Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 18 parça taşınmazı davalılar miras bırakanına ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiğini, murisin sağlığında bakım borcu yerine getirilmediğinden tapu iptali ve tescil davası açtığını, anılan davayı sonuçsuz bırakmak için davalılar miras bırakanının taşınmazları akrabası olan davalı O....a satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile tesciline, olmadığı taktirde 100.000.000.TL. tazminatın tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Birleşen davada davacı; kayden maliki bulunduğu 23 parça taşınmazı ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik ettiğini, davalının akitten doğan bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı O... dava konusu taşınmazların bir kısmını bedelini ödeyerek diğer davalılar miras bırakanından satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davalı Tahsin, bakım borçlusunun bakım alacaklısından önce öldüğünü, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde akdin feshi istenmediğinden mirasçılardan taşınmazların geri istenemeyeceğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar, yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece, çekişme konusu 665 ve 684 parsel sayılı taşınmazların dava dışı şahıslar adına kayıtlı olup taraflarla ilgili bulunmadığı, 4 parça taşınmazın davalılar murisine satış yoluyla temlik edildiği, 621 ve 685 parsel sayılı taşınmazın davalılar miras bırakanı adına tapulama sırasında tescil edildiği, bir kısım taşınmazların tapuda intikal gördüğü ve bakım borçlusu ile bir ilgisinin kalmadığı, asıl davada bakım görevi yerine getirilmediğinden bakım borçlusu sebepsiz zenginleştiği ve taşınmazların da el değiştirdiği için tazminat talebinin kabulü gerektiği, 421 parsel sayılı taşınmazın ise ölünceye kadar bakma akdi ile temlike konu edilip davalılar miras bırakanının bakım borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacılar ve karşı temyiz eden davalı T..tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ....raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine; birleşen dava, akte aykırılık iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava bakımından iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne; birleşen davanın ise, 421 nolu parsel yönünden kabulüne, diğer taşınmazlar bakımından reddine karar verilmiştir.
Toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre; 2001/115 Esas sayılı dava bakımından kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde olmadığı gibi 1993/194 Esas sayılı dava yönündende, davalı T. temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Asıl davanın davacılarının temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriğinden, toplanan delillerden, çekişme konusu 420, 462 parsellerin 5/16"şar payı; 504 parselin 4/16 payı; 509 ve 514 parsellerin 4/32"şer payları; 515 parselin 4/16 payı; 576 parselin 5/16 payı; 824 parselin 4/16 payı; 1427 parselin 1/4 payı ve 1738 parselin 1/2 payı miras bırakan D.. tarafından 08.05.1979 tarihli akitle ve
ölünceye kadar bakma akti ile davalılar miras bırakanı S...temlik olunduğu; yine miras bırakan D..vekili aracılığıyla dava konusu 161, 251, 300, 322, 605, 614,772 ve 1561 parsellerin 5/16"şar paylarını satış yoluyla davalılar miras bırakanı S...temlik ettiği; onunda, anılan taşınmazlardaki kendi payı da dahil olmak üzere, 05.06.1992 tarihli akitle 161, 251, 300, 322, 420 ve 462 parsellerin 10/16"şar payını; 504 parselin 8/16 payını; 509 ve 514 parsellerin 8/32"şer payını; 515 parselin 8/16 payını; 576 parselin 5/16 payını; 605, 614 ve 772 parsellerin 10/ 16"şar payını; 824 parselin 8/16 payını; 1417 parselin 2/4 payını; 1561 parselin 10/16 payını ve 1738 parselin tamamını bacanağı davalı O... satış yoluyla temlik ettiği, miras bırakan D.... 10.06.1993 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilke ve olgular dikkate alındığında, miras bırakan D... kardeşi S.. yaptığı temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ikinci el durumundaki davalı O...n S...ın bacanağı olup muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu ve iyiniyetli sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, asıl davaya konu edilen 161, 251, 300, 322, 420, 462, 504, 509, 514, 515, 576, 605, 614, 772, 824, 1417, 1561 ve 1738 parsel sayılı taşınmazların miras bırakan D... tarafından temlike konu edilen payları dikkate alınarak tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Asıl davanın davacılarının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.