22. Hukuk Dairesi 2015/3353 E. , 2016/12668 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ulusal bayram ve genel tatili, ücret izin ile fazal mesai mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, davalı bakanlığa ait işyerinde altişverenlerin işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle sona erdiğini, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ulusal bayram genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacaklarının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, husumet itirazı ve zamanaşımı definde bulunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, dosya içeriği ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalı ... temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı,ulusal bayram genel tatil ücretine hak kazanıp kazanmadığı, kıdem tazminatına uygulanan faiz başlangıcının doğru olup olmadığı, davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak durumunun ihlal edilip edilmediği ve davalı bakanlığın harç giderlerinden sorumlu tutulmasının yerinde olup olmadığı hususlari taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını, ulusal bayram genel tatillerde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatiller ücreti alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatillerde çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma, ulusal bayram genel tatiller ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir.
Fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışmasının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda, mahkemece, davacı tanıklarının beyanlarına göre, davacının haftada 6 gün, 07.00-17.00 saatleri arasında bir saat ara dinlenmesinin düşülmesiyle günlük 9 saat, haftalık 54 saat çalıştığı, haftalık 9 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmiş ise de, çalışma gün ve saatleri davacı tanıklarının beyanlarına göre belirlenmiştir. Tanıkların beyanlarından, davacı ile tüm çalışma döneminde birlikte çalışmadıkları anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı tanıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davalı işyerinde davacı ile birlikte çalıştıkları süre belirlenerek, belirlenen bu süreler için fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışmasının ispatlandığı kabul edilerek, diğer süreler için bu taleplerin ıspatlanamadığından reddi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Ayrıca,davacı, dava dilekçesinde, haftalık çalışma saatinin 50 saat olduğunu belirterek fazla çalışma ücreti istemiştir. Talep aşılarak, haftalık 54 saat çalışma süresinin olduğunun kabulü doğru değildir.
Öte yandan,puantaj kaydı sunulan dönem için, kayıtlarda davacının imzası yok ise de, işyerinin kamu işyeri olduğu ve çalışmaların kayda dayandığı dikkate alınarak, puantaj kayıtlarında çalışma olan ulusal bayram genel tatillerde davacının çalıştığı kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması yanlıştır.
3-13.03.2013 tarihli ilk bilirkişi raporuna davalı itiraz etmiştir. Bu rapora davacının itirazı bulunmamaktadır. Bu durumda, bu raporda tesbit edilen alacak tutarları yönünden davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak dikkate alınmayarak, bu bilirkişi raporunda tesbit edilen alacak tutarlarından fazlasına hükmedilmesi hatalıdır.
4-4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. Maddesi uyarınca yürürlüğü devam olunan mülga1475 sayılı İş Kanun"un 14. maddesinde, işçinin iş sözleşmesini bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı almak amacıyla feshetmesi durumunda, kıdem tazminatına hak kazanacağı öngörülmüş ve yine aynı maddede, iş sözleşmesinin bu amaçla feshinden söz edilebilmesi için, sözleşmeyi işçinin feshetmiş olması, feshin emekli (yaşlılık) aylığı almak amacıyla yapılmış olması ve işçinin sosyal güvenlik kurumuna başvurduğunu ve aylığı hak kazandığını belgelemesi gerektiği belirtilmiştir. İşçinin, iş sözleşmesini yaşlılık aylığı almak amacıyla feshinde, kıdem tazminatı hakkının dogması için fesih tarihinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının gerçekleşmiş olması yeterlidir. Kanunda ön görülen belgeleme koşulluna uyulmamış olması kıdem tazminatı hakkının doğmasını engellemez. Belgeleme koşuluna uyulmaması hali sadece kıdem tazminatının gecikme faizinin fesih tarihinden değil dava tarihinden başlatılması sonucunu meydana getirir. Başka bir anlatımla bu yön iş verenin kıdem tazminatı borcu bakımında hangi tarihte temerrüde düştüğünün tespitinde belirleyici olur.
Dosya içeriğinden, davacının emekliliği hakettiğine dair belgeleri işverene vermediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kıdem tazminatına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru değildir.
5-492 sayılı Harçlar Kanun"un 13/j. bendinde Genel bütçeye dahil idarelerin yargı harçlarından muaf olacağı düzenlenmiştir.
Mahkemece, davalı ... Bakanlığının harçtan muaf olduğu gözetilmeden,harç giderlerinden sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, 28.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.