adli arama" kararı alması gerekli midir? Bir başka deyişle Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi"nin sözü edilen bozma ilamında belirtilen, somut olayda "adli arama kararı veya yazılı adli arama emri" alınması gerekli olduğundan, önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucu elde edilen suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddeler, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olup hükme esas alınmaması gerekir şeklindeki gerekçe yerinde midir?
    Aşağıda arzetmeye çalıştığımız nedenlerle suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddelerin, hukuka uygun yöntemlerle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
    1- Suç konusu uyuşturucu maddeler Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 2013/1253 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden yapılan araç aramasında ele geçirilmiştir. Görevlilerin yol kenarında saat 03.20 sıralarında park etmiş olduğunu fiziki takip sonucu anladıkları suç konusu maddelerin bulunduğu aracı "adli arama" kararı olmadan sözü edilen önleme araması kararına istinaden aramalarında ve bunun sonucunda suç konusu uyuşturucu maddeleri ele geçirmelerinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmektedir. Kaldı ki, kolluğun bir arama emri veya kararı gerekmeden arama yapabileceği haller de bulunmaktadır. Bunlar, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin karar alınmadan yapılacak arama başlıklı 8, 9, 25 ve 27. maddelerinde sayılmıştır.
    "...Suç üstü halinde yapılan aramalarda, ...suç işlenen yerlerde delillerin aranması, bulunması, el konulması için.. , ..5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 24. maddesindeki kanunun hükmü ve amirin emrini yerine getirme, 25. maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hali ve 26. maddesindeki hakkın kullanılması ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri halinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için, hakim veya savcı kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır.
    5271 sayılı CMK"nın m.2/1-j. bendi; suçüstü halini, o sırada işlenmekte olan suçla sınırlı tutmamıstır; ayrıca suçüstü sayılan halleri de tanımlamıstır. Bu maddeye göre suçüstü hali; işlenmekte olan suç yanında, henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra takip edilen veya suçun az önce işlendiğine dair eşya ya da delille yakalanan kimsenin işlediği suçu da içermektedir. CMK. md. 90/1-2. ile md. 2/1 - (j) bendi birlikte değerlendirildiğinde, bu gibi hallerde herhangi bir kişi veya makamın yazılı emrine gerek bulunmamaktadır.
    Nitekim bozma kararına konu somut olayda, kolluk görevlileri suç konusu maddelerin araçla nakledildiğini fiziki takip ile tesbit edip bu aracın bulunduğu yere saat 03.20 sıralarında gelip araçta arama yaparak uyuşturucu maddeleri ele geçirmiştir. Bu haliyle araç sürücüsü sanık ..."in suçüstü yakalandığı ve kullandığı araçta yapılan aramanın da suçüstü hükümlerine göre yapıldığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Artık suçüstü halinin bulunduğu ve sanıkların suç delillerini yok etmeleri söz konusu olabileceğinden, suç delillerinin görevliler tarafından tesbit edilip sanıkların yakalanmasından sonra, 27.09.2013 tarihli "Olay, fiziki takip, arama, yakalama ve el koyma" tutanağında da belirtildiği üzere, kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısına bilgi vermişlerdir. El koyma işlemi de 27.09.2013 tarihinde yetkili ve görevli hakim tarafından onaylanmıştır. Bu nedenle yapılan işlem hukuka uygundur. Elde edilen kanıtların hükümde değerlendirilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
    2- Somut olayın anlatımı sırasında belirtildiği üzere, kolluk görevlilerinin fiziki takip ile suç konusu maddelerin taşındığı aracın yol kenarında saat 03.20 sıralarında bulunduğunu tesbit etmişlerdir. Bu zamanda adli arama kararı alınması mümkün görülmemekte ve sanıkların suç konusu maddeleri kaçırması tehlikesi ile suçüstü hali bulunmaktadır. Bu itibarla ellerinde önleme araması kararı da bulunan görevlilerin, bu karara istinaden arama yapmaları hukuka uygun olarak düşünülmektedir.
    3- Arama işlemi, sanıkların konutları veya işyerleri gibi kamuya kapalı yerde değil de, kamuya açık herkesin gelip geçtiği yolda kolluğun şüphelendiği araçta yapılmış olup, sözkonusu aramanın hukuka aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
    4- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de "İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyelin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz" (Chalkley/ Birleşik Krallık [kk] B.No: 6383/100, 26.09.2002) ve "Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir" (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
    Bu kararlar ışığında somut olaya baktığımızda; suç konusu uyuşturucu maddelerin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı yöntemlerle elde edilmediği ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk ve şüphe bulunmadığı dikkate alındığında, hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
    5- Somut olayda önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucunda ele geçen suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka uygun olarak elde edildiği değerlendirilmiştir. Kaldı ki, aksi halin kabulü halinde dahi, önleme araması kararı da olsa sonuçta bir mahkeme kararı ile arama yapıldığı gözönünde bulundurulduğunda, bu arama sonucu elde edilen delillerin "mutlak hukuka aykırı delil" niteliğinde görülmeyip, "nisbi hukuka aykırı delil" olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu düşünülmektedir. Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun ve Anayasa Mahkemesi"nin bazı kararlarında, nisbi hukuka aykırı delillerin bazı şartların varlığı halinde hükme esas alınmalarında isabetsizlik görülmemiştir.
    Örnek olarak; CGK, 26.06.2007 tarih ve 2007/147, 2007/159 sayılı kararında; aramanın hukuka aykırı olduğu kabul edilmiş ancak delil yasaklarına ilişkin olarak öğretideki "mutlak delil yasakları" ve "nisbi delil yasakları" ayırımından hareketle, somut olaylarda, sanıkların arama kararı ve işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, sırf arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması, sonuca etkili olmayan "şeklî-nisbî hukuka aykırılık" olarak değerlendirilmiştir.
    Anayasa Mahkemesi de 15.04.2015 tarih ve 2013/2392 başvuru numaralı kararında; başvurucunun konutunda icra edilen arama işlemi sırasında bulundurulması gereken kişilerden birinin eksik olmasının yol açtığı, arama işleminin ve arama sonucunda elde edilen delillerin güvenilirliğini şüpheye düşüren somut bir durum veya risk tesbit edilemediği gibi başvurucu tarafından da bu kapsamda herhangi bir itiraz ve somut iddia ileri sürülmediğini, dolayısıyla arama sırasında her ne kadar ihtiyar heyeti azalarından veya komşularından bir kişinin eksik bulundurulmuş olması bir kanuna aykırılık teşkil etmekte ise de, delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığını belirttikten sonra, arama işlemindeki sözkonusu eksikliğin, elde edilen delillerin güvenilirliğine zarar vermediğinin ve dolayısıyla bu deliller esas alınarak mahkumiyetle sonuçlanan yargılamanın adilliğini zedelemediğinin kabulü gerekir diyerek, adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
    Somut olayda da, sanıkların arama kararı ve arama işleminin içeriğine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolaysıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
    6- 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b maddesinde; "Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça gösterilir." denilmek suretiyle, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir.
    Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi"nin bozma ilamında belirtildiği gibi yapılan arama işleminin hukuka aykırı olduğu kabul edilse dahi, sanıkların arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, aşamalardaki savunmaları, ihbar tutanakları, iletişimin tesbiti tutanakları, fiziki takip tutanakları, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı ve araca zulalanmış olarak nakledilmesi, hükümlerin münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle, somut olayda sanıkların araçla naklederken ele geçirilen suç konusu net 117404 gram esrar elde edilebilecek nitelikte net 335440 gram kenevir bitkisinin, hukuka uygun yöntemle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; hukuka aykırı yöntemle elde edildiği kabul edilse dahi, bu delilin "nisbi hukuka aykırı delil" niteliğinde olduğu ve sanıkların arama kararı ile arama işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolayısıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı; suç konusu uyuşturucu maddelerin "mutlak hukuka aykırı delil" niteliğinde görülmeleri halinde bile, sanıkların arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, aşamalardaki savunmaları, ihbar tutanakları, iletişimin tesbiti tutanakları, fiziki takip tutanakları, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı ve araca zulalanmış olarak nakledilmesi, hükümlerin münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi"nin bozma gerekçesi yerinde olmadığından, Yerel Mahkeme kararının sanıklar Mehemet Han Sever, ... ve ... hakkındaki kısmının düzeltilerek onanması, sanık ... hakkındaki kısmının ise 08.07.2015 tarihli tebliğnamemizdeki sanığın savunma hakkının kısıtlanması ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü"nce suça konu uyuşturucu maddelerden alınan şahit numunelerin de müsaderesine karar verilmemesi şeklindeki gerekçelerle bozulması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince 27.01.2016 tarih ve 32-373 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, beklerken görülen ve görevlilerce müdahale edilen, içerisinde suça konu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği kamyona ilk müdahalenin yapıldığı yer ile aramanın yapıldığı yerin Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1253 değişik iş sayılı önleme araması kararı kapsamında kalıp kalmadığı hususunda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce uyuşturucu ticareti yapan şahıs ve organizasyonlarla ilgili olarak yapılan istihbarat çalışmalarında; ... (TC no: 20455794...) isimli şahsın temin edeceği yüklü miktardaki esrarı batı illerine sevk edeceği bilgisinin elde edildiği, başlatılan soruşturma kapsamında adı geçenin kullandığı 0538 826 82 35 ve 0532 171 09 67 GSM hatları hakkında Diyarbakır 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.09.2013 tarihli ve 2013/265 sayılı kararı uyarınca iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi çalışmalarına başlanıldığı,
    Bu çalışmalar sırasında tespit edilen görüşme içeriklerinden, sanık ..."ın uyuşturucu madde ticareti ile ilgili olarak ... (TC no: 67450252...), .....(TC no: 33175369...), ... (TC no: 41245096...), ... (TC no: 69901166...) ve..... (TC no: 26050607...) isimli şahıslarla irtibatlı olup birlikte hareket ettiklerinin değerlendirilmesi nedeniyle adı geçen şahıslar hakkında Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2013/279, 25.09.2013 tarihli ve 2013/282-283, 26.09.2013 tarihli ve 2013/284 sayılı kararları gereğince iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi çalışmalarına devam edildiği,
    Yürütülen soruşturma kapsamında, ..., .....ve “Dayı” lakaplı ... hakkında Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 24.09.2013 tarihli ve 2013/278 ve 280 sayılı kararlarına istinaden CMK"nın 140. maddesi uyarınca teknik araçla izleme kararlarının alındığı,
    Devam eden çalışmalarda, Adana ilinde bulunan sanıklar ...... ve ......"nin uyuşturucu maddenin sevkiyatı ile ilgili olarak 25.09.2013 tarihinde Diyarbakır"a geleceklerinin değerlendirilmesi üzerine, aynı gün saat 12.20 sıralarında Şanlıurfa yolu üzerinde uygulama noktası oluşturularak adı geçenlerin beklenilmesine başlanıldığı, saat 12.35 sıralarında uygulama noktasına gelen ..... plaka sayılı, ..... marka kamyonun durdurulduğu, yapılan kimlik tespitinde araç sürücüsünün sanık ..., sağ yolcu koltuğunda sanık ..."ın olduğunun tespit edildiği, adı geçenlerin söz konusu kamyon ile uyuşturucu madde nakletmek için Diyarbakır"a geldiklerinin değerlendirildiği, yapılan kontrolün ardından söz konusu aracın saat 13.00 sıralarında uygulama noktasından ayrılıp il merkezine doğru hareket ettiği,
    Tespit edilen görüşme içeriklerinden, Adana"dan Diyarbakır"a gelen sanıklar ...... ile ......"nin uyuşturucu maddenin nakli konusunda aynı gün sanıklar ..... ve ..... ile Diyarbakır ili merkezinde görüşmelerinin ardından, sanıklardan ....., ..... ve ......"ın cep telefonlarını kapatıp Lice ilçesi civarında tekrar açtıkları, adı geçenlerin burada sanık ... Şirin ile uyuşturucu madde ticaretine ilişkin olarak bir araya geldikleri, daha sonra sanıklar ....., ..... ve ......"ın Diyarbakır il merkezine geldiklerinin tespit edildiği,
    Devam eden teknik takip çalışmalarında, sanıklar ....., ...... ve ......"ın uyuşturucu maddenin sevkiyatını gerçekleştirmek amacıyla 26.09.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında Silvan yoluna hareket edeceklerinin değerlendirilmesi üzerine Silvan yolu üzerinde çalışmalara başlanıldığı, saat 23.05 sıralarında Silvan yolu 450 Evler Kavşağından Bölge Trafik Denetleme İstasyonu istika.....e doğru seyir hâlinde olan ..... plaka sayılı kamyonun görülüp fiziki takibe alındığı, söz konusu aracın Silvan yolundan eski Hani yolu güzergâhına girip Büyükkadı, Soğanlı ve Büyükakören Köylerini geçtikten sonra Soylu Köyü yönüne girdiğinin görüldüğü, operasyonun güvenliği açısından fiziki takibe son verilerek eski Hani yolu üzerinde aracın geri dönüşünün beklenilmeye başlanıldığı, 27.09.2013 tarihinde saat 02.30 sıralarında bahsi geçen kamyonun eski Hani yolu üzerinde Küçükakören mevkisinden Diyarbakır"a doğru seyir hâlinde olduğu görülüp tekrar takibe alındığı, takip sırasında eski Hani yolu üzeri İkikuyu Köyü mevkisinden .....plaka sayılı Dacia Duster marka aracın Diyarbakır"a doğru hızlı bir şekilde hareket hâlinde olduğunun görülmesi üzerine sanık ..."ın bu araçta olabileceği değerlendirilip bahsi geçen aracın da fiziki takibine başlanıldığı,
