Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vasisi, K."nin yaşı nedeniyle hak ve menfaatlerini koruyacak durumda bulunmadığını, davalıların bu durumdan yararlanarak davacı K. ait 4 parça taşınmazı hileli işlemlerle ve gabinl sonucu edindiklerini ileri sürerek tapu iptali ve davacı adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, aynı davada hile ve gabin hukuksal sebeplerine dayanılamayacağını satış bedelini ödemek suretiyle taşınmazları satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davada ileri sürülen gabin hukuksal sebebinin objektif ve subjektif unsurlarının gerçekleşmiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik, hile ve gabin hukuksal sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, gabin hukuksal sebebine dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; özellikle dava dilekçesi içeriğinden davada vesayet altına alınan davacı K..."nin işlem yapma ehliyetinin bulunmadığı iddiası ileri sürülmek suretiyle ehliyetsizlik hukuksal sebebine de dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Getirtilen vesayet dosyasında mevcut Bursa Devlet Hastanesinin 6.7.2005 tarihli sağlık kurulu raporuna göre davacı K. "demans" tanısı nedeniyle vasi tayin edilmesinin uygun olacağının belirtildiği rapor tarihi ile davacı Kadriye"nin çekişme konusu taşınmazları davalılara temlik ettiği 21.3.2005 ve 24.3.2005 tarihlerinin yakın olduğu bu durumda davacı Kadriye"nin temlik tarihlerinde ehliyetli olup olmadığının belirlenmesinde zorunluluk bulunduğu,ancak, mahkemece bu konuda bir araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere;davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir.
“Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılması davacının temlik tarihinde ehliyetli olduğunun anlaşılması durumunda hile ve gabin hukuksal nedenleri yönünden tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, bozma nedenine gövre sair hususlar incelenmeksizin H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.