Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakanın 1218 ada 11 parsel zemin kat 1 nolu dükkanını mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini yine aynı binada kaçak olarak inşa ettiği 6 adet dairenin davalıların ve diğer mirasçıların kullanımında olduğunu ileri sürüp; tapu iptali ve payı oranında tescil, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Davalılar, çekişme konusu 1 nolu dükkanı yaptıkları mermer işi karşılığında murusten satın aldıklarını, yine muristen intikal eden 3 nolu dükkanı da davacı dahil tüm mirasçılardan bedeli karşılığı temlik olduklarını, diğer 6 adet daireyi ise davacının 20.2.1997 tarihli muvafakatı ile kendilerinin inşaa ettiklerini iddiaların doğru olmadığını, davacının miras haklarını ve paylarını aldığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemce, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Davacı, 1218 ada 11 parsel zemin kat 1 nolu dükkan yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle davacının temyiz dilekçesine eklediği akit tablosundan; miras bırakanın 1218 ada 11 parseldeki 1 nolu dükkana kat irtifaklı 80/492 arsa payını 2.3.1992 tarihinde ve satış suretiyle davalılara temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Ne varki, anılan bağımsız bölümle ilgili olarak "muris muvazaası" yönünden yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, özellikle 1 nolu bağımsız bölümün satış bedeli ile akit tarihindeki, gerçek değeri arasında fark bulunup bulunmadığı, miras bırakanın temliki yapmakta makul ve zorunlu bir sebebinin olup olmadığı ve davalıların akit tarihinde alış güçleri konusunda hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılarak, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirilmek suretiyle, temliki işlemin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuruşturulması zorunludur.
Öte yandan, çekişmeli 1 nolu bağımsız bölüm dışında kalan diğer dava konusu dairelerin ise kat irtifakına konu edilmediği izlenimi uyanmaktadır.Bu bölümlerle ilgili olarakda davacının isteminin ne olduğunun açıklattırılarak iddiası doğrultusunda gerekli araştırma, uygulama ve incelemenin yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Noksan soruşturmaya dayalı hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK:"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
.