    ..... plaka sayılı kamyonun eski Hani yolu üzerinden Sarıca yol ayrımından yaklaşık 300 metre içeri girip, kısa bir süre beklemesinin ardından tekrar eski Hani yolu üzerine çıkarak Diyarbakır"a doğru hareket ettiğinin, bu esnada .....plaka sayılı otomobilin Sarıca yol ayrımını geçip ..... plaka sayılı kamyon ile aralarındaki mesafeyi koruyarak senkronize şekilde Diyarbakır yönüne devam ettiklerinin görüldüğü, bir süre sonra kamyonun Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala sağda bulunan stablize yola girip yaklaşık 500 metre kadar sonra park ederek beklemeye başladığı, otomobilin ise Silvan yolundan Diyarbakır"a devam ettiğinin görüldüğü, otomobilde bulunan şahısların yol güzergâhında bulunabilecek uygulama noktalarını, beklemekte olan kamyondaki şahıslara bildirmek için yoluna devam ettiğinin değerlendirilmesi üzerine, Silvan yolu Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasının geçici olarak kaldırıldığı, söz konusu otomobilin geçiş yapmasının ardından tekrardan uygulama noktası oluşturularak çalışmalara devam edildiği, ancak park hâlindeki kamyonun beklemeye devam etmesi nedeniyle fiziki takibin fark edildiğini değerlendiren görevlilerin, operasyon kararı alıp saat 03.20 sıralarında söz konusu kamyonun beklemekte olduğu yere gittikleri, kamyonda bulunduğu görülen şahsın yapılan kimlik tespitinde sanık ... olduğunun tespit edildiği, ardından sanık ... ile kamyonun bulunduğu yerden alınıp Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasına götürüldükleri, burada Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin önleme arama kararına istinaden, narkotik arama köpekleri Dante ve Pink marifetiyle yapılan aramada, köpeklerin kamyonun kasa kısmına tepki vermeleri üzerine kasanın arka kapağı açıldığında zeminin 30 cm yüksekliğindeki demir tabaka ile kapatıldığı, kasanın orijinal alt tabanı ile sonradan yükseltilen taban arasında dört eşit bölme bulunduğu, bölmelerin arka kapak açıldığında görülmemesi için sac profil ile kapatıldığı görülüp söz konusu gizli bölmeler açıldığında (93) paket hâlinde daralı ağırlıkları toplamı 374,250 kg gelen suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, arama işlemine saat 03.30 sıralarında son verildiği,
    Devam eden teknik takip çalışmalarında, .....plaka sayılı araçta bulunan sanıklar ..... ve ......"ın Şanlıurfa yolu Çöl Güzeli mevkisinde bekledikleri, yaklaşık 10 dakika kadar sonra il merkezine doğru hareket edip Şanlıurfa yolundan Elazığ yolunu takiben Seyrantepe istika.....e devam ettikleri, Seyrantepe Kavşağından Şanlıurfa yolunu takiben Polis Lojmanları yönüne döndüklerinin anlaşılması üzerine, saat 03.50 sıralarında söz konusu aracın Polis Lojmanları önünde görevlilerce durdurulduğu, yapılan kimlik tespitlerinde araç sürücüsünün sanık ..., arka koltukta ise sanık ..."ın bulunduğunun tespit edilerek yakalandıkları, organizasyon içinde yer alan diğer sanık ..."in de saat 12.00 sıralarında ika.....de yakalandığı,
    Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarınca düzenlenen 23.10.2013 tarihli rapora göre; net ağırlığı 335.440 kilogram gelen yeşil renkli tohumlu bitki parçalarından 117.404 kilogram esrar elde edilebileceği,
    Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 1253 değişik iş sayılı önleme araması kararının, Diyarbakır il merkezi polis sorumluluk bölgesinde ve şehrin giriş ve çıkışlarında şüpheli araçlar ile kişiler üzerinde 23.09.2013 tarihi 17.00"dan 30.09.2013 tarihi 17.00"a kadar il merkezi genelinde arama yapılmasına ilişkin olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık ...; sanıklar Mehmet Şirin, ... ve Sevgan Ateş"i tanıdığını, .....plaka sayılı aracın sanık ... Şirin"in damadı olarak bildiği Diyadin isimli şahısa ait olduğunu, bu şahsın gerçek isminin Okan olup olmadığını bilmediğini, sanık ... Şirin"e sattığı aracın parasını alamayınca damadı olan Diyadin ile telefonda görüştüğünü, bu şahsın kayınpederinin borcunu ödeyeceğini, İstanbul"da olduğunu, kendisi gelene kadar Diyarbakır"da bulunan arabasını alabileceğini söylemesi üzerine şahsın aracını alıp kullanmaya başladığını, kendisine okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, sanıklar Mehmet Şirin ve ..... ile Diyadin"le olan görüşmelerin sattığı aracın alım satım bedelinin ödenmesine, sanık Sevgan ile olan görüşmelerinin ise satın alacağı hayvanların nakline ilişkin olduğunu, yakalanan uyuşturucu madde ile ilgisinin olmadığını, uyuşturucu madde yakalanan aracı kullanan sanık ..."yi tanımadığını, bu araca öncülük yapmadığını,
    Sanık ...; sanık ..."ı tanıdığını, hayvancılık yaparak geçimini sağladığını, uyuşturucu madde kullanmadığını ve ticareti yapmadığını, .....ve ..... plaka sayılı araçların kimlere ait olduğunu bilmediğini, olay günü sanık ..."ı telefonla arayarak Araştırma Hastanesinin yanında olduğunu söyleyip kendisine almasını istediğini, sanık ..."ın beyaz bir taksiyle gelip kendisine aldığını, bir kahvede çay içtikten sonra eve giderken polislerin kendilerini çevirdiklerini, 0536 662 14 41 numaralı telefonun kendisine ait olduğunu, okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, sanıklar Okan ve ....."i tanımadığını ve bu şahıslarla telefon görüşmesi yapmadığını, sanık ... ile olan görüşmelerinin yaklaşan kurban bayramı nedeniyle hayvan temin edilmesine, sanık ... ile olan görüşmelerinin ise hayvanların nakline ilişkin olduğunu, uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, böyle bir suça iştirak etmediğini, uyuşturucu madde yakalanan araca sanık ... ile birlikte öncülük yapmadığını,
    Sanık ...; uyuşturucu madde kullanmadığını ve satmadığını, sanık ..."ı hayvanlarını taşıması nedeniyle borcu olduğundan dolayı tanıdığını, kendisine sorulan diğer şahısları ise tanımadığını, ..... plaka sayılı aracın amcası Hüseyin Baren"e ait olup şirket adına kayıtlı olduğunu, alacağını tahsil etmek amacıyla sanık ..."ı aradığını, "Diyarbakır"dayım, gel paranı al" demesi üzerine Diyarbakır"a geldiğini, sanık ..."ı bulamayınca Dağkapı civarında gezerken açık kimlik bilgilerini bilmediği Şeyhmus isimli şahıs ile karşılaştığını, durumunu anlatıp paraya sıkışık olduğunu söylediğini, bunun üzerine Şeyhmus"un "Sana 10.000 TL veririm. Prestige, Pine marka kaçak sigara taşıyacaksın, malı Siverek"e götüreceksin, ben malı orada teslim alacağım, sana paranı orada vereceğim" dediğini, birlikte Lice"ye doğru hareket ettiklerini, bir tesiste durduktan sonra Şeyhmus isimli şahsın arabayı alıp götürdüğünü, bir süre sonra gelip arabayı bıraktığını, daha sonra Siverek"e doğru hareket ettiğini, yolda polislerin kendisini yakaladığını, arama sonrasında araçta uyuşturucu olduğunu öğrendiğini, 0543 628 13 21 ve 0542 621 58 23 numaralı telefonları kullandığını, sanık Sevgan ile olan telefon görüşmelerinin alacağının tahsiline ilişkin olduğunu, mahkemede farklı olarak; sanık ..."ın kendisine sigara yüklemeye gideceğini, bir aracı takip etmesini söylediğini, takip ettiği aracın plakasını hatırlamadığını, Lice"de Fis ovasında civarında bir petrol istasyonuna kadar gittiklerini, burada yanına gelen bir kişinin sigaraları yükleyeceğini söyleyip kamyonu alarak gittiğini, yaklaşık 1,5 saat sonra geri getirdiğini, yolda gelirken görevlilerin kendisini yakaladıklarını, yolda gelirken önünde veya arkasında herhangi bir araç görmediğini,
    Sanık ...; suçlamayı kabul etmediğini, uyuşturucu madde kullanmadığını ve ticareti yapmadığını, ..... ve .....plaka sayılı araçların kimlere ait olduğunu bilmediğini, sanıklar ...... ve Sevgan"ı tanımadığını, sanıklar Mehmet Şirin, ..... ve Okan"ı ise tanıdığını, 0532 554 23 88 ve 0538 547 14 32 numaralı GSM hatlarını kullandığını, kendisine okunan telefon görüşmelerinin bir kısmını hatırlamadığını, görüşmeleri kendisinin yapmamış olabileceğini, hatırladığı görüşmelerin ise uyuşturucu madde ticareti ile ilişkili olmadığını, kefil olduğu bir alacak verecek meselesine ilişkin olduğunu,
    Savunmuşlardır.
