Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakanın 43 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payını 24.11.1998 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna devrettiğini ve bundan 37 gün sonra da vefat ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, iddiaların doğru olmadığını, miras bırakana temlik öncesi ve sonrası baktığını, bu nedenle murisin dava konusu işlemi yapma gereğini hissettiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın 43 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 2/10 payını 24.11.1998 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; miras bırakanın dava konusu taşınmazdaki 2/10 payını ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiği, davalının murisin hastalığıyla yakından ilgilendiği, hastaneye yatırdığı ve bir kısım hastane ücretinin tarafından karşılandığı, taşınmazın değerinin miras bırakanın tüm mal varlığı gözününde bulundurulduğunda makul sınırlar içerisinde kaldığı, böylece yapılan temliki işlemin yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, gerçek bakım karşılığı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.