Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı yeğeninin kendisini kandırması sonucu 162 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma akti ile temlik edeceği yerde satış işlemi ile tapuda davalı adına devrettiğini, yapılan işlemin iradesine uygun olmadığını, bu durumu sonradan kendisine gönderilen vergi ceza ihbarnamesi üzerine öğrendiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, çekişme konusu taşınmazı bedelini ödeyerek davacıdan satın aldığını, tapuda yapılan satış işleminin davacının iradesine uygun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, resmi işlemin aksinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dava dilekçesinde; "...davalının; davacının evlatlığı ile arasının iyi olmamasından, yaşlılığından, yalnız yaşamasından, sağlık sorunlarının olmasından yararlanarak davacının, ev işlerini yapmak suretiyle ölünceye kadar bakacağı yönünde güvenini kazandığı, bir süre sonra çekişme konusu taşınmazın kötü davranan evlatlığa kalmasının haksızlık olacağını, ölünceye kadar bakma şartı ile kendisine verilmesi halinde davacıya ölünceye kadar bakacağını söyleyerek, davacıyı tapuda ölünceye kadar bakma akti yapılacağı yönünde inandırdığı, bu amaçla tapuya gidildiği, ancak tapuda satış işlemi yapılmak suretiyle taşınmazın davalıya temlikinin sonradan öğrenildiği..." iddialarının ileri sürüldüğü görülmektedir. İddiaların ileri sürülüş biçimine göre davada hile hukuksal nedenine dayanılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca gerekli araştırmanın yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.