    Uyuşmazlık konularının isabetli bir biçimde çözümlenmesi için "arama" tedbirinin hukuki niteliği ile bu tedbire hâkim olan genel ilkelere değindikten sonra konuya ilişkin anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
    A- Genel Olarak Koruma Tedbiri:
    Ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararın kâğıt üzerinde kalmamasını ve muhakeme masraflarının karşılanmasını sağlamak amacıyla, kural olarak ceza muhakemesinde karar verme yetkisini haiz olan yetkililer tarafından, gecikmede sakınca bulunan durumlarda geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren kanuni çarelere "koruma tedbiri" denir. (Bahri Öztürk, Behiye Eker Kazancı, Sesim Soyer Güleç, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin, 2013, 1. Bası, s.1)
    Koruma tedbirleri genel itibarıyla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanununun Birinci Kitabının Dördüncü Kısmı “Koruma Tedbirleri” başlığını taşımakta olup arama ve yakalama tedbirine de bu kısımda yer verilmiştir. Kanunun bu açık düzenlemesine göre arama ve yakalama birer koruma tedbiridir.
    Koruma tedbirleriyle çoğu zaman henüz gerçekten bir suçun işlenip işlenmediği ya da işleme muhatap olan şüpheli tarafından işlendiği yargı kararı ile sabit olmadığı hâlde, gecikmesinde sakınca bulunmasından dolayı görünüşte haklılıkla yetinilerek gerek şüphelinin gerekse şüpheli statüsünde olmayan üçüncü kişilerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale edilmektedir. Bu nedenle koruma tedbirlerine ölçülü bir şekilde, görünüşte haklı olan ve gecikmesinde sakınca ya da tehlike bulunan hâllerde başvurulmalıdır.
    Yakalama ve tutuklamanın esasları, Anayasamızın 19. maddesinde “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlığı ile;
    "Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
    Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
    Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
    Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir…” şeklinde düzenlenmiştir.
    Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 2. maddesinde ise suçüstünün tanımına yer verilmiş, koruma tedbirleri başlığı altında aynı Kanun"un 90. maddesinde yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemler düzenlenmiştir.
    "Madde 2: …j) Suçüstü:
    1. İşlenmekte olan suçu,
    2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
    3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin işlediği suçu…ifade eder"
    Maddedeki tanım doğrultusunda; örneğin failin mağduru bıçaklaması durumunda CMK"nın 2/j-1; failin mağduru bıçakladıktan sonra takip üzerine yakalanması durumunda CMK"nın 2/j-2; failin bıçaklama eyleminden hemen sonra elinde kanlı bıçakla yakalanması durumunda ise CMK"nın 2/j-3 maddesindeki suçüstü hâlleri söz konusu olacaktır.
    "Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemler
    Madde 90: (1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
    a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.
    b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
    (2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.
    (3) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malûllük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
    (4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir.
    (5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır.
    (6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir" şeklindedir. Madde gereğince; kişiye bir suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçmasının önlenmesi veya kimliğinin hemen belirlenmesinin mümkün olmaması hâllerinde herkesin geçici olarak yakalama yetkisi bulunmaktadır. Kolluk görevlileri, hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine ulaşma imkânlarının bulunmaması durumunda yakalama yetkisine sahiptirler. Kolluk, yakaladığı kişinin kaçmasını, kendisine ya da başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri almalı, hemen Cumhuriyet savcısına haber vermeli ve emirleri doğrultusunda işlem yapmalıdır.
    2559 sayılı PVSK"nın 13. maddesinde de polise, suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri yakalama yetkisi verilmiştir.
    PVSK"nın suç tarihinde yürürlükte bulunan 13. maddesi;
    "Polis,
    A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,
    B) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veya tutuklama kararı bulunanları,
    C) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanları veya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ile başkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,
    D) Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren ya da haklarında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınanları,
    E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,
    F) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve bu Kanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla, toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri,
    G) Haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen küçükleri,
    Yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar.
    Yakalanması belirli bir usule bağlanmış kişilerle ilgili kanun hükümleri saklıdır.
    Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde her türlü tedbir alınabilir..." şeklinde düzenlenmiştir.
    Arama ve elkoymanın esasları; Anayasamızın 20. maddesinde "Özel hayatın gizliliği", 21. maddesinde ise "Konut dokunulmazlığı" başlıkları altında düzenlenmiştir.
    Anayasamızın 20. maddesi;
    "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
    Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar...”
    21. maddesi ise;
    “Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar” hükümlerini amirdir.
    Anayasamızın 13. maddesindeki düzenleme ile temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması anayasal güvence altına alınmış ve belli şartlara tabi kılınmıştır. Bu düzenlemeye göre; temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar ise Anayasamızın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
    B- Koruma Tedbiri Olarak Arama ve Çeşitleri:
    1. Arama Kavramı
    Arama; "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” anlamlarına gelmektedir.(Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113)
    Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir. (Veli Özer Özbek, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18)
    Arama; kişilerin konutları, iş yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kâğıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Kişinin üstünde yapılan aramanın beden muayenesi boyutuna varmaması gerekir. Zira, beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması aramadan farklı hükümlere tâbi kılınmış olup cinsel organlar veya anüs bölgesine bakılması iç beden muayenesi sayılmaktadır. Bu bölgeler haricindeki ağız, koltuk altı gibi beden boşlukları ile ayak, kol, saç arası gibi vücut bölgelerine tıbbi araç veya yöntemler kullanılmaksızın bakılması arama hükümlerine tabidir.
    Aramaya ilişkin hükümler sadece Ceza Muhakemesi Kanunu"nda düzenlenmiş değildir. Arama işleminin yapılışına ilişkin usulleri ayrıntılı olarak düzenleyen Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 3. maddesinde yer verildiği üzere 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, 5253 sayılı Dernekler Kanunu, 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede de bu hususta kurallar vazedilmiştir.
    2. Arama Çeşitleri
    Arama, amacına göre "adli arama" ve "önleme araması" olarak ikiye ayrılmaktadır. Arama şüpheli veya sanığı ya da bir delili elde etme amacıyla yapılabileceği gibi, bir suçun işlenmesini veya bir tehlikeyi önlemek amacıyla da yapılabilir. Birinci tür aramaya "adli arama", ikinci tür aramaya ise "önleme araması" denilmektedir. Bu itibarla arama hem koruma, hem de önleme tedbiridir. Her iki tür arama arasında ortak özellikler bulunmakla birlikte hukukî nitelikleri, tâbi oldukları kanuni düzenlemeler ve kapsamları bakımından önemli farklılıklar da bulunmaktadır.
    a. Önleme Araması
    Genel emniyet ve asayişin korunması ile tehlikelerin önlenmesi amacıyla başvurulan önleme araması; 2559 sayılı PVSK"nın 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 18-26. maddelerinde düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 19. maddesinde; "Millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin yazılı emriyle ikinci fıkrada belirtilen yerlerde, kişilerin üstlerinde, aracında, özel kâğıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemidir" şeklinde tanımlanmıştır. Böylelikle kamu güvenliği ile düzenini bozabilecek kişi ve eşya bulunarak muhtemel bir zararın gerçekleşmesine veya suç işlenmesine engel olunarak toplum yakın bir tehlikeden korunacaktır.
    Önleme aramasına karar verilebilmesi için belirtilen konulara ilişkin somut ve öngörülebilir bir tehlike olması gerekir. 2559 sayılı PVSK bu nitelikteki tehlike hâlini "makul sebep" olarak ifade etmektedir. Suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut olgulara dayalı "makul şüphe" ile önleme aramasındaki "makul sebep" farklı kavramlardır. "Makul sebep" konunun uzmanları tarafından ortak görüşle anlamlandırılıp değerlendirilen bir olgu iken "makul şüphe" çok sayıdaki sıradan insanın somut bir olguyu aynı yönde değerlendirmeleri hâlidir. (Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Seçkin, 4. Baskı, 2016, s. 381-382)
    Önleme araması ancak kanunda öngörülen yerlerde yapılabilir. 2559 sayılı PVSK"nın 9. maddesinde somut ve yakın bir tehlikenin baş gösterebileceği alanlar esas alınmak suretiyle önleme araması yapılabilecek yerler tek tek sayılmış olup buna göre önleme araması;
    1) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde,
    2) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde,
    3) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde,
    4) Eğitim ve öğretim özgürlüğünün sağlanması için her derecede eğitim ve öğretim kurumlarının idarecilerinin talebiyle ve kurumun imkânlarıyla önlenmesi mümkün görülmeyen olayların çıkması ihtimali karşısında rektör, acele hâllerde de dekan veya bağlı kuruluş yetkililerinin kolluktan yardım istemeleri hâlinde, girilecek yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında,
    5) Umumî veya umuma açık yerlerde,
    6) Her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda yapılabilecektir.
