10. Hukuk Dairesi 2014/25674 E. , 2016/4623 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davacı S.. Başkanlığı avukatı, davalı T... Genel Müdürlüğü avukatı, davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davalı ... vekilinin temyiz istemi yönünden;
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434/3. maddesinde, temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tümünün ödeneceği, eksikliğin sonradan anlaşılması durumunda, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek 7 günlük kesin süre içinde tamamlanmadığı takdirde temyizden vazgeçmiş sayılacağının temyiz edene yazılı olarak bildirileceği, verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmazsa mahkemece, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verileceği belirtilmiş, 25.01.1985 gün ve 1984/5 Esas – 1985/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da, harca tabi olmasına karşın mahkeme kalemince harcı hesaplanıp ilgilisinden istenmeden ve dolayısıyla harç alınmadan temyiz defterine kaydedilen temyiz dilekçesi hakkında, anılan 434/3. maddesinin benzetme yoluyla uygulanacağı, temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp ilgilisinden istenmesine karşın süresinde ödenmediğinin belgelendirilmesi durumunda temyiz isteminin reddedileceği açıklanmıştır.
İnceleme konusu davada, temyiz yoluna başvuran davalı ... vekili tarafından temyiz dilekçesinin verildiği sırada ve yasal temyiz süresi içerisinde gerekli harç ve giderlerin eksik yatırıldığı, bunun üzerine yukarıda öngörülen prosedüre uygun olarak mahkemece düzenlenen uyarı yazısının yöntemince davalı vekiline tebliğ edilmesine karşın eksikliğin tamamlanmadığı belirgin bulunmakla hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmelidir.
2-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm, davalı T.... Genel Müdürlüğü vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
T... Genel Müdürlüğü’ne ait bakım atölyesi tesislerinde bulunan Motorlu Tren Depo Müdürlüğü ana binasının dış cephesine ait çeşitli boya ve onarım işini Motorlu Tren Depo Müdürlüğü Binası Dış Cepheye Ait Sınırlı Onarım Şartnamesi kapsamında yüklenen İ.H.Y.’un, anılan işi diğer davalı B... Kimya İnşaat … Ltd. Şti.’ne verdiği, 22.06.2010 günü iskelede hangar ön kapısını boyayan ve bildirimi yapılmamış olan sigortalının, atölyeye giren tren vagonunun aynasının iskeleye çarpmasıyla dengesini yitirerek zemine düşmesiyle iş kazasının gerçekleştiği, sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan Kurum zararının davalılardan teselsül hükümlerine göre rücuan alınması için 5510 sayılı Kanunun 12., 21., 23., 76. maddelerine dayalı olarak işbu davanın açıldığı, yapılan yargılamada düzenlenen bilirkişi raporunda kazanın oluşunda, İ.H.Y..’un %40, B...Kimya İnş. Mak. San. Tic. Ltd. Şti.’nin %30, T.... Genel Müdürlüğü’nün %10, sigortalının %20 oranında kusurunun bulunduğunun belirtildiği anlaşılmakta olup mahkemece bu rapor esas alınarak ve davalılar hakkında değinilen 23. madde uygulanıp %90 sorumluluk oranı benimsenerek dava kabul edilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Kanunun 12/son maddesinde alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanarak sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi asıl işverenin, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu açıklanmıştır.
Diğer taraftan, söz konusu Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği bildirilmiş, 23. maddesinde, sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi durumunda, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca saptandığı tarihten önce gerçekleşen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödeneklerinin Kurumca ödeneceği, belirtilen bu hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri miktarının, 21. maddenin 1. fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirileceği hüküm altına alınmıştır.
İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 21. maddeye göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, 818 sayılı Borçlar Kanununun 50. ve 51. maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 818 sayılı Kanunun 146. maddesine (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede tüm dosya içeriğine göre, İ.H.Y. ile B… Ltd. Şti. arasında anılan 12/son maddesi kapsamında ilişkinin varlığı, buna göre İ.H.Y.’un asıl, B … Ltd. Şti.’nin alt işveren konumunda yer aldığı belirgin bulunduğu gibi, kazalı ile arasında hizmet akdi olmayan, diğer iki davalı ile değinilen 12/son maddesi anlamında herhangi bir ilişkisi de saptanmayan T.... Genel Müdürlüğü’nün üçüncü kişi olarak nitelendirilmesi, buna göre koşulları gerçekleşen 23. maddenin yalnızca işveren sıfatına sahip davalılar hakkında uygulanması gerektiği de açıktır. Şu durumda, 21/4. ve 23. maddeler gereğince ve değinilen ilkeler çerçevesinde davalıların sorumlulukları saptanarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, işveren konumunda bulunmayan T.... Genel Müdürlüğü yönünden 23. maddenin uygulanması isabetsiz olduğu gibi, karar ve ilam harcının %068,31 oranı yerine daha fazla belirlenmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı T... Genel Müdürlüğü vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalı, yeniden yapılacak yargılama sonunda karar verilirken, ilk hükmü temyiz etmeyen davalı B...Boya Yalıtım Kimya İnş. Mak. San. Tic. Ltd. Şti. ile hükmü temyiz etmemiş sayılmasına karar verilen davalı ... yönünden Kurum yararına oluşan usulü kazanılmış hak olgusu da dikkate alınmalıdır.
S O N U Ç : 1-) 1086 sayılı Kanunun 434/3. maddesi ile 25.01.1985 gün ve 1984/5 Esas – 1985/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davalı ... vekilinin hükmü temyiz etmemiş sayılmasına,
2-) Davalı T... Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yönünden hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalı T... Genel Müdürlüğüne iadesine, 31.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.