![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2017/476
Karar No: 2019/218
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/476 Esas 2019/218 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 280-330
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı TCK"nın 188/3, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.08.2010 tarihli ve 280-330 sayılı hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 23.12.2016 tarih ve 4909-4242 sayı ile oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi M. İ. Yörük; "Olay günü sanığın evinde uyuşturucu madde bulundurduğu ve sattığı yönünde istihbari bilgi edinilmesi üzerine, usulüne uygun alınan arama kararına istinaden, sanığın da kaldığı ağabeyi ....."a ait evde yapılan aramada minder arasında poşet içerisinde 22 rulo halinde neti 5,81 gr. esrar ele geçirilmiştir.
Sanık bu 22 rulo halindeki esrarı bir gün önce kullanmak amacıyla tanımadığı bir kişiden ucuz olduğu için bu şekilde aldığını, 3-4 yıldır esrar kullandığını, ticaretini yapmadığını söylemiştir.
Sanığın savunmasının aksine, soyut istihbari bilgi dışında, uyuşturucu maddeyi başkası için temin ettiğine ve ticaret için bulundurduğuna ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu görüşünde olduğumdan, hükmün bozulması gerektiği kanısındayım.
Bu nedenle sanık hakkındaki hükmün onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.02.2017 tarih ve 40197 sayı ile;
"...Yargılamaya konu olayda sanığın ele geçen uyuşturucuyu savunmasının aleyhine kullanma amacı dışında bir amaçla bulundurduğuna dair bir delilin dosya içeriğinde mevcut olmaması, polis istihbarat bilgisinin ne şekilde elde edildiğinin de dosya içeriğinde belli olmaması nedenleriyle, mevcut dosya içeriğine göre sanığın eyleminin TCK"nın 191/1. maddesinde düzenlenen uyuşturucu maddeyi kullanmak amacı ile bulundurmak suçunu oluşturduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 03.03.2017 tarih, 152-820 sayı ve oy çokluğu ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğunun,
2- Sanık hakkında TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Ev Arama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağına göre; kolluk görevlilerince yapılan çalışmalarda, ... isimli şahsın Başak Mahallesi, 992. Sokak, No: 39 sayılı yerde bulunan ikametinde esrar saklayıp kanal civarında sattığı bilgisine ulaşıldığı, mahallenin yapısı itibarıyla görevlilerce detaylı araştırma yapılamadığı, Adana 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.06.2010 tarihli ve 1497 sayılı adli arama ve el koyma kararma istinaden aynı gün saat 18.30 sıralarında söz konusu adrese gidildiği, iki katlı olduğu anlaşılan binanın birinci katında sanık ..."ın ikametinin bulunduğunun tespit edildiği, ikametin açık olan dış demir kapısından girildiğinde giriş ara bahçede iki bayan ve bir erkeğin oturduğunun görüldüğü, tanık ....."ın ikametin kendisine ait olduğunu, kardeşi olan sanık ..."ın beş dakika önce evden ayrıldığını görevlilere beyan ettiği, yapılan incelemede ikametin üç oda, bir salon ve müştemilatından oluştuğunun tespit edildiği, tanık Ali refakatinde evde yapılan aramada girişe göre sağdan ikinci odada bulunan sobanın üzerindeki minderler kaldırılıp kontrol edildiğinde minder arasına sokulmuş siyah poşet içerisinde (22) paket kâğıda sarılmış rulo hâlinde suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, diğer odalar ve müştemilatta yapılan aramada ise suç unsuruna rastlanmadığı, uyuşturucu maddelerin kime ait olduğu sorulduğunda, tanık Ali"nin kardeşi olan sanık ..."a ait olduğunu söylediği, ardından satış yapıldığı belirtilen kanal civarı kontrol edildiğinde, park kenarındaki bir şahsın DSİ sulama kanalı yaya köprüsünden Levent Mahallesi istikametine kaçtığının görüldüğü, ancak şahsın yakalanamadığı, görevlilerce yapılan araştırmada kaçanın Ferhat isimli şahıs olduğu ancak soy isminin bilinmediğinin öğrenildiği, sanık ..."ın yakalanması için devam eden çalışmalarda saat 23.45 sıralarında sanığın Sefa Özer İlköğretim Okulunun arka tarafında olduğu ve Mersin"e kaçmak için hazırlık yaptığı bilgisine ulaşıldığı, görevlilerce söz konusu yere gidiliğinde sanığın sur kenarında iki şahıs ile birlikte görüldüğü, görevlileri fark eden sanığın ara sokaklara kaçtığı, ancak gerçekleştirilen takip sonucu yakalandığı, yapılan üst aramasında herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanmadığı, sanığın görevlilere ikamette ele geçirilen esrarların kendisine ait olduğunu beyan ettiği,
