Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/4773 Esas 2019/4760 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4773
Karar No: 2019/4760
Karar Tarihi: 10.04.2019

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/4773 Esas 2019/4760 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2018/4773 E.  ,  2019/4760 K.

    "İçtihat Metni"

    .....


    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR

    Davacılar, 2001 yılında akdedilen avukatlık ve danışmanlık sözleşmesiyle davalı şirketi vekil olarak açılmış ve açılacak olan dava ve takiplerde temsil ettiklerini, şirket yönetiminin değişmesiyle birlikte haksız olarak azledildiklerini, hak edilen vekalet ücretinin tahsili için icra takibi başlattıklarını, ancak davalının yapılan bu takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece davanın kabulüne, davacı tarafın İcra İnkar Tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında, takip konusu davacının davalıdan talep ettiği bedel belirli olduğundan likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    Ne var ki yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK.438/7 maddesi hükmü uyarınca mahkeme kararının aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) nolu bentte belirtilen nedenle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2-İkinci bentte açıklanan nedenle, mahkeme kararının "Hüküm" bölümünün 2.fıkrasında yer alan ” dava konusu alacak mahkemece çözülmesi gereken bir konu olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine” söz ve cümlesinin tamamen hükümden çıkarılarak, yerine “Davacının icra–inkar tazminatı talebinin kabulü ile kabul edilen asıl alacağın %20"si oranında icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın davacılara, 1.536,97 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    ......

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.