23. Ceza Dairesi 2016/6831 E. , 2016/5894 K.
"İçtihat Metni"Dolandırıcılık, şantaj ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçlarından sanık ...’un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 206/1,158/1-e-son, 107/1 ve 62 maddeleri gereğince 3 yıl hapis, 3 ay hapis, beş kez 1 yıl hapis, beş kez 100,00 Türk Lirası ve 1.382,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar anılan Kanun’un 53/1-a-b-d-e maddesindeki haklardan, koşullu salıverilinceye kadar ise aynı Kanun’un 53/1-c maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına dair ...Ağır Ceza Mahkemesinin 22/05/2012 tarihli ve 2011/318 esas, 2012/172 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 07.12.2015 gün ve 25623/80616 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/01/2016 gün ve 2015/406957 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteminde;
Dosya kapsamına göre:
1-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 157. maddesinde yer alan, “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, somut olayımızda sanık ...’un, kendisini ...olarak tanıtarak ... Devlet Hastanesinde tedavi görmek şeklinde olan eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı, söz konusu yalan beyanın dolandırıcılık suçunun bir unsuru olduğu ayrıca resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, sanığın ayrıca yazılı şekilde resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesinde,
2-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/2. maddesinde yer alan “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” ve 3. fıkrasındaki “Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, anılan maddenin 1-c bendinde yer alan hak yoksunluğunun sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı, kendi alt soyu dışındaki kişiler bakımından vesayet ve kayyımlıkla ilgili hak yoksunluğu ile anılan maddenin 1. fıkrası a, b, d ve e bentlerinde yazılı hak yoksunluklarının ise cezanın infazının tamamlanmasına kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
3- 5237 sayılı Kanun’da gün para cezası sistemi benimsendiğinden anılan Kanun’un 158/1-e-son maddesinin uygulanmasında, suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; temel gün para cezasının suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktar üzerinden belirlenmesi gerektiği ve bu şekilde tayin olunan gün sayısı üzerinden artırım ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığının anılan Kanun’un 52. maddesi uyarınca, 20,00-100,00 Türk Lirası arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasına hükmolunması gerektiği gözetilmeden, doğrudan haksız menfaat miktarının iki katı esas alınarak karar verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünceler yerinde görüldüğünden... Ağır Ceza Mahkemesinin 22/05/2012 tarihli ve 2011/318 Esas, 2012/172 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca;
1-(1) no’lu kanun yararına bozma istemine yönelik olarak;
Sanık ..."un kendisini...olarak tanıtıp bu kişinin adı ile ...Devlet Hastanesine yatarak tedavi görmesi şeklindeki eyleminde sanığın mahkumiyetine konu nitelikli dolandırıcılık suçunda devam eden hile ile resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanın hukuki anlamda tek bir fiil ile gerçekleştirildiği, buna göre; sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesinde karşılığını bulan fikri içtima hükümlerinin uygulanması suretiyle daha ağır cezayı gerektiren nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasının gerektiği kanaatine varılmakla sanığın resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan BERAATİNE, sanık hakkında bu suçtan VERİLEN CEZANIN KALDIRILMASINA,
2- (2) no’lu kanun yararına bozma istemine yönelik olarak;
Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık (2 kez) ve şantaj (2 kez) suçlarından kurulan hükümlerden 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin tamamen çıkarılıp yerlerine “5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın “c” bendinde yer alan kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesine,
3-(3) no’lu kanun yararına bozma istemine yönelik olarak;
5237 sayılı Kanunda 765 sayılı Kanundan farklı olarak "gün para cezası sistemi" kabul edildiği için bu sistemde nispi para cezasına yer verilmemiştir. İlgili maddelerin gerekçe bölümlerinde de 5237 sayılı TCK’nın sisteminde nispi para cezasının öngörülmediği açıkça belirtilmektedir. Ancak, 5237 sayılı Kanunun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29/06/2005 gün ve 5377 sayılı TCK"nın 19.maddesi ile değişik TCK’nın 158/1. fıkrasına eklenen "..ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz." cümlesi ile getirilen yeni değişikliğe ilişkin gerekçede de belirtildiği üzere, 158. maddenin 1.fıkrasına eklenen son cümledeki "...adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz." hükmünün uygulanabilmesi için öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 52. maddesinin 1. fıkrası “Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan paranın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.” şeklindeki adli para cezasının tanımı yapıldıktan sonra aynı maddenin 3. fıkrasında “Kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.” ve aynı Kanunun 61. maddesinin 8. fıkrasında ise “Adli para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.” hükümleri ile yasa koyucu adli para cezasının mutlaka gün üzerinden tayin edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise, 5 ila 5.000 tam gün arasında TCK’nın 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Bu açıklamalar ışığında; sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümdeki adli para cezasına ilişkin uygulamanın çıkartılarak yerine, " 5237 sayılı TCK"nın 158/1-f, son maddesi uyarınca 64 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığa tayin edilen adli para cezasının 5237 sayılı TCK"nın 52/2.maddesi ile 1 gün karşılığı 20 TL"den hesaplanarak para cezasına çevrilmek suretiyle sonuç olarak 1.280 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesine, infazın buna göre yapılmasına,
Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 05/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.