    Konutta, yerleşim yerinde, kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde hiçbir şekilde önleme araması yapılması mümkün olmayıp bu yerlerde şartları varsa ancak adli arama yapılabilir.
    Önleme araması idari bir işlem olsa da kural olarak hâkim kararıyla yapılmalıdır. Kolluk tarafından somut tehlikenin oluştuğunu gösteren belirlemeler önceden tespit edilip aramanın yapılması önerilen yer ve zaman ile birlikte o yer mülkî âmirine yazılı olarak iletilir. İllerde vali veya bu konuda yetkilendirdiği yardımcısı ve ilçelerde ise kaymakamı ifade eden mülki amir, kolluğun talebini uygun bulursa hâkimden arama kararı talep eder; ancak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde kendisi de yazılı arama emri verebilir. Önleme araması kararının alınmasında ve icrasında Cumhuriyet savcısının herhangi bir görev ve fonksiyonu yoktur. Kolluğun kendi içindeki birim amirlerinin emri ile önleme araması yapılamaz. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 4. maddesi uyarınca, önleme araması bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hâl; derhâl işlem yapılmadığı takdirde, millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi veya zarar görmesi, suç işlenmesinin önlenememesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilememesi ihtimâlinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâlini ifade etmektedir. 2559 sayılı PVSK"nın 9/6. maddesi uyarınca spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden toplulukların oluştuğu hâllerde gecikmesinde sakınca bulunan hâlin bulunduğu kabul edilmektedir.
    Önleme araması kararında veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı, aramanın yapılacağı yer, aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre belirtilmelidir. Önleme aramasında gece ile ilgili bir istisnaya yer verilmediğinden her zaman yapılması mümkündür. Önleme araması kararının geçerli olacağı sürenin sınırı ile ilgili olarak da mevzuatta kısıtlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Zira önleme aramasının geçerli olacağı süre, karar verilmesine dayanak teşkil eden makul sebebin niteliğine göre değişkenlik arz edebilmektedir. Örneğin; olimpiyat oyunları gibi iki ya da üç hafta sürecek ve dünyanın bir çok ülkesinden sporcu ve izleyicilerin katılacağı bir spor organizasyonunda yaşanabilecek kamu düzenini bozucu nitelikteki olayların ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla makul sebep oluşması hâlinde yapılacak bir önleme aramasının geçerlilik süresi organizasyon süresi kadar olabileceği gibi, başka olaylarda duruma göre bir gün süreli, hatta saatli önleme araması kararlarının verilmesi de mümkündür. Her hâlükarda bu sürenin aramanın haklı kıldığı süreden fazla olmaması lazımdır. Önleme aramasının da kişilerin temel hak ve özgürlüklerine bir müdahale niteliğinde bulunması nedeniyle, makul bir sebep olmadığı hâlde verilen uzun süreli önleme araması kararı görünürde yasal olsa bile hukuka uygun olmayacaktır. Aynı şekilde makul bir sebep yokken belli periyotlarla yenilenmek suretiyle süreklilik arzedecek ve genel arama izlenimi verecek şekilde önleme araması kararı verilmesi de hukuka aykırı olacaktır.
    Önleme aramasının nasıl icra edileceği hususunda 2559 sayılı PVSK"da ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nde özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Yönetmeliğin "Aramaların Yapılma Şekli" başlıklı bölümündeki hükümler hem adli hem de önleme araması için geçerli ortak hükümlerdir.
    Önleme araması sonucunda bir suç unsuruna veya deliline rastlanırsa koruma altına alınacak ve durum Cumhuriyet Başsavcılığına derhâl bildirilerek elkoyma işlemini gerçekleştirmek üzere Cumhuriyet savcısından yeni bir yazılı emir istenecektir. Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde kolluk âmirinin yazılı emriyle de elkoyma yapılabilecektir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulmalıdır. Önleme aramasının konusu ve kapsamı içinde olan ancak suç unsuru oluşturmayan örneğin, bozuk para, çakmak gibi bir eşya ise geçici olarak koruma altına alınır ve aramaya sebep teşkil eden husus sona erdiğinde ilgiliye teslim edilir.
    Önleme aramasının sonucu arama kararı veya emri veren merci veya makama bildirilir. Ayrıca arama sırasında suç unsuruna rastlanılmışsa bununla ilgili özel olarak önleme araması tutanağı hazırlanır. Bu tutanakta adli arama tutanağında olduğu gibi arama kararının tarih ve sayısı, hâkim kararı yoksa verilmiş olan yazılı emrin tarih ve sayısı ile emri veren merci, aramanın yapıldığı yer, tarih ve saat, aramanın konusu, aranan kişinin kimlik bilgileri, adını söylemediği takdirde eşkâl bilgileri, arama yapılan yerin adresi, araçta arama yapılmışsa aramanın mevkii ve aracın bilgileri, aramanın sonuçları, elkonulan suç eşyası varsa buna ilişkin belirleyici bilgiler, aramada yakalanan kişiler varsa kimlik bilgileri, kimliği belirlenemiyorsa eşkâl bilgileri, arama sonucunda yaralanma veya maddî bir zarar meydana gelip gelmediği ve arama işlemini yapanların adı, soyadı, sicili ve unvanı hususları yer alır. Tutanak arama işlemine katılmış olanlar ve hazır bulunanlarca imzalanarak bir sureti ilgiliye verilir. Suç unsuruna rastlanmadığı durumlarda, aranan kişinin talebi hâlinde, kendisine arama kararı veya emrinin tarih ve sayısı, aramanın tarih ve saati, yeri, aranan şahsın ve arayan görevlinin kimlik bilgilerinin yer aldığı bir belge verilir.
    Önleme araması niteliğinde sayılmayan idari denetimler için herhangi bir arama emir veya kararına gerek yoktur. Bir yerin faaliyeti bakımından uymakla yükümlü bulunduğu kurallara uygun olarak çalışıp çalışmadığının tespiti bakımından o yerde yapılan işlem bir denetlemedir. (Murat Aydın, Arama ve El Koyma, Seçkin, 2012, 2. Baskı, s.137) Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin "denetim yapılacak hâller" başlıklı 18. maddesinde kolluk tarafından kendiliğinden denetim yapılabilecek bu hâller gösterilmiştir. Bu kapsamda örneğin; umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin genel güvenlik ve asayiş yönünden denetimi, kimlik sorma, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"na göre araçlarda bulunması gerekli belgeler ve eşyalarla ilgili yapılan denetimler, elektromanyetik aygıtlar ve dedektör köpekleri aracılığıyla yapılan tarama şeklindeki denetimler kolluk tarafından herhangi bir arama emir veya kararına gerek olmadan kendiliğinden yapılabilecektir. Önleme araması niteliğinde sayılmayan idari denetimler yönetmelikte sayılanlardan ibaret olmadığından daha pek çok özel kanunda ve düzenleyici işlemde idari denetimlere ilişkin hükümler yer almaktadır.