Adana Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 01.07.2010 tarihli uzmanlık raporuna göre; net 16,6 gram ağırlığında olan kenevirden 5,81 gram esrar elde edilebileceği,
Adana 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.06.2010 tarihli ve 1497 sayılı kararı ile sanığın Başak Mahallesi, 992. Sokak, No: 39 sayılı adresinde ve eklentilerinde arama yapılmasına karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Tanık .....; sanık ..."ın kardeşi olduğunu, eşi, annesi ve kardeşleri ile birlikte aramanın yapıldığı evde oturduğunu, polislerin arama yapmak için evlerine gelip sanık ..."ın nerede olduğunu sorduklarında beş dakika önce evden ayrıldığını görevlilere söylediğini, yapılan aramada sobanın üzerinde bulunan minderin arasındaki poşette esrar bulunduğunu, polislere sanığın esrar kullandığını beyan ettiğini, sanığın uyuşturucu madde sattığına ilişkin bilgisinin bulunmadığını, ele geçirilen esrarların sanığa ait olduğunu ifade etmiştir.
Sanık ...; tarla işlerinde çalıştığını, aylık 600 TL gelirinin olduğunu, uyuşturucu madde kullandığını, ağabeyi olan tanık Ali"nin evinde kaldığını, 23.06.2010 tarihinde saat 18.30 sıralarında polislerin evde arama yapıp kendisine ait olan (22) paket esrarı bulduğunu, bir haftalık kullanacağı miktar olan suç konusu esrarları tanımadığı iki kişiden kullanmak amacıyla bir gün önce 95 TL karşılığında mevcut hâliyle satın aldığını, hiç kimseye uyuşturucu madde satmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğu;
5237 sayılı TCK"nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin suç tarihininde yürürlükte bulunan 3. fıkrası;
“Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevki, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Fıkradaki suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması gerekir.
Aynı Kanun"un “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Başak Mahallesi, 992. Sokak, No: 39 sayılı yerde bulunan ikametinde esrar saklayıp kanal civarında sattığı bilgisine ulaşılan sanık hakkında Adana 2. Sulh Ceza Mahkemesinden adli arama kararı alındığı, görevlilerce söz konusu ikamete gidildiğinde evin içerisinde sanığın ağabeyi olan tanık Ali ile iki bayan şahsın olduğunun görüldüğü, yapılan aramada evin girişe göre sağdan ikinci odasında bulunan sobanın üzerinde bulunan minderler kaldırılıp kontrol edildiğinde minderlerden birisi arasındaki poşette (22) paket kâğıda sarılmış rulo hâlinde uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda;
Suç konusu uyuşturucu maddelerin sanığın ailesi ile birlikte ikamet ettiği evinde ele geçirilmesi, sanık ile birlikte evde kalan diğer kişilerce de kolaylıkla erişebilecek bir yer olan, girişe göre sağdan ikinci odadaki sobanın üzerinde bulunan minderlerden birisinin arasındaki poşette (22) fişek hâlinde bulunması, net toplam 5,81 gram ağırlığında olan esrarın miktarı itibarıyla kişisel kullanım sınırları içerisinde kalması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi veya paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri vb. materyallerin bulunmaması, sanığın söz konusu esrarı başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğine ilişkin dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir somut delilin elde edilememesi, tanık Ali"nin sanığın uyuşturucu madde kullandığını ancak satmadığını beyan etmesi, sanığın da savunmalarında ele geçirilen uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla bulundurduğunu, olaydan bir gün önce ele geçirildiği şekilde satın aldığını savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık tarafından kullanma dışındaki bir amaçla bulundurulduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksine, soyut istihbarat bilgisi dışında kuşkuyu aşan, kesin ve yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit görülen eyleminin bir bütün hâlinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurul Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2- TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığı;
5237 sayılı TCK"nın uyuşturucu veya uyarıcı madde imâl ve ticareti ile kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçlarında etkin pişmanlığı düzenleyen 192. maddesinin suç ve karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâli;
“(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
(4) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmî makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz” hükümlerini içermektedir.
