Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/20768
Karar No: 2022/1702
Karar Tarihi: 07.02.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/20768 Esas 2022/1702 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2021/20768 E.  ,  2022/1702 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili ile davalı vekili tarafından talep edilmiş, davalı vekilince de duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19/01/2022 Çarşamba günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldiler. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Genel Başkanı ...'nun 21 Aralık 2017 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapmış olduğu basın açıklamasında ve 24 Aralık 2017 günü genel başkanı olduğu ... Eskişehir İl Kongresi'nde yapmış olduğu iki ayrı konuşmada müvekkili ...’na yönelik ağır hakaretlerde bulunduğunu belirterek;
    Davalının 21 Aralık 2017 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu basın açıklamasında "...Sana küçük bir çocuğun anlayabileceği dilden soru soruyorum; hangi şirketi sattın, ne kadar para kazandın?... Bu beyler gidecekler Man Adalarında şirket kuracaklar, ortaklıklar yapacaklar, Türkiye'de vergi ödememek için her türlü dümenin peşinde olacaklar. Ben bunu soracağım, benim aleyhime milyonluk tazminat davaları açacaklar. Açmazsanız namertsiniz.... Ben hiçbir zaman dönüp de çocuklarıma “oğlum paraları sıfırladınız mı” demedim. Sen söyledin. Çık bakayım cevap ver, o paralar ne paralarıydı, “Bilal oğlan paraları sıfırla” dedin. Bakın ne kadar açık, ne kadar net sorular soruyorum. Yüreği varsa karşıma çıksın. Adamsa karşıma çıksın... Biz dürüst ve namuslu insanlarız, dürüst ve namuslu insanlar, dürüst ve namuslu olmayan insanlarla mücadele etmek zorundadır... Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmuş “tarafsızım” diyor, “tarafsızım” diye yemin ediyor, ne üzerine, namusu ve şerefi üzerine yemin ediyor... Arkadaş namus ve şeref senin için hangi anlama geliyor...'' şeklinde ifadeler kullandığını, bu yolla müvekkilini namus ve şerefine sahip çıkmamakla, namus ve şeref kavramını bilmemekle, sonuç olarak namussuz ve şerefsiz olmakla itham ettiğini, sarfedilen sözlerin eleştiri kapsamında kabul edilemeyeceğini belirterek, davacının kişilik haklarına saldırı nedeniyle 100.000,00TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
    Davalının ... Eskişehir İl Kongresi'nde yapmış olduğu 24 Aralık 2017 tarihli konuşmasında ise; ''Eğer bu ülkeye FETÖ'yü bela yaptılarsa bela yapanlar şu anda iktidardadırlar... Birisi, FETÖ'yü başımıza bela edenlerden birisi, şu anda cumhurbaşkanlığı makamı, koltuğunu işgal etmektedir. Biz bunları gayet iyi biliyoruz. Eğer bu ülkede bir FETÖ'cü arıyorsanız o FETÖ'cü orada oturuyor... Mahkeme saraydan talimat alırsa benim, sizin vatandaşın can ve mal güvenliği ne olacak?... Gideceksin Man Adası'nda şirket kuracaksın, Türkiye'de vergi ödememek için her türlü katakulliyi çevireceksin. Bende bunu dile getirdiğim zaman “Ey Kılıçdaroğlu bak dikkatli ol senin üstüne geliriz”.... Sen kim oluyorsun da beni susturuyorsun, senin gücün beni susturmaya yetmez... Sen dünyanın en kötü şeylerini yapıyorsun kardeşim, kul hakkı yiyorsun kul hakkı. Vergi ödememek için her türlü dümeni çeviriyorsun... Yeni dillenmiş çocuğun anlayacağı dilde bir soru sordum Bilal oğlan da duysun diye. Sordum, “Bu şirket hangi şirket, bu şirketi kime sattınız” öyle ya kime sattınız' bir türlü cevabını alamıyorum, bir türlü cevabı yok... Sen “milliyim, yerliyim” diyorsun, ben de sana diyorum ki, sen ne millisin ne de yerlisin kardeşim, sen yabancısın, sen Mancısın kardeşim. Mancısın sen....'' şeklinde ifadeler kullandığını, davalının bu konuşmasında sarfettiği iddiaların tamamen asılsız ve daha önce pek çok kez tekzip edilmiş olduğunu, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında himaya edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, 150.000,00TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının ana muhalefet partisi genel başkanı olması nedeniyle toplumu bilgilendirme yükümlülüğünün bulunduğunu, açıklamaların tamamının haklı eleştiri kapsamında ve toplumu bilgilendirme iradesi altında yapılan düşünce açıklaması niteliğinde olduğunu ve kamu yararı bulunduğunu, davaya konu konuşmalarda yer alan açıklama, değerlendirme, değinilen olay ve olguların tamamının gerçek olduğunu, dayanılan delillerle ispat edileceğini, davacı tarafça, konuşma metni