10. Hukuk Dairesi 2014/28274 E. , 2016/4532 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda, 2000/8 ile 2001/8. aylar arasındaki döneme ilişkin olarak ......."nin prim ve işsizlik primi borçlarından dolayı 6183 sayılı Kanun uyarınca takip yapıldığı, işbu davaya konu 2004/1495-1496 takip dosyalarından gönderilen ödeme emrinin davacıya tebliği üzerine önce Kuruma başvurulduğu, Kurumun verdiği red cevabı üzerine davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Kamu alacağının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun’un 55’inci maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı borçlu, anılan Kanun’un 58’inci maddesi uyarınca “...7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir...”
Öncelikle belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21-201-297; 24.03.2004 gün ve 10-164-170; 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz için öngörülen yedi günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve bu nedenle re’sen nazara alınmalıdır.
6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde “vergi itiraz komisyonu”na itiraz edilebileceği öngörülmüş ise de; 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’la kurulan vergi mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle, itiraz komisyonlarının görevleri son bulduğundan, anılan 2576 sayılı Kanun’un 13 ve 15’inci maddeleri uyarınca, madde metninde geçen “itiraz komisyonu” terimi “vergi mahkemeleri”; “itiraz” terimi ise “dava” olarak anlaşılmalıdır. Söz konusu kamu alacağının Sosyal Güvenlik Kurumu alacağı olması durumunda ise; mülga 506 sayılı Kanun’un 80 ve 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinin Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağı ve bu uygulamadan doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde iş mahkemelerinin görevli olacağı yönündeki düzenlemesi gereği, “itiraz komisyonu” teriminin “iş mahkemesi” olarak anlaşılması gerekeceği açıktır.
Öte yandan; hak arama özgürlüğü T.C. Anayasası’nın 40’ıncı maddesi uyarınca güvence altına alınmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsilinde ilgili mevzuatın vergi alacaklarının ve Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsil uygulamalarındaki farklılıklar nazara alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi; bu kapsamda da alacağının tahsili amacıyla gönderilen ödeme emrinde 6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesi ile öngörülen itiraz hakkının kullanılabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceğinin ihtaratını içerir şekilde düzenlenmesi gerekir.
Somut olayda; davalı Kurum tarafından prim alacaklarının tahsili amacıyla davacıya anılan ödeme emirlerinin 30.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 01.07.2014 tarihinde davalı Kuruma itiraz ettiği, itirazın 07.07.2014 tarihinde reddedildiği, red kararının davacıya tebliğine ilişkin evrakın dosya içerisinde bulunmadığı, 17.07.2014 tarihinde işbu davanın açıldığı belirgindir.
Anılan ödeme emirlerinin ön ve arka yüzeylerinin okunaklı suretleri getirtilip, içeriğinde itiraz yolu olarak iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmayıp, aksine sadece vergi itiraz komisyonundan bahseden 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı ihtarında bulunmuş ise, Kurumun davacının itirazını usul yönünden reddederek itiraz merciinin iş mahkemeleri olması gerektiği yönünde kanun yollarını açıkça gösterici işlem tesis etmeyip, bir anlamda davacıyı yanıltıcı şekilde itirazını esastan inceleyerek reddine karar vermesi karşısında; davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin ve Kuruma ödeme erminin tebliğinin ardından yaptığı başvurunun hatalı mercie (görevli olmayan yere) yapılan başvuru olduğunun kabulü gerekir. Ancak sonrasında açılan davanın, red kararının tebliğinden itibaren 7 günlük süresi içerisinde açılmış ise, süresinde açılmış bir dava olarak kabulü gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararı).
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, Kurumun itirazın reddine ilişkin 07.07.2014 tarihli kararının davacıya hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilerek, davanın 7 günlük sürede açılıp açılmadığı konusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 31.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.