Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalıların kayden paydaşı oldukları 948 parsel sayılı taşınmazın 37100 m2 lik bölümünün Akşehir Gölünün kıyı kenar çizgisinin göl tarafında kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile kıyı olarak kamuya terki isteğinde bulunmuştur.
Davalı Mehmet, davanın reddini savunmuş, davalı S... yanıt vermemiştir.
Davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece "...devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler hakkında Hazine tarafından açılan davalarda, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği..." gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonununda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, 3621 Sayılı Kıyı Kanunundan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın kütükteki sicil kaydının terkini isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu 948 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince saptanan kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı belirlenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 948 parsel sayılı taşınmazın 3/96 payının davalı Selime, 93/96 payın ise davalı Mehmet adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dosyada mevcut nüfus kaydı ve mirasçılık belgesine göre, davalı S. Ç."ın dava tarihinden önce 2.10.1976 tarihinde ölmüş olduğu görülmektedir.
Bilindiği üzere; dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir.HUMK.taraf Ehliyetini tanımlamamış 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir.Medeni Kanunumuz ise, davada taraf olma ehliyetini,medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış,8,28,47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını,her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır.Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur.Bu itibarla, gerek Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş; ölen veya mevhum kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır.Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamıyacağı,dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamıyacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemiyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözardı edilerek, dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan davalı Selime hakkında açılan davanın kural olarak reddine karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Ancak, davadaki isteğin tapunun iptali ve sicil kaydının terkinine ilişkin olduğu gözetildiğinde ve aynı zamanda taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı belirlenmiş bulunduğunudn, kıyıda kaldığı saptanan bölümle ilgili olarak taşınmazın davalı Mehmet payı yönünden kaydının sicilden terkini gerekecek, dava tarihinde ölü olan davalı Selime payı yönünden de hakkındaki davanın ölü olduğu gerekçesiyle reddedilmesi gerekeceğinden, bu pay bakımından sicil ayakta kalacaktır. Bu durum, sicillerin doğru ve sağlıklı tutulması prensipleriyle bağdaşmayacağı gibi taşınmazın niteliği ve hukuksal konumunada uygun düşmeyecektir. Türk Medeni Kanununun 999(eski 912) maddesi; "... tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tabi olmayan bir taşınmaza dönüşürde tapu sicilinden çıkırtılır..." hükmünede aykırılık oluşturacaktır.
Hal böyle olunca, dava tarihinde ölü olduğu anlaşılan diğer paydaş davalı S... Ç... mirasçıları hakkında ayrı bir dava açması için davacı Hazine"ye önel verilmesi, açıldığı takdirde her iki davanın birleştirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, kabule göre de, dava kısmen kabulle sonuçlandığına göre, harç ve yargılama giderlerinin, kabul ve ret oranına göre taraflara yükletilmesi gerekirken, davacı Hazine üzerinde bırakılması da doğru değildir.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.