    2559 sayılı PVSK"nda ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nde hâkimden arama kararı alınması gerekmeyen hâller gösterilmiştir. Buna göre; polisin, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etme ve arama yetkisi bulunmaktadır. (PVSK m.9/7) Bunun dışında Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 25. maddesi uyarınca Devletçe kamu hiz.....e özgülenmiş bina ve her türlü tesislere giriş ve çıkışın belirli kurallara tâbi tutulduğu hâllerde, söz konusu tesislere girenlerin üstlerinin veya üzerlerindeki eşyanın veya araçlarının aranmasında, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu"nun Ek 1. maddesi kapsamında bulunan, sivil hava meydanlarında, limanlarda ve sınır kapılarında, binaların, uçakların, gemilerin ve her türlü deniz ve kara taşıtlarının, giren çıkan yolcuların X-ray cihazından geçirilerek, gerektiğinde üstünün ve eşyasının aranması ile buralarda görevli kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar personelinin, üstlerinin, araçlarının ve eşyalarının aranmasında, 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu"nun 11. maddesi kapsamında, kişilerin üstünün, eşyalarının Olağanüstü Hâl Valisinin emriyle aranmasında, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu"nun 3. maddesi kapsamında, konutların ve her türlü dernek, siyasî parti, sendika, kulüp gibi teşekküllere ait binaların, işyerlerinin, özel ve tüzel kişiliklere sahip müesseseler ve bunlara ait eklentilerin ve her türlü kapalı ve açık yerlerin, mektup, telgraf ve sair gönderilerin ve kişilerin üzerlerinin sıkıyönetim komutanının emriyle aranmasında, kanunların, muhafaza altına alınmalarına olanak verdiği kişilerin, üst veya eşyalarının aranmasında, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevli kolluğun, aynı Kanun"un 79. maddesindeki silâh taşıma yasağı kapsamında, silâh taşıdığından şüphelenilen kişilerin üstlerinin ve eşyalarının aranmasında ayrıca bir arama emri ya da kararı gerekmeyecektir. Yine 2559 sayılı PVSK"nın 20. maddesi gereğince; bir hukuka uygunluk nedenine bağlı olarak yapılan aramalarda da örneğin imdat istenmesi veya yangın, su baskını ve boğulma gibi büyük tehlikelerin haber verilmesi veya görülmesi hâllerinde de arama emir veya kararına gerek olmayacaktır.
    Öte yandan 2559 sayılı PVSK’nın 4/A maddesinde polise, kişileri ve araçları tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması hâlinde durdurma yetkisi verilmiştir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 27. maddesinde bu yetkinin kullanılması için "umma" derecesinde makul şüphe aranmıştır.
    2559 sayılı PVSK"nın suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A. maddesi;
    “Polis, kişileri ve araçları;
    a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,
    b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
    c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,
    ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,
    amacıyla durdurabilir.
    Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.
    Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.
    Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.
    Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.
    Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez…”,
    Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kontrol işlemleri" başlıklı 27. maddesi ise;
    “Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir. Denetim için araçların durdurulması da mümkündür.
    Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, "umma" derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlarından, o kişinin bir suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silâhlı olduğu ve hâlen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir.
    Somut emarelerle desteklenen şüphe bulunmadan, süreklilik arzedecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma ve kontrol işlemi yapılamaz.
    Sebebin oluşmasına veya şüpheye yol açan davranışları hakkında, durdurulan kişiye sorular yöneltilebilir. Kişi bu sorulara cevap vermekle yükümlü değildir. Durdurma yetkisinin kullanılmasına neden olan şüphe, yapılan açıklama ile ortadan kalkarsa, kişinin gitmesine engel olunmaz.
    Durdurma üzerine aşağıdaki işlemler yapılır:
    a) Durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır. Bu işlem sonucunda, kişide silâh bulunduğu sonucunu çıkarmaya yeterli şüphe meydana gelirse, memur kendiliğinden silâh ve diğer suç eşyası araması yapabilir.
    b) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin cinsiyetinde bulunan görevli tarafından yapılır.
    c) Yapılan kontrolün konusu ve sebepleri ilgiliye açıklanır.
    d) Bir kişinin veya aracın durdurulma süresinin, şartlara göre makul olması ve kontrol için ayrılan süreyi aşmaması gerekir.
    e) Yoklama suretiyle kontrol, kişiye en az sıkıntı verici şekilde yapılır.
    f) Yapılan kontrolün neticesinde suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır.
    g) Uyuşturucu gibi belirli bir şeyin, kişinin herhangi bir yerinde gizlendiği düşünülüyorsa, daha geniş çaplı kontrol yapılabilir.
    h) Yoklama suretiyle kontrol, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek kontrol yapılamaz.
    i) Makul sebebi oluştuğu takdirde, daha geniş kapsamlı kontrol yapılması için, kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.
    j) Kontrolden sonra talep üzerine olay yerinde derhâl bir tutanak düzenlenir.
    Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir” şeklindedir.
    Söz konusu düzenlemelerle kolluğa, koşulları oluştuğu taktirde kişi ve araçları durdurma ve yoklama biçiminde kontrol yapma yetkileri tanınmıştır. Yönetmeliğin 27. maddesinin (g) ve (i) fıkraları gereğince kollukça durdurulan kişinin herhangi bir yerinde uyuşturucu gibi belirli bir şeyin gizlendiği düşünülüyorsa veya makul sebep oluşmuşsa önleyici kolluk yetkisi dahilinde daha geniş kapsamlı kontrol yapma imkânı doğacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kolluk gerekli tedbirleri alabilecek ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyemeyecektir.
    b. Adli Arama
    Şüpheli ya da sanığın ya da delillerin yahut müsadere edilecek eşyaların ele geçirilmesi amacıyla yapılan araştırma işlemi olan adli arama, elkoyma ile birlikte 5271 sayılı CMK"nın 116-134, 2559 sayılı PVSK"nın 2, Ek 4, Ek 6, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"nun 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 5-17. maddelerinde düzenlenmiş olup Yönetmeliğin 5. maddesinde; "bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir" şeklinde tanımlanmıştır. (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.492, Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, s. 400)
    Arama tedbirine başvurulabilmesi için şu üç ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir:
    1- Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,
    2- Görünüşte haklılık,
    3- Ölçülülük.
    Arama tedbirinin ilk ön şartı gecikmede sakınca ya da tehlike bulunmasıdır. Bu şart hem arama tedbirine başvurulması hem de kim tarafından karar verilebileceğinin belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir. Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması derhâl işlem yapılmadığı takdirde tedbirden beklenen faydanın elde edilemeyecek, ceza muhakemesinin gereği gibi ve amacına uygun biçimde yapılamayacak olmasıdır. Gecikmede sakınca bulunup bulunmadığını olayın özelliklerine göre tedbire karar vermeye yetkili mercii takdir edecektir.
    Arama tedbirinin ikinci ön şartı ise görünüşte haklılıktır. Buna göre arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olaylar mevcut olduğu takdirde başvurulabilecektir. Hakkın bulunup bulunmadığının araştırılması zaman alacağından ve tehlike gecikmeye müsaade etmediğinden haklı görünüşle yetinilmek zorunludur. Bu bağlamda bir ihlal ya da suç işlendiği hususunda şüphe bulunmalıdır. (Buck/Almanya, 28.04.2005; Başvuru no:41604)
    Arama tedbirinin üçüncü ve son ön şartı ölçülülüktür. Ölçülülük ilkesinin temel amaç ve işlevi, arama tedbirine muhatap olacak kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için kullanılacak kamu gücünü, hak ve özgürlükler lehine sınırlandırmak, müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri önleyebilmektir. Dar anlamda ölçülülük de denilen orantılılık ise; tedbirin ilgililere “ölçüsüz bir yükümlülük” getirmemesini ve “katlanılamaz" nitelikte olmaması gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da, Buck/Almanya (28.04.2005; Başvuru no:41604) ile Smirnov/Rusya (07.06.2007; Başvuru no:71362/01) kararlarında; yapılan müdahale ile izlenen meşru amacın orantılı olması gerektiği vurgulanmıştır.
    Aramaya konu olabilecek yerler şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerdir. Adli aramanın günün her saatinde yapılması mümkün olmakla birlikte konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde aramanın kural olarak gündüz yapılması gerekir. Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar hariç, söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamayacaktır.