Maddenin gerekçesinde de; “Maddede, uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin suçlar bakımından özel bir pişmanlık hâli düzenlenmiştir…Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti ya da kullanmak için satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması suçları ile ilgili olarak soruşturma başladıktan sonra, etkin pişmanlık göstererek suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek cezada indirim yapılması öngörülmüştür. Ancak, bu bilgi vermenin gönüllü olması gerekir. Etkin pişmanlıktan yararlanabilmek için, bunun en geç hüküm verilmeden önce gerçekleşmesi gerekir...” açıklamalarına yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’da “etkin pişmanlık” başlığı altında yapılan düzenlemede, eylem suç olmaktan çıkmamakta, duyulan pişmanlık ve eylemin sonuçlarının bir kısmının bertaraf edilmesi nedeniyle faile ceza verilmemek veya verilecek cezadan indirim yapılmak suretiyle cezayı kaldıran ya da azaltan bir durum söz konusu olmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 20.12.1993 tarihli ve 301-338 sayılı kararında belirtildiği üzere, uyuşturucu madde ticareti suçları ile korunan hukuki yarar genel kamu esenliği olduğundan, iştirakçilerin kimliklerinin veya uyuşturucu maddelerin saklandığı yerin bu suçu işleyen failler tarafından bildirilmesi hâlinde, suça konu maddelerin ele geçirilmesine, dolayısıyla genel kamu esenliğini korumaya yönelik olarak uyuşturucu madde temini suçuyla mücadeleye katkıda bulunan bu suç faillerine tayin edilecek cezadan indirim yapılması öngörülmektedir.
Benzer suçlarla ilgili uygulamada en çok karşılaşılan hâl olan, sanığın eylemi yetkili mercii tarafından haber alındıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunmasına ilişkin 5237 sayılı TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrası üzerinde durulmalıdır. Buna göre, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal veya ticareti eylemine iştirak etmiş olan veya kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi satın alan, kabul eden veya bulunduran kimsenin, suçun işlendiğinin yetkili makamlar tarafından öğrenilmesinden sonra, suçun meydana çıkmasına ya da fail ve suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmesi verilen cezadan indirim nedeni olup, etkin pişmanlığın bu hâli aynı maddenin 1 ve 2. fıkralarında düzenlenen cezasızlık hâlinden zaman itibarıyla ayrılır. Cezasızlık durumunda resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce ihbar ve yardım yapılması gerekirken, 3. fıkrada düzenlenen ve indirim nedeni olarak kabul edilen etkin pişmanlıkta resmi makamlarca haber alınmasından sonra işbirliği aranmaktadır.
Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretide yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrasında yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
1- Fail 5237 sayılı TCK"nın 188 ve 191. maddelerinde düzenlenen suçlardan birini işlemiş olmalıdır.
2- Hizmet ve yardım bizzat fail tarafından yapılmalıdır.
3- Hizmet ve yardım soruşturma ya da kovuşturma makamlarına yapılmalıdır.
4- Hizmet ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir. 5271 sayılı CMK’nın 158. maddesinde gösterilen, bir suç hakkında soruşturma yapmakla yetkili olan adli ve idari merciler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, savcılıklar, emniyet ve jandarma teşkilatı, suçları savcılıklara iletmekle yükümlü olan vali ve kaymakamlıklar, elçilikler ve konsolosluklar resmi makamlar kapsamında değerlendirilmelidir.
5- Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalı, bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir.
6- Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır.
Failin etkin pişmanlık nedeniyle indirimden yararlanabilmesi için kendi suçunun ortaya çıkmasına ya da suç ortaklarının yakalanmasına yardım ve hizmet etmiş olması gerekmektedir. Suç ortakları kavramı uyuşturucu madde suçuna katılan ya da başka bir uyuşturucu madde ile ilgili suç işleyen kimse olarak anlaşılmalı; "yakalanması" sözcüğü de, "suç ortaklarının yakalanması ya da kim olduğunun belirlenmesi" olarak kabul edilmelidir. Fail suç ortağının, uyuşturucu maddeyi satın aldığı veya kullanma dışında bir amaçla uyuşturucu madde sattığı kişinin ya da başka bir uyuşturucu madde suçu işleyen kişinin yakalanmasına ya da kim olduğunun belirlenmesine katkıda bulunduğunda indirimden yararlanacaktır. Failin kendi suçunun ya da suç ortaklarının ortaya çıkmasına yönelik olarak verdiği bilginin yardım ve hizmet niteliğinde kabul edilebilmesi için, hizmet ve yardımın konusu olan bilgilerin doğru olmasının yanında, hizmet ve yardımın sonuca etkili ve yararlı olması da gerekmektedir. Buna göre, yakalanan kimsenin uyuşturucu maddeyi açık kimliğini bilmediği bir şahıstan aldığını söylemesi ya da hayalî isimler vermesi veya daha önceden uyuşturucu işine karıştığını bildiği kişinin adını vermesi etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için yeterli görülmemeli, failin bildirdiği kişi yakalanmış ise mahkûm edilmiş olması ya da yakalanamamışsa kimliği ve varlığının belirlenmesi, failin bildirdiği kişiye suç atması için bir neden bulunmadığının anlaşılması, mevcut delillerin o kişinin suçluluğunu kabule yeterli bulunması ve verilen bilginin daha önce görevliler tarafından öğrenilmemiş olması durumlarında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Değinilen bu hâllerin dışında, failin üzerinde kullanım miktarı içerisinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ile yakalanmış olması hâlinde başka bir şekilde satış için hazırlandığı anlaşılmayan maddeyi satmak için bulundurduğunu bildirmesinde de, uyuşturucu ve uyarıcı madde satmak suçundan etkin pişmanlık koşullarının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Birinci uyuşmazlık konusunda değerlendirilen oluş ve kabule göre; elde edilen istihbarat bilgisinin sanık ... hakkında olduğu, suç konusu esrarın sanığın ailesiyle birlikte ikamet ettiği evde bulunan ve sanığa ait özel bir oda niteliğinde olmayan yerde ele geçirildiği, ikamette yapılan arama sırasında sanığın ağabeyi tanık Ali ile birlikte iki bayanın da bulunduğunun olay tutanağında belirtildiği, tanık Ali"nin söz konusu ikamette eşi, annesi ve kardeşleriyle kaldıklarını, suç konusu esrarın kardeşi olan sanık ..."a ait olduğunu söylediği birlikte değerlendirildiğinde; tanık Ali"nin soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek beyanı dışında delil bulunmadığı, söz konusu ikamette sanık dışında başka kişilerinde yaşadıkları ve bu şahısların da suç şüphesi altında oldukları gözetildiğinde, suç konusu uyuşturucu maddelerin kime ait olduğunun bilinmediği aşamada, ele geçirilen esrarın kendisine ait olduğunu beyan ederek ikrarı ile kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a- Sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğuna ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından KABULÜNE,
b- Sanık hakkında TCK"nın 192. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımında değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 23.12.2016 tarihli ve 4909-4242 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.08.2010 tarihli ve 280-330 sayılı hükmünün, sanığın eyleminin bir bütün hâlinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğunun ve sanık hakkında TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğuna ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla, sanık hakkında TCK"nın 192. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.