içindeki bazı cümleler seçilerek saldırı var gibi gösterilmeye çalışılmış ise de davalının konuşmasının bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde eleştirilerin tamamının haklı olduğunun anlaşılacağını, konuşmaların davacıya hakaret, iftira, onur ve saygınlığını rencide etme kastı taşımadığını, gerçeklere dayalı ve güncel konulara ilişkin olduğunu, desteksiz ve eleştiri sınırlarını aşan ifadelerin kullanılmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesince; her iki tarafın da görevleri gereği, karşılıklı olarak birbirlerine eleştiride bulunmaları gerektiği, zaman zaman yapılan eleştirilerin sert eleştiri niteliğinde olmasının doğal olduğu, ancak somut davada kullanılan sözlerin eleştiri sınırlarını aşarak davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuş; bölge adliye mahkemesince dava konusu iki ayrı konuşmanın ulusal, yazılı ve görsel medya organlarında yayınlanmış olması nedeniyle ulaştığı kitlenin genişliği, davacının ... sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil etmesi, davalının davacıya yönelik değer yargısı olarak kabul edilemeyecek isnatlarında bulunması nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu ve kabul edilen manevi tazminat miktarının tazminatın amacına uygun olduğu gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı ... Genel Başkanı ...'nun 21 Aralık 2017 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu basın açıklaması ve 24 Aralık 2017 günü genel başkanı olduğu ...’nin Eskişehir İl Kongresi'nde yapmış olduğu iki ayrı konuşmada davacı ... ... hakkında sarfettiği sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi ve ulaşılacak sonuca göre manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir. Bunlar kişilik değerlerinin zedelenmesi [Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 24], isme saldırı (TMK m. 26), nişan bozulması (TMK m. 121), evlenmenin butlanı (TMK m. 158/2), boşanma (TMK m. 174/2) bedensel zarar ve ölüme neden olma [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56] durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesi (818 sayılı BK m. 49, 6098 sayılı TBK m. 58) olarak sıralanabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi ile Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi diğer yasal düzenlemelere nazaran daha kapsamlıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” düzenlemesi mevcuttur.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde ise; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükmü yer almaktadır.
    Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddelerinde belirlenen kişisel haklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Görüldüğü üzere TBK'nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır.
    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 90. maddesinin son fıkrası; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, mahkemelerce önlerine gelen uyuşmazlıklarda usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar ile iç hukukun birlikte yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesi; “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar… Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” hükmünü içermektedir.
    İfade özgürlüğü geniş bir şekilde yorumlanmakta ise de, sınırsız olmadığı da Sözleşmenin 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiştir. Burada çözülmesi gereken temel sorun ifade özgürlüğü ile kişilik haklarına yönelik saldırı arasındaki sınırın hangi ölçütlere göre saptanacağıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkmesi önüne gelen uyuşmazlıklarda yapılan müdahalenin ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediğini tespit etmek üzere uygulamaları ile bir takım kriterler belirlemiştir. Bu kriterler:
    1-Müdahalelerin yasayla öngörülmesi:
    AİHM, Sözleşme’nin 10. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yasayla öngörülme” ifadesinin, ilk olarak, itiraz konusunun iç hukukta bir dayanağı olması gerektiğini hatırlatır. Ancak söz konusu ifade hukuki normların ilgili kişinin erişiminde olmasını, sonuçlarının öngörülebilmesini ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun olmasını gerektiren kanun niteliğine de atıfta bulunmaktadır (Association Ekin/Fransa, başvuru no: 39288/98; Ürper ve diğerleri/Türkiye kararı, başvuru no: 14526/07, 14747/07, 15022/07, 15737/07, 36137/07, 47245/07, 50371/07, 50372/07 ve 54637/07, 20 Ekim 2009).