    Arama kararı verilebilmesi için aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin olması gerekir. Kanun aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde düzenlemiş ve suçla ilgisi olmayan kişiler nezdinde aramayı daha sıkı koşullara tâbi kılmıştır.
    CMK"nın 116. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâline göre şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunmalıdır. Makul şüphe Yönetmeliğin 6. maddesinde şöyle tanımlanmıştır:
    "Makul şüphe, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir.
    Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış, tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler gözönünde tutularak belirlenir.
    Makul şüphede, ihbar veya şikayeti destekleyen emarelerin var olması gerekir.
    Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Arama sonucunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır."
    Bu düzenlemenin getirdiği en büyük yenilik; makul şüphe sebeplerinin somut olgulara dayanması gerektiğinin açıkça belirtilmesi ve arama sonucunda belirli bir şeyin bulunacağının veya belirli bir kişinin yakalanacağının öngörülmesi gerektiğidir.
    Buna göre; soyut olarak belirli bir yerde suçluların yakalanma ihtimaline binaen adli arama kararı verilemez.
    Örneğin; meydana gelen bir hırsızlık olayının soruşturması sırasında; olay öncesinde benzer şekilde hırsızlık yaptığı söylenen kişilerin soruşturma konusu olaya karıştıklarına, evlerinde bu suçun delillerinin bulunduğuna dair somut bir olgu yoktur ve bunlara yönelik şüphe, makul şüphe değildir.
    Arama konusunda karar verecek merciye iletilecek raporda; makul şüpheyi açıklayan bilgiler, makul şüphe sebebinin ne olduğuna dair bilgi ve emareler, bilginin kaynağı, aranan şeyin veya kişinin ne olduğu, bir kişi veya şeyin aranmak istenen yerde olduğuna dair duyulan inancın nedenleri açıklanmalıdır. Aramanın kişi hak ve özgürlüklerine ciddi boyutta bir müdahale olduğu göz önüne alındığında makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması ve belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Başka bir anlatımla, arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut olmalıdır.
    CMK"nın 117. maddesi uyarınca, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilecektir. "Diğer kişiler" kavramına tüzel kişiler ile resmi makam ve daireler de dahildir. Kişinin tanıklıktan çekinme hakkının bulunması da aramaya engel değildir. Maddenin ikinci fıkrasına göre diğer kişilerle ilgili arama yapılması, makul şüphenin yanı sıra aranılan kişinin veya suç delillerinin, belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. Ancak bu sınırlama şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler bakımından geçerli değildir.
    Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur. (CMK m.119/2) Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir.
    Arama kural olarak hâkim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilecektir. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür.
    Arama işlemi kural olarak hâkim kararına dayanılarak yapılmakta ise de şartları oluştuğunda Cumhuriyet savcısı veya kolluk amirinin yazılı emri ile de arama yapılabilmektedir. Ancak bazı durumlarda hâkim kararı ve yazılı arama emri bulunmasa dahi arama yapılabilecektir. Bu hâller olayın özelliğinden veya kanun hükmünün verdiği arama yetkisinden kaynaklanabileceği gibi arama emri almaya imkân bulunmaması nedenine de dayanabilir. Bu durumlarda kolluk görevlileri, bir arama kararı veya emri beklemeden arama yapmak, delilleri elde etmek ve failleri yakalamakla görevlidir.
    Yakalama kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı bir koruma tedbiridir. Bu niteliği gereği üst arama işlemine göre daha geniş kapsamlı bir işlemdir. Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemleri düzenleyen CMK’nın 90/4. maddesi gereğince de, kolluk yakaladığı kişinin kaçmasını, kendisine ya da başkalarına zarar vermesini engelleyecek tedbirleri almalıdır. Bu bağlamda kişinin yakalanmasından sonra tedbir olarak kaba üst araması yapılabilir. Ayrıca karar alınmasına gerek olmayan bu arama işlemi, en kısa zamanda ve dikkatli bir biçimde elle yoklama şeklinde yapılmalıdır. Bu şekilde yapılan işlem diğer bir anlatımla yoklama bir arama değildir. Bu nedenle arama prosedürüne uyulmasına da gerek bulunmamaktadır. Ancak yapılan yoklamanın arama boyutuna ulaşmaması gerekir. (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 9. Baskı, 2017, s.305) Yakalanan kişinin üstündeki kıyafetlerin tamamen çıkarılması ve beden çukurlarının aranması ise mümkün değildir.
    2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesinde "Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tesbit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir…" ,
    "Adlî görev ve yetkiler" başlıklı Ek 6. maddesinde "Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.
    Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.
    Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.
    Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar..." şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, edinilen bilgi, ihbar veya şikâyet üzerine ya da kendiliğinden suçla karşılaşan polisin, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için derhâl gerekli tedbirleri alması zorunludur. Gerekli tedbirler derhâl alınırken, tedbire başvurulmadığı takdirde ceza muhakemesinin amacına ulaşılamayacağı, yani delillerin kaybolması gibi bir sonucun ortaya çıkabileceği değerlendirilerek, işlemin yapılması esnasında haklı görünmesi ve ölçülülük ilkesine uygun olarak hareket edilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Aksi durumda ise maddi gerçeğe ulaşma amacı tehlikeye girecek, mağdur ve sanık haklarının ihlali söz konusu olacaktır. Bu hâlde suçun işlendiği bilgisini alan kolluk, olay yerinde delillerin karartılmasını önleme yetki ve görevi kapsamında yakaladığı kişi ya da kişilerin kaba üst aramasını yapabilecek ve el koyduğu olayı, yakalanan kişi ya da kişiler ile uyguladığı tedbirleri en kısa zamanda Cumhuriyet savcısına bildirecektir.
    Kanun; anayasal ilkelere uygun olarak yasama organınca yapılan nesnel ve gayri şahsi kurallardır. "Yönetmelik" Anayasamızın 124. maddesi gereğince; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır. Bu hâlde yönetmelikler kanunların uygulanma şeklini göstermek amacıyla kanunun sınırlarını genişletmemek şartıyla çıkarılabilir. Bu kapsamda aramanın usul ve esaslarını göstermek üzere Adalet Bakanlığı tarafından Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği çıkarılmıştır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin 8. maddesinin (a) ve (c) bentleri ile yine aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası ile" ibaresinin ve 27. maddesi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, yönetmeliklerin kanuna aykırı olup olmadığını denetlemeye yetkili Danıştay Onuncu Dairesince 13.03.2007 tarih ve 6392-948 sayı ile Yönetmeliğin 8. maddesinin (a) bendindeki "...yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada..." ibaresi, aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası" ibaresi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ve 8. maddesinin (c) bendi ile 27. maddesinin iptali isteminin reddine ilişkin verilen kararın temyizi üzerine inceleme yapan Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu 14.09.2012 tarih ve 2257-1117 sayı ile iptal kararlarının onanmasına karar vermiştir. Bu anlamda sözü edilen Yönetmeliğin 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu"na, 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu"na, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu"na, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"na, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu"na, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun"a, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun"a, 5253 sayılı Dernekler Kanunu"na, 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu"na, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu"na, 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olmadığı, bu düzenlemeleri açıklayıcı ve uygulamaları kolaylaştırıcı nitelikte olduğu görülmektedir. Yönetmeliğin kamu düzeninin sağlanmasında ortaya çıkan sorunların çözümü için kanunlara aykırı olmamak şartıyla söz konusu kanunların uygulanmasını göstermek amacıyla çıkartılabileceği ve adli arama konusunda Adalet Bakanlığının idare hukuku kuralları çerçevesinde yönetmelikle düzenleme yetkisinin bulunduğu gözetildiğinde söz konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin karar alınamadan yapılacak arama işlemini somut olgulara bağladığı ve kanuna aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
    Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği"nin "Karar alınmadan yapılacak arama" başlıklı 8. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâli;
    “a) Hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişi ile hakkında gıyabî tutuklama kararı verilen kaçak yakalandığında üstünde,
    b) Hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile veya kolluk tarafından doğrudan yakalanan kişinin, kendisine, başkalarına veya yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerine zarar vermesini önlemek amacıyla yapılacak kaba üst aramasında,
    c) Gözaltına alınan kişinin, nezarethaneye konmadan önce yapılan üst aramasında,
    d) Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması amacıyla yapılacak aramalarda,
    e) 1) 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 17 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, kaçak eşya, her türlü silâh, mühimmat, patlayıcı ve uyuşturucu maddelerin bulunduğu şüphe edilen her türlü kap, ambalaj veya taşımaya yarayan diğer araçlarda hemen yapılan aramalarda,
    2) 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası kapsamında gümrük salonları ve gümrük kapılarında kaçak eşya sakladığından kuşkulanılan kişilerin gümrük kontrolü amacıyla gümrük görevlilerince aranmasında;
    3) 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 18 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, çıkmak veya geçmek ve bu yerlerde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçlarının yetkili memurlar tarafından durdurulmasında ve bu kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçlarının aranmasında,
    f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26 ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için” şeklinde olup bu durumlarda arama kararı alınmasına gerek yoktur.
