4. Hukuk Dairesi 2017/2663 E. , 2020/43 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar Star Medya Yayıncılık AŞ ve ... aleyhine 02/06/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; tazminat davasının reddine dair verilen 03/10/2013 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalılardan Star Medya Yayıncılık AŞ’nin yayın sahibi olduğu Star gazetesinin 09/06/2010 tarihli nüshasında diğer davalı ... tarafından hazırlanan “Ergenekon hâkimleri ...ve ...le otelde buluştu” manşeti ve 14. sayfada aynı başlıkla devam eden haberin içeriğinde, müvekkiline Savcılık soruşturmasında Dedeman Oteli’nde yapılan görüşmelerin sorulduğu ve müvekkili tarafından görüşmelerin kabul edildiğinin haber yapıldığını, ancak savcılık soruşturma dosyasındaki bu ifadelerin müvekkiline ait olmadığını, dosyada yer alan dava dışı diğer şüpheli K.K’ya ait olduğunu, bu hususun Star gazetesinin 10/06/2010 tarihli nüshasında “...’le...’nın tutanakları karıştı” başlığı ile müvekkili ile dava dışı K.K’nın soruşturma tutanaklarının karıştırıldığının kabul edildiğini ve bu düzeltmenin küçük puntolarla ve iki satır yazıyla geçiştirildiğini, müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek oluşan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili, davaya konu Star gazetesinin 09/06/2010 tarihli nüshasındaki haberin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/587 esas sayılı dosyasındaki ifade tutanaklarına dayanmakla birlikte 10/06/2010 tarihli nüshasında ise tutanakların karıştığının yayındaki ifadenin davacıya ait olmadığı konusunda okuyucunun bilgilendirilip, toplum nazarında davacının aklanmasının sağlandığını, haberin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu olan haberin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/587 Esas sayılı dosyasındaki ifadeye dayandırıldığı, soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede de benzer ifadelerin yer aldığı, davacının sanık olarak yargılanmaya başladığını ve 10/06/2010 tarihli yayında da “...’le ...’nın tutanakları karıştı” başlığı ile okuyucunun bilgilendirildiği, yayında belirtilen iddiaların görünür gerçeğe uygun olduğu, iddiaların yazılış şeklinin öz ile uyumlu olduğu, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yayının bu haliyle hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Somut olaya gelince; davalı basın yayın kuruluşunun 09/06/2010 tarihli “Ergenekon hâkimleri ...ve ...’le otelde buluştu” manşetli haberde, ... ile dava dışı K.K’nın sorgu tutanaklarındaki ifadelerinin karıştırılarak K.K’nın ifadesinin davacı ...’e ait gibi verilmiş olması nedeniyle haberin gerçeği yansıtmadığı, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Yayımlanan haberin, Star gazetesinin bir gün sonraki 10/06/2010 tarihli nüshasında ve ilk yayımlandığından başka bir sayfada daha küçük puntolarla düzeltilmiş olması tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırmayıp yalnızca tazminat miktarını etkilemektedir. Şu durumda, yayının hukuka aykırı olduğu benimsenerek davacı yararına dosya içeriğine uygun şekilde bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu hususlar gözetilmeden yanılgılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.