Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı İsmet Tokatlı"nın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla 3704 sayılı parseldeki 5 nolu dairesini, eşi olan davalı M..."e 42 sayılı parseldeki 14 nolu dairesinin çıplak mülkiyetini eski gelini ve torunları olan diğer davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu, temlik tarihinde miras bırakanın hukuki işlem ehliyetinin de olmadığını ileri sürerek, tapu iptali, miras payı oranında tescil olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, satışın gerçek olduğu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, miras bırakan İ..."in vekalet ve temlik tarihinde ehliyetli olduğu Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile belirlenmek suretiyle muvazaa iddiasının gerçekleştiği benimsenerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı İ.."in malik olduğu 14 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini vekil aracılığıyla, 26.6.2002 tarihinde davalılardan Ş... ile torunları C... ve S..."e, 5 nolu bağımsız bölümünü ise, 6.8.2002 tarihinde yine vekil aracılığıyla davalı Meral"e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davalılar, iddiaya karşı miras bırakanın sahip olduğu mallarını sağlığında tüm mirasçılarına bölüştürme amacıyla temlikleri gerçekleştirdiğini savunmuştur.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davacının, miras bırakanı İ..."in çekişme konusu taşınmazları davalılara satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir. Ancak, miras bırakanın bedelini ödemek suretiyle bir taşınmazı da davacı Y..."ın edinmesine olanak sağladığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ayrıca, davacının malik olduğu Ş. Balıkçılık Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketinin % 60 oranındaki payınında, yine miras bırakanın bedelini ödeyerek davacının edinmesini temin ettiği, davacının 23.11.2004 havale tarihli dilekçesindeki kendi beyanıyla sabittir.
O halde; bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek amacının mirasçılardan mal kaçırma olmadığı kabul edilmelidir.
Buna göre, mahkemece davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.