Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaş olduğu 6 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın 8 nolu depo yerinin kendisine ait olduğu halde, davalının kömür koymak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ile depo yerinin mülkiyetinin tespitini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, mülkiyetin tespitine yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı ve davalı ile dava dışı kişilerin paydaş olduğu 6 sayılı taşınmazda 4 katlı bina bulunduğu, paylı mülkiyet üzere olup anılan yerde kat mülkiyeti ya da kat irtifakının kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazda bulunan deponun kendisine ait olduğunu, davalının kömür koymak suretiyle elattığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
İddianın ileri sürülüş biçiminden taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688. ve devamı maddelerine göre çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Ne varki, mahkemece, hükme yeterli bir araştırmanın yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle, mahallinde keşif yapılarak tüm paydaşları bağlayan harici taksim olgusu ya da fiili kullanım biçiminin oluşup, oluşmadığının araştırılması, böylesine bir bulgunun tespiti halinde iddia ve savunmaları da dikkate alınarak kimin tasarrufuna bırakıldığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.