    Öte yandan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda, kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Sanık ..."ın temin edeceği yüklü miktardaki esrarı batı illerine sevk edeceği bilgisi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, adı geçenin kullandığı GSM hatlarına dair iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin mahkemeden karar alınarak çalışmalara başlanıldığı, tespit edilen görüşme içeriklerinden sanık ..."ın, uyuşturucu madde ticareti ile ilgili olarak sanıklar ......, ....., ......, Okan ve Mehmet Şirin ile irtibatlı olup birlikte hareket ettiklerinin değerlendirilmesi üzerine adı geçen hakkında da iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, ayrıca sanıklar ....., ...... ve Okan hakkında CMK"nın 140. maddesi uyarınca teknik araçla izleme kararlarının alındığı, devam eden çalışmalarda Adana ilinde bulunan sanıklar ...... ve ......"nin uyuşturucu maddenin sevkiyatı ile ilgili olarak 25.09.2013 tarihinde Diyarbakır"a geleceklerinin değerlendirilmesi üzerine, aynı gün saat 12.20 sıralarında Şanlıurfa yolu üzerinde oluşturulan uygulama noktasına, saat 12.35 sıralarında gelen ..... plaka sayılı ..... marka kamyonda bulunduklarının tespit edildiği, görüşme içeriklerinden sanıklar ...... ile ......"nin uyuşturucu maddenin nakli konusunda sanıklar ..... ve ..... ile Diyarbakır ili merkezinde görüştüklerinin, ardından sanıklardan ....., ..... ve ......"ın Lice ilçesi civarında olduklarının ve burada sanık ... Şirin ile uyuşturucu madde ticaretine ilişkin olarak bir araya geldiklerinin, daha sonra sanıklar ....., ..... ve ......"ın Diyarbakır il merkezine döndüklerinin anlaşıldığı, devam eden teknik takip çalışmalarından sanıklar ....., ...... ve ......"ın uyuşturucu maddenin sevkiyatını gerçekleştirmek amacıyla 26.09.2013 tarihinde saat 23.00 sıralarında Silvan yoluna hareket edeceklerinin değerlendirilmesi üzerine, saat 23.05 sıralarında Silvan yolu 450 Evler Kavşağından Bölge Trafik Denetleme İstasyonu istika.....e doğru seyir hâlinde olan ..... plaka sayılı kamyonun görevlilerce görülüp fiziki takibe alındığı, söz konusu aracın Silvan yolundan eski Hani yolu güzergâhına girip Büyükkadı, Soğanlı ve Büyükakören Köylerini geçtikten sonra Soylu Köyü yönüne girdiğinin görüldüğü, operasyonun güvenliği açısından fiziki takibe son verilerek geri dönüşü beklenen kamyonun 27.09.2013 tarihinde saat 02.30 sıralarında eski Hani yolu üzerinde Küçükakören mevkisinden Diyarbakır"a doğru seyir hâlinde olduğu görülüp tekrar takibe alındığı, takip sırasında eski Hani yolu üzeri İkikuyu Köyü mevkisinden .....plaka sayılı Dacia Duster marka aracın Diyarbakır"a doğru hızlı bir şekilde hareket hâlinde olduğu ve sanık ..."ın bu araçta olabileceği değerlendirilip bu aracın da fiziki takibine başlanıldığı, ..... plaka sayılı kamyonun eski Hani yolu üzerinden Sarıca yol ayrımını geçip eski Hani yolu üzerine çıkarak Diyarbakır"a doğru hareket ettiğinin, bu esnada .....plaka sayılı otomobilin de Sarıca yol ayrımını geçip ..... plaka sayılı kamyon ile aralarındaki mesafeyi koruyarak senkronize şekilde Diyarbakır yönüne devam ettiğinin görüldüğü, bir süre sonra kamyonun Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala sağda bulunan stablize yola girip yaklaşık 500 metre kadar sonra park ederek beklemeye başladığı, otomobilin ise Silvan yolundan Diyarbakır"a devam ettiği, otomobilde bulunan şahısların yol güzergâhında bulunabilecek uygulama noktalarını, beklemekte olan kamyondaki şahıslara bildirmek için yoluna devam ettiğinin değerlendirilmesi üzerine, Silvan yolu Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasının geçici olarak kaldırıldığı, söz konusu otomobilin geçiş yapmasının ardından tekrardan uygulama noktası oluşturularak çalışmalara devam edildiği, ancak park hâlindeki kamyonun beklemeye devam etmesi nedeniyle operasyon kararı alan görevlilerin saat 03.20 sıralarında söz konusu kamyonun beklemekte olduğu yere gittiklerinde, içinde bulunan sanık ... ile kamyonun bulunduğu yerden alınıp Karşıyaka Lokali önünde oluşturulan uygulama noktasına götürüldükleri, burada önleme arama kararına istinaden yapılan aramada kamyon kasasının gizli bölmesinde suç konusu esrarın ele geçirildiği, devam eden teknik takip çalışmalarında, .....plaka sayılı araçta bulunan sanıklar ..... ve ......"ın Polis Lojmanları önünde, diğer sanık ..."in ise saat 12.00 sıralarında ika.....de yakalandığı olayda;
    Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 1253 değişik iş sayılı önleme araması kararının, Diyarbakır il merkezi polis sorumluluk bölgesi ile şehrin giriş ve çıkışlarıyla il merkezi genelinde arama yapılmasına ilişkin olması, olay tutanağında suç konusu uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan ..... plaka sayılı kamyonun beklemekte olduğu görülüp müdahale edildiği “Silvan yoluna yaklaşık bir kilometre kala sağda bulunan stablize yolun yaklaşık 500 metre kadar ilerisi” şeklinde belirtilen yer ile kamyonun buradan alınarak götürüldüğü ve arama işleminin gerçekleştirildiği “Silvan yolu Karşıyaka Lokali önü” olarak belirtilen yerin, önleme araması kararı kapsamında kalıp kalmadığının dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılamaması karşısında, söz konusu önleme araması kararının belirtilen yerleri kapsayıp kapsamadığının araştırılarak, sonucuna göre suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğinin yeniden değerlendirilerek, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
    2- Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 18.11.2015 tarihli ve 15255-4746 sayılı kararındaki bozma nedeninin ÇIKARILMASINA, yerine "Suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği kamyona ilk müdahalenin yapıldığı yer ile arama işleminin gerçekleştirildiği yerlerin Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1253 değişik iş sayılı önleme araması kararı kapsamında kalıp kalmadığının araştırılarak, sonucuna göre suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğinin yeniden değerlendirilerek, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması" ibaresinin bozma nedeni olarak YAZILMASINA,
    3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi