19. Hukuk Dairesi 2016/14380 E. , 2018/1971 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... ile davalı vek. Av. ... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, dava dışı asıl borçlu ... ile davalı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davacının kefil sıfatı ile imzaladığını, davaya konu bononun imzalanan genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini, kullanılan kredi borcunun ödenmesine rağmen bononun takibe konulduğunu ileri sürerek, bono nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, imzalanan genel kredi sözleşmesine dayalı kullanılan kredi borcu ödenmediğinden hesabın kat edildiğini ve tahsil edildiğinde borçtan mahsup edilmek üzere davaya konu bononun takibe konulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı yanında davaya katılan fer"i müdahil ... vekili, davalı banka ile imzalanan 27/12/2007 tarihli protokol kapsamında borcun taksitlendirildiğini ve ödendiğini, borç kalmadığını, ödemeler doğrultusunda inceleme yapılması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın toplam alacağının 221.884,75 TL olduğu, davadan sona yapılan ödemelerin infazda değerlendirileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı ve fer"i müdahil vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 29/11/2011 tarih ve 2011/5577-2011/14887 E.-K. sayılı ilamı ile "asıl borçlu şirket ile 24.12.2007 tarihinde yapılan bu protokolün hükümlerinin kefaletin fer’i niteliği itibariyle kefilin borcunun asıl borca bağımlı olduğundan kefil davacıya da uyarlanması gerekeceği" gerekçisiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına direnilerek verilen davanın reddi kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 19/03/2014 tarih ve 2013/19-557 - 2014/379 E.-K. sayılı ilamı ile “... kefaletin fer’iliği ilkesi uyarınca, asıl borca ilişkin 24.12.2007 tarihli protokol ve bu protokole göre yapılan ödemeler gözetilerek, sonucuna göre davacı kefilin borç miktarının tesbiti gerekirken, yazılı şekilde karar verilerek, davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu"nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl borçlu ... AŞ ile davalı banka arasında yapılan 24.12.2007 tarihli protokolde öngörülen borca göre ve protokolde belirlenen %36 gecikme faiz oranına göre yapılan hesaplamada dava dışı feri müdahil şirketin davalı bankaya 88.928,03 TL fazla ödeme yaptığı ve yine protokolde öngörülen borca protokolde belirlenen %100 gecikme faizi üzerinden yapılan hesaplamada dava dışı şirketin davalı bankaya 68.606,85 TL fazla ödeme yaptığının tespit edildiği, her iki alternatifte de feri müdahil asıl borçlu şirketin davalıya fazla ödeme yaptığının ortaya çıktığı bu durumda davacının kefaleti nedeniyle borcundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takip dosyasında 28.08.2007 vadeli ve 700.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak yapılan icra takibinden borçlu olmadığının tespitine, talep yargılamayı gerektirdiğinden davacının talep ettiği kötü niyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı vekilinin yerinde olmayan aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, menfi tespit isteğine ilişkindir. Menfi tespit davalarında hukuki durum davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilir. Hükme esas alınan protokol dava tarihinden sonra düzenlenmiş ve protokol uyarınca ödemeler borçlu tarafından yerine getirilmesi nedeniyle borç sona ermiştir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü yerindedir. Ancak dava tarihinden sonra dava konusuz kaldığından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 10/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.