Ceza Genel Kurulu 2017/787 E. , 2019/208 K.
"İçtihat Metni"Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 103-169
Sanık ... hakkında olası kastla öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek, TCK"nın 85/1, 22/3, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2011 tarihli ve 285-179 sayılı hükmün, sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.12.2012 tarih ve 4421-9985 sayı ile;
“...Sanığın kalabalık nişan töreni sırasında, hedef gözetmeksizin, iki-üç el tabancayla havaya ateş ettiği sırada, çevrede bulunan kişi ya da kişilerin de isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğini öngörmesine rağmen atışlarına devam ettiği, bir ara tabancanın tutukluk yapması nedeniyle tabancayı yere parelele yakın vaziyette tuttuğu ve bu sırada da tetiğe basmak suretiyle yeniden ateş eden sanığın, kendisine yaklaşık 5,5 metre mesafede, sandalye üzerinde oturan ve aralarında hiçbir husumet bulunmayan maktulü baş bölgesinden tek isabetle vurup öldürmesi eyleminde, sanığın olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerektiği hâlde, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde bilinçli taksirle insan öldürme suçundan hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesi ise 27.02.2013 tarih ve 28-35 sayı ile;
"...Dosyadaki maddi deliller ve otopsi raporu, olay yeri inceleme raporu birlikte değerlendirildiğinde; SSÇ"nin kasten öldürme suçunu ya da olası kast ile adam öldürme suçunu işlediğine dair delil bulunmadığı, olası kast ile adam öldürme suçunun oluşması için ise SSÇ"nin "olursa olsun-ölürse ölsün" mantığı ile hareket ederek herhangi birine hedef gözetmeksizin ancak birilerinin de muhtemel ölümü sonucunu doğuracak şekilde kasten atış yapmasının gerekli olduğu; örneklemek gerekir ise SSÇ"nin nişan sırasındaki kalabalığı hiçe sayarak topluluk içerisinden bulunduğu yere göre yüksekte olan balkon, tepelik, dam gibi yerlere de isabet edebilecek şekilde oralarda da insanlar olduğunu bilerek ateş etmesi hâlinde ve birinin isabet alması hâlinde olası kastın varlığından bahsedilebileceği, yine bir Yargıtay kararında olduğu gibi kişinin balkona çıkıp üst kat balkonunda birilerinin olduğunu da bilmesi gerektiği hâlde balkondan yukarı doğru ateş etmesi sonucu üst balkondaki kişinin isabet almasında olası kastın varlığından bahsedilebileceği, yine düğünden örnek verecek olursak; kalabalık bir düğünde şahsın sarhoş bir vaziyette elindeki silahını sağa sola doğru rastgele ateşlemesinde olası kastın varlığından söz edilebileceği değerlendirilmekle olayımızda bu verilen örneklerinin hiçbirisine uygun bir durumun bulunmadığı, keza SSÇ"nin tabancanın tutukluk yapmasından sonraki davranışının eyleminin kasten yapılmış bir eylem olarak değerlendirilemeyeceği, ancak ağır bir kusurluluk durumundan söz edilebileceği sonucuna ulaşılmış, mekanizmada mermi bulunan bir silahı bu şekilde kalabalığın da olduğu bir tarafa doğru tutmasının ve tutukluluk durumunu bu şekilde gidermeye çalışmasının "neticenin öngörüldüğü ancak istenmediği" bir hukuki statüye uygunluk gösterdiğine dair mahkememizde akli ve vicdani kanaat oluşmuş, ancak kusurun ağırlığı, taksirin bilinçli olması, meydana gelen netice birlikte değerlendirilerek SSÇ hakkında üst sınırdan ceza tayin edilmesi yoluna gidilmiştir." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 03.03.2015 tarih ve 170-20 sayı ile;
"...Bozmadan sonra yapılan yargılamada Cumhuriyet savcısının bozma ilamına ilişkin görüşünü açıklamasından sonra yargılamanın bitirilerek hükmün tefhim edildiği göz önüne alındığında, hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi 5271 sayılı CMK"nın 216/3. maddesine aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkeme direnme kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, direnme hükmünün hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi isabetsizliğinden," diğer yönleri incelemeyen direnme kararına konu hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına uyan Yerel Mahkeme 17.06.2015 tarih ve 103-169 sayı ile;
"Mahkememizce verilen 27.02.2013 tarih ve 2013/28-35 E-K sayılı direnme kararının temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.2015 tarih ve 2014/1-170 Esas, 2015/20 Karar sayılı ilamıyla SSÇ ..."ın duruşmaya katılmasına rağmen hüküm açıklanmadan önce son sözünün sorulmadığından bahisle bozularak dosya mahkememize iade edilmiş ve yargılamaya işbu yeni esas sırasına kaydedilerek taraflara bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulması cihetine gidilmiş, SSÇ ... kendisine yapılan tebligata rağmen duruşmaya katılmamış, SSÇ zorunlu müdafi ve Cumhuriyet savcısının bozma ilamına karşı diyecekleri sorularak Mahkememizce Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve Mahkememizce verilen 09.10.2011 tarih, 2010/285 Esas ve 2011/179 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varıldığından, kararda direnilmesine," karar verilmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.10.2015 tarihli ve 336881 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 900-1205 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.05.2017 tarih ve 48-1037 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle Ceza Genel Kurulu kararına uyma kararı verildikten sonra önceki Özel Daire kararına direnilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 19.02.2019 tarihli ve 610-110, 10.07.2018 tarihli ve 360-347, 28.04.2015 tarihli ve 719-130, 19.03.2013 tarihli ve 1278-90, 26.06.2012 tarihli ve 816-254, 27.03.2012 tarihli ve 80-126 ile 05.10.2010 tarihli ve 172-185 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulunun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup, Yerel Mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bu şekilde verilen kararlar da yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir.
Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararın yeniden ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi, Özel Daire kararına direnme üzerine Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesine de aykırıdır. Doğrudan doğruya Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması, Yerel Mahkeme kararına direnme niteliği kazandıracak ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı Yerel Mahkemelerin direnme yetkisi olmadığına dair temel ilke zedelenecektir. Bu nedenlerle hukuken yeni olan bu kararın Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.06.2015 tarihli ve 103-169 sayılı karar "yeni hüküm" niteliğinde olduğundan temyiz incelemesi için dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.03.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.