17. Hukuk Dairesi 2020/741 E. , 2020/5696 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davacıların murisi ..."in dava dışı ... Bankasından kullandığı tüketici kredisi borcunu teminen 25.000,00 TL vefat teminat bedelli 21523367 numaralı 30.12.2013-30.12.2014 tarihli hayat sigorta poliçesi ile sigortalandığı, sigortalı murisin 04.07.2014 tarihinde vefat ettiği, davalı sigorta şirketine yaptıkları başvurunun reddedildiğini belirterek 25.000,00 TL harca esas değer bildirmiş olduğu davanın kabulü ile muarazanın menine, murisin ölümü sebebiyle dain-i mürtehin sıfatıyla dava dışı bankaya ödenmesi gereken meblağın bankaya ödetilmesine, arta kalan kısımların davacılara ödenmesine, açılmış icra takibi sebebiyle davalının sorumlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, murisin hastalığını gizlediğini, beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kabulü ile murisin ölümü sebebiyle dain-i mürtein sıfatıyla dava dışı bankaya ödenmesi gereken sigorta tazminatının bankaya ödenmesine, arta kalan kısmın miras
payları oranında davacılara ödenmesine, açılmış icra takibi sebebiyle oluşan maddi zarardan davalının sorumlu olduğunun tespitine, muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, banka kredisi kapsamında düzenlenen hayat sigorta poliçesi tazminat istemine ilişkindir.
Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423 maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur. Somut olayda, mahkemece, her ne kadar; matbu olarak düzenlenmiş bilgilendirmeye yönelik açıklamaların açıkça Türk Ticaret Kanunu"nun 1423. madddesine, kredinin kullanıldığı tarihte yürürlükte bulunan bireysel kredilerle bağlantılı sigortalar uygulama esasları yönetmeliği"nin 6. maddesi ile tüketicinin bilgilendirilmesi ve aydınlatılması yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği, davalı sigorta şirketinin bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği, düzenlenen standart şablonların ve formların tüketici aleyhine haksız şart ve batıl olduğu değerlendirilmesi yapılmış ise de; yukarıda açıklanan hukuki düzenlemeler dikkate alındığında sigortalı murisin, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmediği sözleşmenin poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olduğunun kabulü gerektiği açıktır. Taraflar arasında geçerli bir sigorta sözleşmesinin kurulduğunun kabulünden sonra ise; TTK ve Hayat Sigorta Sözleşmesi Genel Şartları hükümleri uyarınca beyan yükümlülüğü ihlal durumunun irdelenmesi zaruridir.
Riziko ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesinde "(1)Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
(2)Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder." düzenlemesi yer almaktadır.
Yine poliçe ve riziko tarihinde yürürlükte bulunan Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde "Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü:
2.1-Sigortacı, bu sözleşmeyi, gerek sigorta ettiren gerekse bilgisinin olduğu hallerde hayatı sigorta edilenlerin ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin de beyanını esas tutarak yapmıştır.
2.2-Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci,sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.
Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur.
Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.
Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder.
2.3-Cayma veya prim farkını talep etme hakkı süresinde kullanılmadığı takdirde düşer.
2.4-Sözleşme akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacı sözleşmeden cayamaz ancak durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortalı talep edilen prim farkını kabul etmezse rizikoya ilişkin olarak alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki oran çarpılır çıkan miktar tazminat olarak ödenir.
2.5- Eksik ve yanlış beyan fazla prim alınmasına neden olmuşsa, fazla alınan miktar sigorta ettirene gün esası üzerinden iade olunur." hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, muris ile davalı sigorta şirketi arasında 30.12.2013-30.12.2014 tarihlerini kapsayan hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş, muris 04.07.2014 tarihinde vefat etmiştir. Davalı sigorta şirketi, tazminat ödenmesi başvurusunu murisin epilepsi ve kolon kanseri sebebiyle vefat ettiği, epilepsi ve kolon kanseri hastalıklarının tanısının sigorta sözleşmesinin akdedilmesinden önce konulduğu ve hastalığın gizlendiği gerekçesiyle reddetmiştir. Dosya içerisinde bulunan sağlık beyan formunda sigortalı muris, sağlığına ilişkin tüm sorulara hayır cevabı vermiş ve bu formu imzalamıştır. Öncelikle davalıların murisi sigortalı ..."in ölüm nedeni tespit edilmesi gerekmektedir. Ölüm belgesine göre davacılar murisinin ölüm nedeni “kardiyopulmoner resüsitasyon sonucu hipoksik beyin” olarak bildirilmiştir. Yargılama sırasında onkolog ve kardiyolog uzman bilirkişilerin de bulunduğu 13.01.2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; müteveffanın kalp krizi geçirerek öldüğüne dair herhangi bir not ya da bulgu olmadığını,
müteveffanın ölümüne neden olan hastalığın epilepsi olarak düşünüldüğü ve bu hastalık nedeniyle 11 yaşından beri tedavi gördüğü görüşüne yer verilmiştir.
TTK"nun 1439/2. maddesinde, sigortalının kasten ya da ihmali ile beyan yükümlülüğüne uymaması hallerinin, sigortacının tazminat sorumluluğunun son bulması, tazminattan indirim yapılması, proporsiyon hesabı ile tazminatın belirlenmesi şeklinde üç ayrı sonucu olduğu kabul edilmiştir.
Sigortalı murisin ölümü ile illiyet bağı kurulan epilepsi hastalığının kendisinde 11 yaşından beri mevcut olduğu; bu durumda, somut olay bakımından sigortalı murisin kasıtlı olarak bu hastalığını davalı sigorta şirketinden gizlediğinin söylenemeyeceği; ayrıca, sigortalı muriste sigorta aktinden önce var olan fakat ölüm ile illiyet bağı kurulamayan bir diğer hastalığın da kolon kanseri olduğu, fakat bu hastalığının da sigortalı şirketine bildirilmediği, ölüme etki edecek nitelik taşıyan önceki hastalıkların, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği, bildirilmeyen hastalıkların sadece ölüme etki eden faktör olup doğrudan ölüm nedeni olmadığı (bağlantının bulunmadığı) durumda, TTK"nun 1439/2. maddesi gereğince ödenen prim ile ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre (proporsiyon hesabıyla) tazminatın belirlenmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacılar murisinin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, TTK"nun 1439/2. maddesinin son cümlesindeki proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi şartları da dikkate alınarak bu hususun karar yerinde tartışılması, gerekli araştırmanın yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 15/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.