    2-Müdahalelerin meşru bir amaç izleyip izlemediği konusu:
    Sözleşme’nin 10/2. maddesine göre, “… bu özgürlüklerin kullanılması, demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
    Görüldüğü üzere yasayla düzenlemek şartıyla ve “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” amacıyla ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği kabul edilmekte olup sınırlama haklı olsa bile, bu kez sınırlamanın orantılılığı gündeme gelecektir (bkz. sınırlamanın orantısızlığı konusunda Pakdemirli/Türkiye kararı). Kişilik hakkının korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeyi iyi sağlamak gerekmektedir. Özellikle siyasetçilerin ve devlet görevlilerinin kişilik hakları ve şöhretleri söz konusu olduğunda bu dengede ifade özgürlüğünün ağır bastığı konusunda kuşku yoktur. Diğer bir deyişle, terazide bir yanda siyasetçilerin ve devlet görevlilerinin “kişilik hakları”, diğer yanda “ifade özgürlüğü” bulunduğu durumlarda, tercihin daha çok ifade özgürlüğünden yana kullanıldığı söylenebilir (Doğru, O., Nalbant, A; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, C. 2, Ankara 2013, s. 232).
    3-Müdahalelerin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı konusu:
    AİHM, ifade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun temel yapılarından birini oluşturduğu ve toplumun gelişimi ve bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından biri olduğunu hatırlatır (Lingens/Avusturya, başvuru no: 9815/82, 08 Temmuz 1986). İfade özgürlüğü istisnalara tabi olsa da, bu istisnalar dar bir biçimde yorumlanmalı ve sınırlama nedeni ikna edici bir biçimde ortaya konmalıdır (Observer ve Guardian/Birleşik Krallık, A Serisi no: 216, başvuru no: 13585/88, 26.11.1991).
    Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 25.04.2018 tarihli ve 2017/4-1320 E., 2018/986 K.; 30.05.2018 tarihli ve 2017/4-1470 E., 2018/1144 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
    İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. Aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
    Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır.
    Müdahale edilen ifade özgürlüğü ile davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğinin karar yerinde değerlendirilmesi de gerekecektir.
    İfade özgürlüğü, temsil ettikleri seçmenlerinin kaygılarına dikkat çektikleri ve onların menfaatlerini savunmak zorunda oldukları için halkın seçilmiş temsilcileri bakımından özel bir öneme sahip olup bu değerlendirmenin de özel olarak yapılması gerekirse de çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için kullanılan ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların ünlülük derecelerinin ve ilgili kişilerin önceki davranışlarının, kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının gözetilmesi de gerekmektedir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına, konuşmanın yapıldığı 21 Aralık 2017 ve 24 Aralık 2017 günü ile yine Dairemizde temyiz incelemesi yapılan diğer dosyalardaki konuşma tarihlerinde davacının siyasetçi olmadığı (Anayasa 101. md), davaya konu bu ve diğer davalara konu konuşmalarda “Her türlü dümeni çevirirsin”, ”Faizci Tayyip”, “Sahtekarlığı çok iyi bilirsiniz”, “Sahtekar sizin elinize su dökemez”, “Her türlü dümen var sizde”, Her türlü üç kâğıt var sizde”, “Senin ne mal olduğunu biliyorum”, ”Tefecilerin Reisi”, ”Diktatör”, ”IŞID’a, FETÖ’ye, PKK’ya yardım ve yataklık yaptın”, “Malı götüren”, “Her türlü tezgâhı çevirir”, “Firavun”, “Şeref ve namus yoksunu”, “Gayrimilli”, “Şerefsiz”,”Yolsuzlukların timsali”, “Diktatör bozuntusu”, “Namusuna, şerefine sahip çıkamıyor”, ”Değeri beş para”, “Hırsızlığı aşmış bir şey”, “Alçak” gibi yoğun bir biçimde ifade özgürlüğünü aşan ifadelerin kullanılmış olmasına, yukarıda açıklandığı gibi ifade özgürlüğünün sınırsız olmamasına, ifade özgürlüğünü kullanırken ödev ve sorumluluklara özen gösterilmesi gerekmesine, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ... raporuna dayanılarak varılan takipsizlik kararına konu olan belgenin "olgu" olarak kabul edilemeyeceği gibi belgenin ve diğer araştırmaların ... raporuna göre davacı ... ile ilgisinin bulunmadığının anlaşılmasına özellikle de davalı ... Genel Başkanı, başvuruya konu iki ayrı konuşmasında da politik meselelere değinmiş ve konuşmaların çerçevesi baskın bir şekilde politik alanda kalmış ise de kimi sözlerin siyasi bir eleştiri olmaktan çok kişisel saldırı içermesine göre taraf vekillerinin yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün HMK 370/1. maddesi gereğince ONANMASINA, HMK 373. maddesi uyarınca dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 21,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan ve aşağıda dökümü yazılı 1.281,00 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 07/02/2022 tarihinde Üye ...'nin karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY YAZISI
    Muhalefet partisi lideri ... genel Başkanı davalı ...'nun 21.12.2017 tarihinde TBMM'de yapmış olduğu basın açıklamasında ve 24.12.2017 tarihinde ... Eskişehir İl Kongresinde yaptığı konuşmasında kullandığı söz ve ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı hususunu mahiyeti gereği iki bölümde değerlendirmek gerekmektedir.
