17. Hukuk Dairesi 2019/3378 E. , 2020/5671 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya olarak incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalı ..."ın, murisi ... ’ın davacı bankadan kullandığı krediye kefil olduğu ve taksitlerin ödenmemesi üzerine aleyhlerine Ankara 12. İcra Müdürlüğü"nün 2009/14919 sayılı takip dosyası ile icra takibi yürütüldüğünü, borçlunun maliki olduğu 37987 ada 18 parselde bulunan taşınmazın 16 nolu bağımsız bölümü davalı ..."e sattığını, ..."in de aynı taşınmazı ..."e sattığını, borçlu ... 25/10/2011 tarihinde öldüğünü, mirasçılardan oğulları ... ve ... mirası reddettiğinin tespit edildiğini, mirasçı ..."ın ise haczi kabil malının bulunamadığını belirterek her iki davalıya yönelik satış işlemlerini içeren tasarrufun muvazaalı olduğunun kabulü ile davacının alacağı oranında tasarrufun iptali ve davacıya alacağın tahsili için taşınmazın haczi ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi talebinde bulunduğu, 24/11/2015 havale tarihli dilekçe ile de taşınmazın ... tarafından dava dışı 3.kişiye satışı nedeniyle taleplerinin tazminata dönüştürüldüğünü belirterek takip dosyasındaki alacağın ..."den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davalının İstanbul"da yaşadığını Ankara da ihtiyacı nedeni ile konut almak isteyince ..."in satışa arz ettiği taşınmazın gerçek bedelini ödeyerek 120.000,00 TL ye satın aldığını, tapuda yazılı bedelin gerçek olmadığını, iddia edildiği gibi işlemin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili; davaya konu taşınmazın üzerinde yer alan ipotek ile birlikte satılan rayiç değeri üzerinden satın aldığını ve bedelinin ödediğini, tapudaki bedelin gerçeği yansıtmadığını ve satış sırasında alacaklının haczinin mevcut olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... ise, davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucu toplanan delillere göre, davanın kabulü ile davaya konu 37987 ada 18 parsel nolu taşınmazdaki ... tarafından ..."e, bilahare ... tarafından ..."e yapılan satış işlemlerinin muvazaalı olduğunun kabulüne ve davacının alacağı tutarında iptaline, ancak taşınmazın davanın devamı sırasında satışa konu edilmiş olması nedeniyle tazminata dönüştürülen istemin kabulü ile Ankara 12.İcra Müdürlüğünün 2009/14919 sayılı takip dosyasındaki takibe konu alacak ve ferilerinin 193.000,00 TL"yi aşmamak kaydıyla davalı ..."den tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya
alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerektiği, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haiz miktarının da gözönünde tutulması gerektiği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Öte yandan, tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.
Yukarıda açıklanan hususlarla ilgili olarak Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi mümkün değildir. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır.
Dosya içeriğinden, dayanılan delillerden 4. kişi konumunda bulunan davalı ...’in; borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı hususunda mahkemece bir gerekçe yazılmamıştır. 4.kişi konumunda bulunan davalı ...’in kötüniyetli olduğunun ispat edilmesi halinde mahkemece aleyhine karar verilebilir. Ancak Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre araştırma inceleme yapıp hangi gerekçelerle kötü niyetli olduğu tartışılmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
2-Kabule göre de; davacı taraf yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.