Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı M... Ş..."in maliki olduğu 90 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini kendisinden mal kaçırmak amacıyla diğer mirasçı olan davalı kızına satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptal tescil veya tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliki işlemin gerçek satış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı M. Ş."in maliki olduğu 90 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini davalı kızına 12.12.1996 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği görülmüştür.
Davacı, temliki işlemin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazın miras bırakanın tek mal varlığını teşkil ettiği akit tarihindeki değeri ile o tarihteki gerçek satış değeri arasında aşırı oransızlık bulunduğu, murisin ekonomik durumu itibariyle taşınmaz satmayı gerektirecek makul ve kabul edilebilir bir nedeninin bulunmadığı, temlik tarihinde davalının alım gücünün bu taşınmazı almaya yetecek durumda olmadığı, böylece elde edilen bilgiler yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde yapılan temliki işlemin murisin davacıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.