    1- İlk olarak davalı tarafın yurt dışındaki şirket hesaplarına para transfer edildiği iddiası kamuoyuna açıkladığı bir takım belgelere dayandırılmaya çalışılmıştır. Bu belgeler C. Başsavcılığınca yapılan Ceza soruşturması sırasında alınan ... raporunda belirtildiği üzere ... şirketinin hesabından para gönderilirken bankacılıkta kullanılan swift kayıtlarından oluşmaktadır. (Bankacılıkta kullanılan swift sistemi yurt içi yada yurt dışına döviz transferi yapılacağı zaman kullanılan sistemdir.) Davacı tarafın bankadan alınan bu belgelere ve ...'tan gelen yazı içeriğinin geçerliliğine (doğruluğuna) bir itirazı olmamıştır. Davalının yurt dışına para transfer edildiğine ilişkin açıklaması bu belgelere (swift kayıtlarına) dayansa da C. Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda bu belgelerin gerçekten yurt dışına para transfer edildiğini göstermediği, aksine Man Adasında faaliyeti bulunan ... şirketinin yurt içindeki bir banka şubesindeki hesabından, ilgili kişilerin yine yurt içindeki bir başka bankadaki hesaplarına döviz cinsinden para gönderildiğini gösteren kayıtlar olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davalının bu konuyu gündeme getirip toplumsal bir tartışma başlatmasında yeterli olgusal dayanak bulunmaktadır. Birçok AYM kararında da vurgulandığı üzere tartışılmasında kamu yararı bulunan konuların gündeme getirilmesinde yüzde yüz bir kesinlik aramak demokratik toplumun varsayılan unsuru olan eleştiriyi zorlaştıracak ve bireylerin eleştiriye katılmasını caydırma etkisi gösterecektir. Kaldı ki siyasi bir kişilik olan davalının bu konuları gündeme getirmesi muhalefet görevinin bir parçasıdır. Bu nedenle söz konusu açıklamada hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
    2- Davalının konuşmasındaki bazı söz ve ifadelerin hakaret teşkil ettiği iddiasına gelince; Bilindiği üzere düşünceyi açıklamak ve yaymak özgürlüğü ile ilgili konularda, ifadelerin bağlamlarından kopartılarak incelenmesi hatalı sonuçlara neden olabileceğinden söz veya metinlerin bütünü ile ele alınması, özle biçim arasındaki dengenin bozulup bozulmadığına bakılması gerelidir. Buna göre somut olayda davacı tarafın kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ettiği sözlerin bir kısmının konuşmanın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, değer yargısı niteliğinde ifadeler olduğu, bir kısmının da politik eleştiri kapsamında kalan söz ve açıklamalar olduğu anlaşılmaktadır. Değer yargıları kişilerin görüş ve yorumlarından ibaret olması ve kanıtlanmaya elverişli olmaması nedeniyle kişilik haklarına saldırı oluşturmazlar.
    Öte yandan davalının konuşmasında kullandığı ifadelerin suçlayıcı ve rahatsız edici olduğu da açıktır. Siyasetçilerin kullandıkları bazı sözler açıkca polemik çıkartmaya, şiddetli tepkiler yaratmaya ve taraflarını denetlemeye yönelik siyaset üsluplarının bir parçası olarak kabul edilmelidir.
    Yukarıda açıklandığı üzere davalının konuşmasının bütünlüğü dikkate alındığında konuşmanın kamu yararı bulunan bir tartışmayı başlatma amacı taşıdığı ve toplumun bilgi edinme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki denginin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir hususun bulunmadığı bu nedenle istemin tümden reddi gerektiği düşüncesi ile değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 07/02/2022

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi